Scorum Blog Uygulamasını Edininİstediğiniz zaman kurun ve tekrar okuyun!

Futbol / quaresma

0.00
3
1
0.00
3
1
0.00
3
1

siyahlabeyazGüncelleme
Altın tepsi mi? Altın tepki mi?
2 hafta önce hem Galatasaray hem de Fenerbahçe'nin puan kaybetmesi ile altın tepsi de siyah beyazlıların önüne kadar gelen ve hepimizin "al da diğerlerinin önüne at-la" dediğimiz ancak altın tepsinin altın tepkiye dönüştüğü bir süreç yaşadık. Ardından Genk yenilgisi, yuhalamalar, tezahüratlar derken kendimizi Anti Oğuzhancı olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi inanılmaz özel bir günde (Teşekkürler Mustafa Kemal ATATÜRK) Rizespor karşısında bulduk. Ama ne bulmak... Bir yandan Fenerbahçe kaybetmiş onları Bank Asya yayın gelirleri tedirginliği basmış. Öte yandan da Galatasaray kaybetmiş ve forvet için kariyer net'e ilan çıkmışlar... Bu sefer altın tepsi değil kesinlikle yakut, safir karışımı enteresan bir tepsi dedik kendi kendimize... Diğer taraftan da Kimse gitmez abi yeaaagh bu maçacılar da yanıldı artısını söylemek gerekirse. Herkes olması gerektiği yerdeydi. Beşiktaş'ın tepe taklak olmasını isteyenlerde ellerini kavuşturmuş geri sayıyordu. Ama olmadı. E tabi bugün bayramdı. Tribünler bayraklarla doldu. Her yan kırmızı beyaz. Tepki olmaz, destek olur dercesine hep bir ağızdan BEŞİKTAŞ! Hep bir ağızdan İZMİR MARŞI söylendi. Düdük çaldı. Üçlü dalgalandı her zamankinden daha yüksek bir sesle... Maçı konuşmaya gerek yok bence... Gerçekten yok! 4-1'in nesini anlatacaksın. Ayrıca maçların teknik taktik analizi çok bilmediğim girmekte istemediğim bir konu. :) (Bilenler, düşünenler, yorumlayanlar lütfen yorum kısmına katkıda bulunsun tek tek okuyalım bilgimiz dahilinde de tartışalım...) Ha Mustafa Pektemek derseniz Quaresma derim. Ayağının dışı canımın içi derim. Onun bir önceki Genk maçında yuhalanmasını çok içerledim derim. Kurunun yanında yaş ta yandı derim. Yıllardır bu kadar aidiyet duygusu Türk oyunculardan bile fazla olan, armasına, formasına aşık arada sırada kötü oynama, kötü vurma hakkına en çok sahip olan bu Portekizli dünya yıldızına çok büyük haksızlık edildi derim. Derim de derim. Bana laf ederseniz de istatistiklere bakın, o çok sevdiğiniz Oğuzhan, 150 milyon euro eder dediğiniz genç Oğuzhan ile 36 yaşına yaklaşan Quaresma'nın takıma katkılarını gollerini asistlerini bir kağıda yazında karşılaştırın derim. Ve son olarak Adalet duygusu son derecek yüksek olan Beşiktaş taraftarının zaman zaman ayarı kaçırdığını söylerim. Genk maçında gereken sitemin edildiği ancak birazcık ta olsa ayarın kaçırıldığı bir gerçektir. Ha Rizespor maçı ile Beşiktaş fabrika ayarlarına geri dönmüştür kesin etkili bir antibiyotiktir tribün tepkisi buna hiçbir şey söyleyemem. Hele hele Beşiktaş'ta oynuyorsanız... Bunda taraftarın payı yüzde 99,9'dur. Ama Fikret Orman başkanımız "yadırgadım yapılan tezahüratları" dese de taraftarların transferlerden dolayı yadırgadıkları konuları sorsalar herhalde anlatmakla bitmez derim. Son olarak Karius'un maç sonu açıklamasının en gerçekçi açıklama olduğunu yazmak isterim. "Hep bu skorlarla maçları bitirmemiz lazım. Neticede rakip 10 kişi idi. Çok ta abartmamak lazım...!"
