Scorum Blog Uygulamasını Edininİstediğiniz zaman kurun ve tekrar okuyun!

Yeni ve Kayda değer

gerceklerGüncelleme
BALIK AVCILIĞI SIRASINDA MEYDANA GELEN ÜÇ OLAY
Bu yazımda balık avcılığına değineceğim ama bu sefer yasak ve ihmal sonucu meydana gelen ölüm ve yaralanmalar konum olacak. Balık avcılığı ile ilgili olarak, bir yazı hazırlığı içerisindeyken, bir gazetenin haber sayfasında 3 adet balık avcılığı sonucu meydana gelen kazalar ve neticesinde ölüm ve yaralanmaların olduğu haberlerini okudum. Bir an düşündüm neden böyle bir şey olabilir ki? diye. Kendime bu soruyu yönelttim ve bunu bir sosyal sorumluluk olarak gördüm, bir kez de ben kamuoyuna, bu yasak ve usulsuz avlanma hususlarını duyurmayı, uyarmayı görev ve borç bildim. İnsanlar bu uyarımı ne kadar dikkate alacak bilemiyorum ama ben her şeye rağmen bu uyarımı yapmak istiyorum. İnsanlar bazı şeyleri kendi tecrübe edinmeden başkalarının nasihatlerine kulak tıkadıkları gerçeğini birçok kez deneyimledim. Bazı durumlar vardır ki! tecrübe edeyim derken! aynı hareketi bir sonrasına yapma fırsatı bulamazsınız. Çünkü bazı şeyleri tecrübe ederken ya hayatınızı kaybeder, yada vücudunuza büyük küçük bir hasar verebilirsiniz Hayatımıza değer katmak için, geçmişten günümüze süre gelen tecrübe birikimlerini dikkate alıp hayatımızı buna göre şekillendirmemiz, bize daha az hasar alarak bir yaşam sunabilir. İnsanoğlu yaşamı boyuncu bazen ufak-tefek, bazen ise aldığı hasara göre büyük diyebileceğimiz kazalar geçirir. İnsanoğlu bilgi birikimi ve edindiği tecrübeleri sonucu bu kazalardan hasar almadan yada normaline göre daha az hasar alarak hayatını devam ettirir. Ama bilgi ve tecrübe birikimi olmayan yada daha az seviyede bilgi ve tecrübe birikimi olanlar, hayatın akışı içerisinde süre gelen yaşamlarında karşılaşacakları kazalara karşı nasıl tepki vereceklerini kısa sürede çözemeyecekleri için, bu kısa sürede veremedikleri tepkisizlik sonucu alacakları hasarın boyutu büyük olacak, belki hayatını kaybedecektir. Şimdi okuduğum ve sizlerinde kendi adınıza bir ders çıkarmanız için bu haberlere geçiyorum. İlk haber "Orfoz tutkusu ölüme götürdü" Haberin kamuya duyurulma tarih ve saati: 28.05.2018 - 16:30 Habere konu olan yer, Muğla'nın Bodrum ilçesinde gerçekleşiyor, 39 yaşındaki Hasan Topaç ile 40 yaşındaki Emre Kaya birlikte Kara Ada'da tüpsüz dalış yaparak zıpkınla balık avlamaya giderler. Hasan Topaç, arkadaşını göremeyip aramaya başladığında, Emre Kaya'nın cansız bedeniyle karşılaşır. Sonradan anlaşıldığı üzere Emre Kaya, orfoz balığı avlar ve avladığı balığı alabilmek için dipte olduğundan daha fazla kalır ve "sığ su bayılması" geçirdiği belirlenir. Habere konu olan olay ve haberin detayı aşağıda anlatıldığı şekildedir. Arkadaşı Hasan Hopaç ile birlikte dün akşam Bodrum'a 2 mil uzaklıktaki Kara Ada'da tüpsüz ve zıpkınla balık avı için dalan inşaat mühendisi Emre Kaya'nın ölümüne ilişkin detaylar ortaya çıktı. Kaya'ya 20 metre uzaklıkta dalış yapan Hopaç, arkadaşını göremeyip, aradığında yaklaşık 20- 25 metre derinlikte hareketsiz bulduğunu ve büyük üzüntü yaşadığını söyledi. Hopaç, hemen tekneye çıkıp, yardım istediğini belirtti. Sahil Güvenlik dalış timlerinin Kaya'nın cansız bedenini çıkardığı, zıpkınının ucunda 12 kiloluk orfoz olduğu öğrenildi. Kaya'nın orfozu vurduktan sonra balığın kayaların arasına kaçtığı, balığı çıkarmak için 20- 22 metre derinlikte gereğinden fazla oyalanması nedeniyle oksijensiz kalıp, sığ su bayılması geçirdiği tespit edildi. Yine aynı olayla ilgili olarak tüpsüz dalış konusunda ehliyetli olduğu anlaşılan 45 yaşındaki Aziz Yiğit, tüpsüz dalış ve zıpkınla balık avcılığı konusunda oldukça bilgi verici bir açıklama yapar. Bu açıklama çok önemli, herkesin bu konulara önem verip bizzat uymaları gerekir. Zira yukarıda giriş bölümünde de dikkat çektiğim gibi, insan hayatını kaybettikten sonra edindiği tecrübenin kimseye