SELAM DOSTUM

Nedir bu BUSCRAFT? 

Diye sorabilirsin hemen açıklayayım.Henüz bu kelimenin net bir türkçe karşılığı olmasada genel olarak anlamını size kendi tecrübelerimden şöyle açıklayabilirim.

Bushcraft doğada beceri ile yapılabilen bir çok şeyi kapsar.Genel olarak Doğa becerisi ya da biraz süslersek Vahşi Doğa Becerileri de diyebiliriz. Bu terim daha çok Kanada, Amerika,Güney Afrika gibi ülkelerde kullanılır. Daha da basit terimleştirmek gerekirse Bush =Çalı,Çırpı demek ,,Craft = yapmak , yaratmak , oluşturmak anlamlarını karşılar.Aklınızda birkaç bir şey oluşmuştur umarım.Şimdi bu kelime anlamlarını boş verip bu işin daha ruhsal ve derinsel boyutuna benim hayatımdaki yerine ve gerçekte nasıl bir şey olduğuna ucundan değinelim bugün. Detaylı yazılara ekipmanlara bıçak modellerine filan farklı yazılarda isteğe göre tekrar değinebilirim.Sizin istekleriniz doğrultusunda yazılarımı şekillendireceğim. :D 

ÖNERİ KUTUSU : SERDAR KILIÇ ( İDOLÜM)
vhttp://www.tekbasinadaolur.com

Bana göre buscraft sadece doğada olmaz, evde ,sokakta, bahçende bunu her yerde yapabilirsin. Çünkü öylesine geniş bir konu ki bu bıçak bilemekten deri işlemeye kendine balta yapmaktan o baltaya bıçağa kılıf dikmeye vs vs örnek çok, bir çok şeyi kapsar. Ben size buscraft şudur budur demeyeceğim, size doğanın içindeyken aslında hiçbirinin öneminin kalmadığını işin doğayı hisseden her bireyde nasıl bir derin etki yarattığı kısmından bahsedeceğim.

Küçüklüğümden bu yana hep evimden oturup dağları taşları seyrederdim.Saatlerce izlesemde o dağların ihtişamından gözlerimi alamazdım.Sanki hapsolmuştum evde saçma sapan antin kuntin sebeblere boğulmuş ve yaşamaya çalışıyorduk.


Üniversite yıllarına geçer geçmez ben kendimi dağlara taşlara vurdum.Hiç bir ekipmanım yoktu o zamanlar öyle çok gerekte yoktu sanki.Sabah gün doğumuyla kalkıp o gün kafama eserse başlıyordum yürümeye dağlara yanıma iki üç yiyecek bir şey, su filan alıp nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum.Bazen kendimi deli filan sanıyorum ama ağaçların arasında yürümeye başladığım anda şehirden uzaklaştığım anda her şeyi kokluyordum. Yanında durduğum ağaçların köklerini, yapraklarını hatta ineklerin tezeklerini bile.Bilmiyorum ama bana çok başka bir haz veriyor doğayı koklamak.Hele attığınız her adımda o sessiz ve huzurlu yollarda ayakkabınızın toprakta çıkarttığı ses, nefes alış verişiniz, kalp atışlarınızın kulaklarının dibinde olması.Ya ben saatlerce de anlatsam 'eli toprağa dokunmamış' birine bunlar ne kadar etkili olur bilmiyorum.Çok uzatmak da istemem ama doğa benim için bambaşka bir yer.

Şimdi size anlatmak istediğim kısım burada başlıyor.Doğa ile bir şekilde ilgilenin. En büyük terapi kaynağı o.Kendinizi antidepresanlara gömmeyin.Deli diyeceksiniz belki ama doğada S*çmak bile güzel ya anlatamam size :D 

Neyse konuyu saptırmadan size eğer ilgilenmek istiyorsanız tavsiyelerde bulunmak isterim. Danışmak veyahut sizde fikrinizi paylaşmak isterseniz lütfen yorum yazın.





Öncelikle bu işin temel sırrı gerçekten istemek.Doğa ile bütünleşmeyi istemek ve orada vakit geçirmekten hoşnut olmak bence.Atalarımızın dediği gibi:''Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtırmış ya da baş...''