0.00
8
4

siyahlabeyazGüncelleme
Altın tepsi mi? Altın tepki mi?
2 hafta önce hem Galatasaray hem de Fenerbahçe'nin puan kaybetmesi ile altın tepsi de siyah beyazlıların önüne kadar gelen ve hepimizin "al da diğerlerinin önüne at-la" dediğimiz ancak altın tepsinin altın tepkiye dönüştüğü bir süreç yaşadık. Ardından Genk yenilgisi, yuhalamalar, tezahüratlar derken kendimizi Anti Oğuzhancı olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi inanılmaz özel bir günde (Teşekkürler Mustafa Kemal ATATÜRK) Rizespor karşısında bulduk. Ama ne bulmak... Bir yandan Fenerbahçe kaybetmiş onları Bank Asya yayın gelirleri tedirginliği basmış. Öte yandan da Galatasaray kaybetmiş ve forvet için kariyer net'e ilan çıkmışlar... Bu sefer altın tepsi değil kesinlikle yakut, safir karışımı enteresan bir tepsi dedik kendi kendimize... Diğer taraftan da Kimse gitmez abi yeaaagh bu maçacılar da yanıldı artısını söylemek gerekirse. Herkes olması gerektiği yerdeydi. Beşiktaş'ın tepe taklak olmasını isteyenlerde ellerini kavuşturmuş geri sayıyordu. Ama olmadı. E tabi bugün bayramdı. Tribünler bayraklarla doldu. Her yan kırmızı beyaz. Tepki olmaz, destek olur dercesine hep bir ağızdan BEŞİKTAŞ! Hep bir ağızdan İZMİR MARŞI söylendi. Düdük çaldı. Üçlü dalgalandı her zamankinden daha yüksek bir sesle... Maçı konuşmaya gerek yok bence... Gerçekten yok! 4-1'in nesini anlatacaksın. Ayrıca maçların teknik taktik analizi çok bilmediğim girmekte istemediğim bir konu. :) (Bilenler, düşünenler, yorumlayanlar lütfen yorum kısmına katkıda bulunsun tek tek okuyalım bilgimiz dahilinde de tartışalım...) Ha Mustafa Pektemek derseniz Quaresma derim. Ayağının dışı canımın içi derim. Onun bir önceki Genk maçında yuhalanmasını çok içerledim derim. Kurunun yanında yaş ta yandı derim. Yıllardır bu kadar aidiyet duygusu Türk oyunculardan bile fazla olan, armasına, formasına aşık arada sırada kötü oynama, kötü vurma hakkına en çok sahip olan bu Portekizli dünya yıldızına çok büyük haksızlık edildi derim. Derim de derim. Bana laf ederseniz de istatistiklere bakın, o çok sevdiğiniz Oğuzhan, 150 milyon euro eder dediğiniz genç Oğuzhan ile 36 yaşına yaklaşan Quaresma'nın takıma katkılarını gollerini asistlerini bir kağıda yazında karşılaştırın derim. Ve son olarak Adalet duygusu son derecek yüksek olan Beşiktaş taraftarının zaman zaman ayarı kaçırdığını söylerim. Genk maçında gereken sitemin edildiği ancak birazcık ta olsa ayarın kaçırıldığı bir gerçektir. Ha Rizespor maçı ile Beşiktaş fabrika ayarlarına geri dönmüştür kesin etkili bir antibiyotiktir tribün tepkisi buna hiçbir şey söyleyemem. Hele hele Beşiktaş'ta oynuyorsanız... Bunda taraftarın payı yüzde 99,9'dur. Ama Fikret Orman başkanımız "yadırgadım yapılan tezahüratları" dese de taraftarların transferlerden dolayı yadırgadıkları konuları sorsalar herhalde anlatmakla bitmez derim. Son olarak Karius'un maç sonu açıklamasının en gerçekçi açıklama olduğunu yazmak isterim. "Hep bu skorlarla maçları bitirmemiz lazım. Neticede rakip 10 kişi idi. Çok ta abartmamak lazım...!"
