Bazen yazı yazmaya utanırım. Yazsam bile o yazıyı paylaşmak nedense ukalaca gelir. Bu yüzden blogda birçok taslak halinde bekleyen yazım var. Utanırım çünkü hayat hakkında yazı yazmak ve hele birde onu paylaşmak çok büyük sorumluluk ister dostlar. Bu tür yazılarda ne yazdığınızın hiçbir önemi yoktur. Önemli olan okuyucuya tesir edebilmektir. Bunun ise bir tek çözümü var; yazıda bahsettiğiniz her şeyi önce kendi hayatınızda uygulamalısın ki okuyucuya tesir edebilesin. Örneğin sigaranın zararları hakkında mükemmel bir yazı yazabilirsiniz. Biraz laf cambazlığına bakıyor, inanın çok zor değil. Ancak siz sigara içiyorsanız o yazı kimseye tesir etmez. Bir kelime yığını olarak kalır ve bir süre sonra ise yok olur gider. Bazen ise kelimeleri düzensiz sanki rastgele yazılmış bir yazının senelerce yaşadığını görürsünüz. İşte bunun sebebi o yazının tesirinin yüksek olmasından kaynaklanıyor. Yani yazar, o yazıyı kendi içinde yaşamış ve deneyimlemiştir. İşte böyle enterasan bir şey yazı yazmak. Her yazdığınız yazıda ona bir enerji yüklersiniz ve o enerjiyle beraber yaşar gider. Artık size bile ait değildir o yazı. İşte bu yüzden bir yazı paylaşınca kendimi hep bir sorumluluk altında hissederim.

Bloğun açılışında 2 sene geçti ve haliyle bir miktar yazı birikti. Eskiye dönüp okuduğumda birçok konudan bahsettiğimi gördüm ve bazılarını uygulamayı unuttuğumu görünce kendimi ukala buldum. Aynı kişisel gelişim yazarları gibi -bazıları istisna-. Ben kişisel gelişim yazarı veya yaşam koçu vb. bir şey olmayı asla istemedim. Önceden kişisel gelişim yazılarını çok okurdum ve gerçekten güzel önerilerde bulunuyorlar. Ancak sonra kendileri benim gözümde ukala gözükmeye başladı. Çünkü o söyledikleri önerileri kendilerinin uygulamadığını farkettim. Mesela bazısının yazısını isim vermeden alıntı yapıyorsun. Hemen “o benim yazım” diyerek egoist tavır sergiliyor. Halbuki senin yazın diye bir şey mi var :) Ben daima sessiz, sedasız, iddiası olmayan, kimseye bir şey öğretme derdinde olmayan ve sadece gözleriyle karşısındakini terbiye eden bilge insanlardan etkilendim. Kısacası kişisel gelişim kitabı yazan değil, kitabın kendisi olan insanları kalbimin bir köşesinde tutuyorum ve çok şükür o güzel insanları da bulduğum için çok mutluyum. Onlar bu kadar sessizken benim bu kadar konuşmam sanki edepsizlik gibi geliyor. Sonra diyorum ki “olsun onlar başımın üstünde olsun daha güzel” diyerek kendimi avutuyorum. Günün farkındalığı da bu yazı olsun. Son zamanlarda kendi içimde tekrarladığım bir cümle ile bitireyim :) Sağlıcakla kalın.

Yazı yazmak büyük edepsizlik,

Yazı yazdırılmak büyük lütuf.