Daha sonra ise bunun için bir şeyler yapmaya başlamak. Her şey ekipman değil her şey satın almak tüketmek değil bence bir insan tükettiğinden çok üretebilmeli de.Fikir,eşya ne olursa artık.Var ise çocuklarınızı da doğaya alıştırın.Onları doğadan korkulması gereken bir şey diye değil, doğada yaşayan canlıları canavarmış gibi bahsetmeyin sakın.              DOĞAYA FİDAN GİBİ ÇOCUK DİKİN
Buraya kadar tamam isek o zaman durmuyoruz kalkıyoruz ve hemen şu an bir şeyler yapıyoruz.Haftanın belli bir gününü ayırabilirsiniz, ister 1 saat yürüyüş yapın doğada ister kamp yapın ama doğa ile temas kurun mutlaka.İnanın bana şehirde geçirdiğimiz 1 saat ile doğada geçirdiğimiz 1 saat arasında dağlar kadar fark var.


Oturun doğada ve bir şeyler üretin, alın elinize bıçağınızı bir türkü söyleyin birşeyler yontun şekil verin, ateş yakın başında oturun ateşin çıtırtısını dinleyin. Hiç unutmuyorum kendi evimde dünyaları yiyipte doymadığım zamanlar oluyordu ama dağda iki ateşin üstünde cezvenin içinde pişirdiğim bir yumurta ve közde pişirdiğim bir patates ile akşama kadar hiç acıkmıyordum. Doğa böyle bir şey işte. Serdar Kılıç'ın da dediği gibi '' Soyu tehlikede olan türün aslında ''doğadaki insan'' olduğunu hep belirtmek ihtiyacı duyuyorum.
kaynak:http://www.edebiyathaberleri.com/haber/3214/yeni-kitap-dogaya-donus-serdar-kilic.html

Bir kez olsun çam ağaçlarının altında uzanıpta elinizi toprağa koyup gökyüzüne bakarken rüzgarın o çam  iğnelerine söylettiği şarkıları duysanız eminim o an doğa ile o güçlü bağı kuracaksınız ve söylemeye çalıştığım ama hangi kelimeyi kullansam eksik kalacak o ifadeleri anlayacaksınız.

Bu sistem bize doğadan korkmamızı, ayıdan kurttan korkmamızı söylüyor hep ama korkulacak tek varlık insanken biz doğadan korkar olduk.

Alın çantanızı yanınıza, yürüyün oturun vakit geçirin öyle ekstrem şeylere gerek yok doğa aslında çok sakin ve durgun bir yer. Bear Grylls izleyip doğanın her an tehlikelerle olduğunu sanki ondan kaçmamız gerektiğini gösteren şeylere kanmayın.Çünkü insanın doğada mücadele verdiği tek şey kendisidir.

Ben doğayı en çok orada yalan olmadığı için seviyorum.Şehir yalanlar ile dolu.Ama doğa da siz yalandan uzak gerçek kişiliğiniz ile birliktesiniz.Doğa öyle cömertkar ki size herşeyi bedava verir.Tek istediği ona iyi bakın.Hatta benim her yıl aynı yerden aynı daldan aynı tomurcuğundan elma yediğim bir ağaç var doğada.Size bunun verdiği mutluluğu anlatamam.


Doğa spor yeri aynı zamanda. Aklınız hep dinç,vücudunuz hep aktif. Bana kalırsa spor yapılacak en güzel yer de doğa çünkü siz bir ateş yakmak isteseniz bile çalışmadan olmuyor. Gidip odun çalı çırpı toplamanız gerekiyor.Onun başında azıcık uğraşmanız gerekiyor ve sonunda seni başında oturup ödüllendiriyorda.Hatta bir keresinde yanıma çakmak ya da magnezyum çubuğu almayı unuttuğum bir gün sürtünme ile ateş yakmıştım. Çok zordu ama bana çok şey öğretmişti, tüm vucudum çalışıyordu, alın size spor, sonucunda ateşi yakmayı başardığında hissettiğin mutluluk anlatılamaz bile. Bir de üstüne tereyağında yumurta çakıp etraftan bulduğun iki çubuk ile o yumurtayı yemek. Ya sizce haftada bir gün bile olsa bu hissi yaşayan insan hiç çöker mi ? Vücudu paslanır mı hiç ?

Doğada yaşayıpta algıları kapalı olan bir insan görmedim bunca hayatımda.

Dostlarım spor yazısından çok bir hikaye gibi olduğunun farkındayım ama doğa oturulup buradan öğrenilecek bir şey değil maalesef.Spor konulu bir sürü yazı okudum burada ama kaçımızın spor ile gerçekten ilgilendiği meçhul.Amacım doğaya temas eden insanın daha çok üretken olabileceği ve şehir ortamına tekrar dönüldüğünde bu becerilerimizi kullanabileceğimizi göstermek.




BEN ASLANADAM TEŞEKKÜRLER