0.00
8
4

siyahlabeyazGüncelleme
Altın tepsi mi? Altın tepki mi?
2 hafta önce hem Galatasaray hem de Fenerbahçe'nin puan kaybetmesi ile altın tepsi de siyah beyazlıların önüne kadar gelen ve hepimizin "al da diğerlerinin önüne at-la" dediğimiz ancak altın tepsinin altın tepkiye dönüştüğü bir süreç yaşadık. Ardından Genk yenilgisi, yuhalamalar, tezahüratlar derken kendimizi Anti Oğuzhancı olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi inanılmaz özel bir günde (Teşekkürler Mustafa Kemal ATATÜRK) Rizespor karşısında bulduk. Ama ne bulmak... Bir yandan Fenerbahçe kaybetmiş onları Bank Asya yayın gelirleri tedirginliği basmış. Öte yandan da Galatasaray kaybetmiş ve forvet için kariyer net'e ilan çıkmışlar... Bu sefer altın tepsi değil kesinlikle yakut, safir karışımı enteresan bir tepsi dedik kendi kendimize... Diğer taraftan da Kimse gitmez abi yeaaagh bu maçacılar da yanıldı artısını söylemek gerekirse. Herkes olması gerektiği yerdeydi. Beşiktaş'ın tepe taklak olmasını isteyenlerde ellerini kavuşturmuş geri sayıyordu. Ama olmadı. E tabi bugün bayramdı. Tribünler bayraklarla doldu. Her yan kırmızı beyaz. Tepki olmaz, destek olur dercesine hep bir ağızdan BEŞİKTAŞ! Hep bir ağızdan İZMİR MARŞI söylendi. Düdük çaldı. Üçlü dalgalandı her zamankinden daha yüksek bir sesle... Maçı konuşmaya gerek yok bence... Gerçekten yok! 4-1'in nesini anlatacaksın. Ayrıca maçların teknik taktik analizi çok bilmediğim girmekte istemediğim bir konu. :) (Bilenler, düşünenler, yorumlayanlar lütfen yorum kısmına katkıda bulunsun tek tek okuyalım bilgimiz dahilinde de tartışalım...) Ha Mustafa Pektemek derseniz Quaresma derim. Ayağının dışı canımın içi derim. Onun bir önceki Genk maçında yuhalanmasını çok içerledim derim. Kurunun yanında yaş ta yandı derim. Yıllardır bu kadar aidiyet duygusu Türk oyunculardan bile fazla olan, armasına, formasına aşık arada sırada kötü oynama, kötü vurma hakkına en çok sahip olan bu Portekizli dünya yıldızına çok büyük haksızlık edildi derim. Derim de derim. Bana laf ederseniz de istatistiklere bakın, o çok sevdiğiniz Oğuzhan, 150 milyon euro eder dediğiniz genç Oğuzhan ile 36 yaşına yaklaşan Quaresma'nın takıma katkılarını gollerini asistlerini bir kağıda yazında karşılaştırın derim. Ve son olarak Adalet duygusu son derecek yüksek olan Beşiktaş taraftarının zaman zaman ayarı kaçırdığını söylerim. Genk maçında gereken sitemin edildiği ancak birazcık ta olsa ayarın kaçırıldığı bir gerçektir. Ha Rizespor maçı ile Beşiktaş fabrika ayarlarına geri dönmüştür kesin etkili bir antibiyotiktir tribün tepkisi buna hiçbir şey söyleyemem. Hele hele Beşiktaş'ta oynuyorsanız... Bunda taraftarın payı yüzde 99,9'dur. Ama Fikret Orman başkanımız "yadırgadım yapılan tezahüratları" dese de taraftarların transferlerden dolayı yadırgadıkları konuları sorsalar herhalde anlatmakla bitmez derim. Son olarak Karius'un maç sonu açıklamasının en gerçekçi açıklama olduğunu yazmak isterim. "Hep bu skorlarla maçları bitirmemiz lazım. Neticede rakip 10 kişi idi. Çok ta abartmamak lazım...!"
