Beşiktaş'ı feda döneminden bu yana takip edenler çok iyi anlayacaktır beni. Samet Aybaba döneminde gençlerle başlayan ama o zamanlar çok fazla tecrübesiz oyuncunun bir arada olmasıyla göz önüne çıkmayan pas oyunu, Bilic ile birlikte ilk meyvelerini vermeye başlamıştı. Özellikle aynı yaş kategorisinin oyuncuları olan Oğuzhan, Cenk, Gökhan Töre ve bu isimlere enerjisiyle Olcay, tecrübesiyle Atiba'da eklendiğinde Beşiktaş her ne kadar yıldızlardan uzak bir takımda olsa göze hoş gelen bir futbol sergilediğini ilk kez Bilic yönetiminde göstermişti. Bilic Kalede Tolga, sağ bekte Serdar, Stoper tandeminde Necip ve Pedro Franco ve sol bekte Motta ile Arsenal'i zorladı, Tottenham'ı devirdi ve Liverpool'u elemeyi başarmıştı. Bu başarısını İngiliz klüpleri de gördü ki sezon sonu West Ham'ın yolunu tutmuştu. Beşiktaş o zaman çok doğru bir hamle yaparak Şenol Güneşi başa getiriyor ve Dembaba'nın satışından gelen para ile çok doğru hamlelerle takımı teslim ediyordu. Şenol Güneş'in belki de yıllar geçse bile unutulmayacak 2015-2016 sezonunda ki Beşiktaş'ı öylesine görsel zevk veriyordu ki, feda döneminden beri gelişen Oğuzhan, Cenk, Gökhan Töre zirve yapıyor, Sosa adeta takımın maestro'su oluyor, Gomez performansı ile tekrar Almanya milli takımına seçiliyor, hatta vasıfsız İsmail Köybaşı bile bu takımda 5 asist yapabiliyordu. İşte böylesine harika bir tat veren sezondan sonra belki de Fikret Orman çok yanlış bir hamle yaparak Sosa'nın boşluğunu Talisca ile dolduracak ve Beşiktaş sadece kendi taraftarının değil tüm Türkiye'nin desteğini alan pas oyununu bitirecek bir hamle ile Avrupa'da hemen hemen hiç bir takımın kullanmadığı orta sistemine geçiş yapacaktı. Benfica Talisca'yı Bahia'dan alırken onu oyun kurucu bir 8 numara olarak kadrosuna dahil etmiş ama çok geçmeden pozisyon bilgisinin eksikliğini fark edip önce bir kaç maç kanatlarda daha sonra on numarada değerlendirmiş ve oyuncunun gelişimi için kiraya vermeyi hedeflemişti. Talisca Beşiktaş'ta sergilediği 2 sezonda gol sayısında harika bir istatistik yakalayıp takımını 1 şampiyonluk yaşatıp ve 1 de namağlup Şampiyonlar ligi grubundan çıkarmayı başarsa da çevresinde ki oyuncuların verimsizliği ve formsuzluğuna neden açan bir performans sergilemişti. Sosa döneminde gol ve asist sayısında çift hanelere ulaşan Oğuzhan Taliscanın sistemsiz ve pas futboluna uzaklığından dolayı 2 sene öncesine dönmüş, tekniği zayıf olsa da pas oyununa ve istatistiğe her zaman katkı sağlayan Olcay takımdan gönderilmiş, takımın bel kemiği Atiba eleştirilmeye başlanmış, transferi yapıldığında Mehmet Demirkol, Ali Ece ve Uğur Meleke gibi Türkiye'nin önde gelen spor yorumcularının "Gomez'den bile daha verimli olur" görüşünde bulunduğu Negredo ligde sezonu sadece 7 gole kapatmışken takımda Taliscanın varlığı sayesinde yıldızlaşan ve takımın tek hücum planı haline gelen tek bir isim vardı; Quaresma.
Quaresma için herkes kalitesi tartışılmaz der buna elbette katılırım ama kariyerine bakıldığında başarılı olduğu yada istatistiğe katkı yaptığı 2 takım var oda Porto ve Beşiktaş. Quaresma'yı izlemek, trivelalarını görmek yada bir rabonasıyla keyif almayan futbol sever yoktur elbette ama Neymar bile maç henüz 0-0 iken bu tür şovlara kalkışmıyor arkadaşlar. Şenol Güneş'in son 2 senede Quaresma üzerinden oynatmaya çalıştığı oyun Beşiktaş'a her ne kadar bir şampiyonluk ve ŞL'de başarı sağlasa da hiçbir Beşiktaş'lı bu oynanan oyundan memnun değil. maç başı 50 orta yapan Avrupa'da başka bir takım daha yok. Peki çözüm Lens mi yada Gökhan Töre'mi derseniz asla çözümün bu olduğunu söylemiyorum. Çözüm Quaresma'nın olmadığı bir oyunda sadece pas sisteminin geri geleceği. Çünkü hücumda tüm kanatlar birbirine ip bağlıymış gibi hareket etmek zorunda ve Quaresma bir çizgi hakemi gibi kanatlara hapis olduğu sürece Beşiktaş ve Şenol Güneş asla o eski göze hoş gelen futbolu sergileyemeyeceğini sezon başında tekrar bize göstermiş oldu.
Yazımı sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim, Tiki Takalı günler dilerim :)
Yorumlar