0.00
8
4
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
1
2
0.00
1
2
0.00
1
2
dertadami
Quaresma'sız oyun!
Beşiktaş'ı feda döneminden bu yana takip edenler çok iyi anlayacaktır beni. Samet Aybaba döneminde gençlerle başlayan ama o zamanlar çok fazla tecrübesiz oyuncunun bir arada olmasıyla göz önüne çıkmayan pas oyunu, Bilic ile birlikte ilk meyvelerini vermeye başlamıştı. Özellikle aynı yaş kategorisinin oyuncuları olan Oğuzhan, Cenk, Gökhan Töre ve bu isimlere enerjisiyle Olcay, tecrübesiyle Atiba'da eklendiğinde Beşiktaş her ne kadar yıldızlardan uzak bir takımda olsa göze hoş gelen bir futbol sergilediğini ilk kez Bilic yönetiminde göstermişti. Bilic Kalede Tolga, sağ bekte Serdar, Stoper tandeminde Necip ve Pedro Franco ve sol bekte Motta ile Arsenal'i zorladı, Tottenham'ı devirdi ve Liverpool'u elemeyi başarmıştı. Bu başarısını İngiliz klüpleri de gördü ki sezon sonu West Ham'ın yolunu tutmuştu. Beşiktaş o zaman çok doğru bir hamle yaparak Şenol Güneşi başa getiriyor ve Dembaba'nın satışından gelen para ile çok doğru hamlelerle takımı teslim ediyordu. Şenol Güneş'in belki de yıllar geçse bile unutulmayacak 2015-2016 sezonunda ki Beşiktaş'ı öylesine görsel zevk veriyordu ki, feda döneminden beri gelişen Oğuzhan, Cenk, Gökhan Töre zirve yapıyor, Sosa adeta takımın maestro'su oluyor, Gomez performansı ile tekrar Almanya milli takımına seçiliyor, hatta vasıfsız İsmail Köybaşı bile bu takımda 5 asist yapabiliyordu. İşte böylesine harika bir tat veren sezondan sonra belki de Fikret Orman çok yanlış bir hamle yaparak Sosa'nın boşluğunu Talisca ile dolduracak ve Beşiktaş sadece kendi taraftarının değil tüm Türkiye'nin desteğini alan pas oyununu bitirecek bir hamle ile Avrupa'da hemen hemen hiç bir takımın kullanmadığı orta sistemine geçiş yapacaktı. Benfica Talisca'yı Bahia'dan alırken onu oyun kurucu bir 8 numara olarak kadrosuna dahil etmiş ama çok geçmeden pozisyon bilgisinin eksikliğini fark edip önce bir kaç maç kanatlarda daha sonra on numarada değerlendirmiş ve oyuncunun gelişimi için kiraya vermeyi hedeflemişti. Talisca Beşiktaş'ta sergilediği 2 sezonda gol sayısında harika bir istatistik yakalayıp takımını 1 şampiyonluk yaşatıp ve 1 de namağlup Şampiyonlar ligi grubundan çıkarmayı başarsa da çevresinde ki oyuncuların verimsizliği ve formsuzluğuna neden açan bir performans sergilemişti. Sosa döneminde gol ve asist sayısında çift hanelere ulaşan Oğuzhan Taliscanın sistemsiz ve pas futboluna uzaklığından dolayı 2 sene öncesine dönmüş, tekniği zayıf olsa da pas oyununa ve istatistiğe her zaman katkı sağlayan Olcay takımdan gönderilmiş, takımın bel kemiği Atiba eleştirilmeye başlanmış, transferi yapıldığında Mehmet Demirkol, Ali Ece ve Uğur Meleke gibi Türkiye'nin önde gelen spor yorumcularının "Gomez'den bile daha verimli olur" görüşünde bulunduğu Negredo ligde sezonu sadece 7 gole kapatmışken takımda Taliscanın varlığı sayesinde yıldızlaşan ve takımın tek hücum planı haline gelen tek bir isim vardı; Quaresma. Quaresma için herkes kalitesi tartışılmaz der buna elbette katılırım ama kariyerine bakıldığında başarılı olduğu yada istatistiğe katkı yaptığı 2 takım var oda Porto ve Beşiktaş. Quaresma'yı izlemek, trivelalarını görmek yada bir rabonasıyla keyif almayan futbol sever yoktur elbette ama Neymar bile maç henüz 0-0 iken bu tür şovlara kalkışmıyor arkadaşlar. Şenol Güneş'in son 2 senede Quaresma üzerinden oynatmaya çalıştığı oyun Beşiktaş'a her ne kadar bir şampiyonluk ve ŞL'de başarı sağlasa da hiçbir Beşiktaş'lı bu oynanan oyundan memnun değil. maç başı 50 orta yapan Avrupa'da başka bir takım daha yok. Peki çözüm Lens mi yada Gökhan Töre'mi derseniz asla çözümün bu olduğunu söylemiyorum. Çözüm Quaresma'nın olmadığı bir oyunda sadece pas sisteminin geri geleceği. Çünkü hücumda tüm kanatlar birbirine ip bağlıymış gibi hareket etmek zorunda ve Quaresma bir çizgi hakemi gibi kanatlara hapis olduğu sürece Beşiktaş ve Şenol Güneş asla o eski göze hoş gelen futbolu sergileyemeyeceğini sezon başında tekrar bize göstermiş oldu. Yazımı sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim, Tiki Takalı günler dilerim :)
0.00
1
1
dertadami
Quaresma'sız oyun!
Beşiktaş'ı feda döneminden bu yana takip edenler çok iyi anlayacaktır beni. Samet Aybaba döneminde gençlerle başlayan ama o zamanlar çok fazla tecrübesiz oyuncunun bir arada olmasıyla göz önüne çıkmayan pas oyunu, Bilic ile birlikte ilk meyvelerini vermeye başlamıştı. Özellikle aynı yaş kategorisinin oyuncuları olan Oğuzhan, Cenk, Gökhan Töre ve bu isimlere enerjisiyle Olcay, tecrübesiyle Atiba'da eklendiğinde Beşiktaş her ne kadar yıldızlardan uzak bir takımda olsa göze hoş gelen bir futbol sergilediğini ilk kez Bilic yönetiminde göstermişti. Bilic Kalede Tolga, sağ bekte Serdar, Stoper tandeminde Necip ve Pedro Franco ve sol bekte Motta ile Arsenal'i zorladı, Tottenham'ı devirdi ve Liverpool'u elemeyi başarmıştı. Bu başarısını İngiliz klüpleri de gördü ki sezon sonu West Ham'ın yolunu tutmuştu. Beşiktaş o zaman çok doğru bir hamle yaparak Şenol Güneşi başa getiriyor ve Dembaba'nın satışından gelen para ile çok doğru hamlelerle takımı teslim ediyordu. Şenol Güneş'in belki de yıllar geçse bile unutulmayacak 2015-2016 sezonunda ki Beşiktaş'ı öylesine görsel zevk veriyordu ki, feda döneminden beri gelişen Oğuzhan, Cenk, Gökhan Töre zirve yapıyor, Sosa adeta takımın maestro'su oluyor, Gomez performansı ile tekrar Almanya milli takımına seçiliyor, hatta vasıfsız İsmail Köybaşı bile bu takımda 5 asist yapabiliyordu. İşte böylesine harika bir tat veren sezondan sonra belki de Fikret Orman çok yanlış bir hamle yaparak Sosa'nın boşluğunu Talisca ile dolduracak ve Beşiktaş sadece kendi taraftarının değil tüm Türkiye'nin desteğini alan pas oyununu bitirecek bir hamle ile Avrupa'da hemen hemen hiç bir takımın kullanmadığı orta sistemine geçiş yapacaktı. Benfica Talisca'yı Bahia'dan alırken onu oyun kurucu bir 8 numara olarak kadrosuna dahil etmiş ama çok geçmeden pozisyon bilgisinin eksikliğini fark edip önce bir kaç maç kanatlarda daha sonra on numarada değerlendirmiş ve oyuncunun gelişimi için kiraya vermeyi hedeflemişti. Talisca Beşiktaş'ta sergilediği 2 sezonda gol sayısında harika bir istatistik yakalayıp takımını 1 şampiyonluk yaşatıp ve 1 de namağlup Şampiyonlar ligi grubundan çıkarmayı başarsa da çevresinde ki oyuncuların verimsizliği ve formsuzluğuna neden açan bir performans sergilemişti. Sosa döneminde gol ve asist sayısında çift hanelere ulaşan Oğuzhan Taliscanın sistemsiz ve pas futboluna uzaklığından dolayı 2 sene öncesine dönmüş, tekniği zayıf olsa da pas oyununa ve istatistiğe her zaman katkı sağlayan Olcay takımdan gönderilmiş, takımın bel kemiği Atiba eleştirilmeye başlanmış, transferi yapıldığında Mehmet Demirkol, Ali Ece ve Uğur Meleke gibi Türkiye'nin önde gelen spor yorumcularının "Gomez'den bile daha verimli olur" görüşünde bulunduğu Negredo ligde sezonu sadece 7 gole kapatmışken takımda Taliscanın varlığı sayesinde yıldızlaşan ve takımın tek hücum planı haline gelen tek bir isim vardı; Quaresma. Quaresma için herkes kalitesi tartışılmaz der buna elbette katılırım ama kariyerine bakıldığında başarılı olduğu yada istatistiğe katkı yaptığı 2 takım var oda Porto ve Beşiktaş. Quaresma'yı izlemek, trivelalarını görmek yada bir rabonasıyla keyif almayan futbol sever yoktur elbette ama Neymar bile maç henüz 0-0 iken bu tür şovlara kalkışmıyor arkadaşlar. Şenol Güneş'in son 2 senede Quaresma üzerinden oynatmaya çalıştığı oyun Beşiktaş'a her ne kadar bir şampiyonluk ve ŞL'de başarı sağlasa da hiçbir Beşiktaş'lı bu oynanan oyundan memnun değil. maç başı 50 orta yapan Avrupa'da başka bir takım daha yok. Peki çözüm Lens mi yada Gökhan Töre'mi derseniz asla çözümün bu olduğunu söylemiyorum. Çözüm Quaresma'nın olmadığı bir oyunda sadece pas sisteminin geri geleceği. Çünkü hücumda tüm kanatlar birbirine ip bağlıymış gibi hareket etmek zorunda ve Quaresma bir çizgi hakemi gibi kanatlara hapis olduğu sürece Beşiktaş ve Şenol Güneş asla o eski göze hoş gelen futbolu sergileyemeyeceğini sezon başında tekrar bize göstermiş oldu. Yazımı sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim, Tiki Takalı günler dilerim :)
0.00
1
1
dertadami
Quaresma'sız oyun!
Beşiktaş'ı feda döneminden bu yana takip edenler çok iyi anlayacaktır beni. Samet Aybaba döneminde gençlerle başlayan ama o zamanlar çok fazla tecrübesiz oyuncunun bir arada olmasıyla göz önüne çıkmayan pas oyunu, Bilic ile birlikte ilk meyvelerini vermeye başlamıştı. Özellikle aynı yaş kategorisinin oyuncuları olan Oğuzhan, Cenk, Gökhan Töre ve bu isimlere enerjisiyle Olcay, tecrübesiyle Atiba'da eklendiğinde Beşiktaş her ne kadar yıldızlardan uzak bir takımda olsa göze hoş gelen bir futbol sergilediğini ilk kez Bilic yönetiminde göstermişti. Bilic Kalede Tolga, sağ bekte Serdar, Stoper tandeminde Necip ve Pedro Franco ve sol bekte Motta ile Arsenal'i zorladı, Tottenham'ı devirdi ve Liverpool'u elemeyi başarmıştı. Bu başarısını İngiliz klüpleri de gördü ki sezon sonu West Ham'ın yolunu tutmuştu. Beşiktaş o zaman çok doğru bir hamle yaparak Şenol Güneşi başa getiriyor ve Dembaba'nın satışından gelen para ile çok doğru hamlelerle takımı teslim ediyordu. Şenol Güneş'in belki de yıllar geçse bile unutulmayacak 2015-2016 sezonunda ki Beşiktaş'ı öylesine görsel zevk veriyordu ki, feda döneminden beri gelişen Oğuzhan, Cenk, Gökhan Töre zirve yapıyor, Sosa adeta takımın maestro'su oluyor, Gomez performansı ile tekrar Almanya milli takımına seçiliyor, hatta vasıfsız İsmail Köybaşı bile bu takımda 5 asist yapabiliyordu. İşte böylesine harika bir tat veren sezondan sonra belki de Fikret Orman çok yanlış bir hamle yaparak Sosa'nın boşluğunu Talisca ile dolduracak ve Beşiktaş sadece kendi taraftarının değil tüm Türkiye'nin desteğini alan pas oyununu bitirecek bir hamle ile Avrupa'da hemen hemen hiç bir takımın kullanmadığı orta sistemine geçiş yapacaktı. Benfica Talisca'yı Bahia'dan alırken onu oyun kurucu bir 8 numara olarak kadrosuna dahil etmiş ama çok geçmeden pozisyon bilgisinin eksikliğini fark edip önce bir kaç maç kanatlarda daha sonra on numarada değerlendirmiş ve oyuncunun gelişimi için kiraya vermeyi hedeflemişti. Talisca Beşiktaş'ta sergilediği 2 sezonda gol sayısında harika bir istatistik yakalayıp takımını 1 şampiyonluk yaşatıp ve 1 de namağlup Şampiyonlar ligi grubundan çıkarmayı başarsa da çevresinde ki oyuncuların verimsizliği ve formsuzluğuna neden açan bir performans sergilemişti. Sosa döneminde gol ve asist sayısında çift hanelere ulaşan Oğuzhan Taliscanın sistemsiz ve pas futboluna uzaklığından dolayı 2 sene öncesine dönmüş, tekniği zayıf olsa da pas oyununa ve istatistiğe her zaman katkı sağlayan Olcay takımdan gönderilmiş, takımın bel kemiği Atiba eleştirilmeye başlanmış, transferi yapıldığında Mehmet Demirkol, Ali Ece ve Uğur Meleke gibi Türkiye'nin önde gelen spor yorumcularının "Gomez'den bile daha verimli olur" görüşünde bulunduğu Negredo ligde sezonu sadece 7 gole kapatmışken takımda Taliscanın varlığı sayesinde yıldızlaşan ve takımın tek hücum planı haline gelen tek bir isim vardı; Quaresma. Quaresma için herkes kalitesi tartışılmaz der buna elbette katılırım ama kariyerine bakıldığında başarılı olduğu yada istatistiğe katkı yaptığı 2 takım var oda Porto ve Beşiktaş. Quaresma'yı izlemek, trivelalarını görmek yada bir rabonasıyla keyif almayan futbol sever yoktur elbette ama Neymar bile maç henüz 0-0 iken bu tür şovlara kalkışmıyor arkadaşlar. Şenol Güneş'in son 2 senede Quaresma üzerinden oynatmaya çalıştığı oyun Beşiktaş'a her ne kadar bir şampiyonluk ve ŞL'de başarı sağlasa da hiçbir Beşiktaş'lı bu oynanan oyundan memnun değil. maç başı 50 orta yapan Avrupa'da başka bir takım daha yok. Peki çözüm Lens mi yada Gökhan Töre'mi derseniz asla çözümün bu olduğunu söylemiyorum. Çözüm Quaresma'nın olmadığı bir oyunda sadece pas sisteminin geri geleceği. Çünkü hücumda tüm kanatlar birbirine ip bağlıymış gibi hareket etmek zorunda ve Quaresma bir çizgi hakemi gibi kanatlara hapis olduğu sürece Beşiktaş ve Şenol Güneş asla o eski göze hoş gelen futbolu sergileyemeyeceğini sezon başında tekrar bize göstermiş oldu. Yazımı sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim, Tiki Takalı günler dilerim :)
0.00
1
1
0.00
1
0
0.00
1
0
0.00
1
0