bir faydası yoktur. DALAN EŞLERİN UYUMLU OLMASI GEREKİR' Profesyonel dalgıç eğitmeni ve zıpkınla balık avcısı Aziz Yiğit (45), tüpsüz, zıpkınla balık avcılığına ilişkin "Zıpkınla balık avcılığında ne kadar profesyonel olursanız olun; güvenlik ister, tedbir ister. Bugün bu arkadaşlar risk alıp, tüpsüz 40 metrelere kadar dalabiliyorlar. Su altında daha fazla kalabilmek için kendilerini geliştiriyorlar; ancak birlikte daldıkları eşlerinin, birbirlerine uyumlu olması gerekir. Örneğin; 40 metre dalan ile 5 metre dalabilen birlikte avlanmamalı. Birinin başına bir şey gelirse burada olduğu gibi müdahale etmesi imkansız hale gelir. Ne yazık ki büyük balık peşinde koşanlar, her zaman bu riskleri alıyor ve sonuçta istenmeyen ölümler meydana geliyor" diye konuştu. Haberin linkine ulaşmak için tıklayın İkinci haber "Arkadaşının fırlattığı zıpkın beline saplandı" İkinci haberimizin kamuya duyurulma tarih ve saati: 12.08.2018 - 13.34 Bu haberimizdeki olay Mersin ili Erdemli ilçesinde gerçekleşiyor; Denizde zıpkınla balık avlamak için iki arkadaş zıpkın malzemesiyle birlikte avlanacakları bölgede denize girerler, deniz içerisinde balığa fırlatmak istediği zıpkın kazara Şahin ismindeki arkadaşının beline saplanır. Bence bu kazanın, en acı ve zor tarafı, bele saplanan zıpkını, ameliyatla çıkartmadan önce, itfaiye ekiplerince spiral denilen kesici aletle zıpkının vücut dışında kalan kısmının kesilerek alınmış olması. Zıpkının kesilirken vücutta oluşan titreşimi düşünebiliyor musunuz? Ya vereceği acıyı? Buda acı bir tecrübe sonucu yaralanmayla biten bir olay, dikkatsizlik mi dersiniz? ihmal mi dersiniz? ne derseniz deyin! bu olayda ölümle sonuçlanabilecek bir olay olarak ele almamız gerekir. Bu bir tecrübe edinme diyelim ve yapacağımız zıpkın avcılığı sırasında iki kişiden birinin, diğerinin hedefi halinde bulunmamasına dikkat edilmesi gerekir. Konuyla ilgili haber detayları aşağıdaki gibi gerçekleşmiş, Edinilen bilgiye göre, Erdemli ilçesinde iki arkadaş zıpkınla balık avı için denize girdi. Bu sırada avlanan iki arkadaştan birinin balığa fırlattığı zıpkın, kazara soy ismi öğrenilemeyen Şahin adlı şahsın beline saplandı. Erdemli Devlet Hastanesi'ne kaldırılan şahsa önce itfaiye ekipleri müdahale etti. Şahsın sırtına saplanan zıpkın, Mersin Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı itfaiye ekiplerince elektrikli spiral ile kesildikten sonra, yaralı ameliyata alındı. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi. Haberin link buradadır Üçüncü haberimiz "Dinamitle balık avlamak istedi... Feci ölüm" Haberin tarih ve saati: 05.08.2018 - 16.39 Üçüncü haberimize konu olan olay, Muğla ili Dalaman ilçesi, Dalgakıran Çayboğazı mevkiinde meydana geliyor. Mehmet Dilik isimli vatandaş dinamit lokumuyla balık avlamak isterken, dinamit lokumunu ateşlemesi sonucu elinde patlatır ve patlama sonucu hayatını kaybeder. Aslında "Dinamit Lokumu" alımı satımı ve bulundurulması belli izin ve vesikaya tabi olmasına rağmen bu vatandaşımızın, dinamit lokumunu nasıl elde ettiği! Ayrı bir konu. Ben bu konuyla ilgili olarak "Yasak Usulle Balık Avlama" başlıklı bir yazı kaleme alıp Scorum Blog'unda paylaşmıştım. Bu üçüncü haber en kötü şekliyle gerçekleşmiş bir olaydır. Dinamit lokumunun patlaması, daha fazla kişinin ölümüyle de sonuçlanabilirdi. Toplumda böyle sorumsuzca davranışlar sonucu insanlar hayatlarından olurken, ailelerini de peşlerinde gözü yaşlı bırakıyorlar. Bu tür olayları ucuz atlatma neredeyse imkansızdır. Bilmediğin bir maddeyi, hemde ehliyetsiz ve izinsiz olarak bulundurmanın ağır cezası vardır. Yanı bu maddeyi bulundurman, depodan izinsiz çıkarmak ve bir yerden başka bir yere sevk etmek suç konusudur. Her haliyle kişileri zor durumda bırakacaktır. Bu tür olayları yaşayarak tecrübe etmeye kalkarsanız, hayatınızın büyük bir bölümünü cezaevlerinde, yataklara mahkum olarak yada hayatınızı kaybederek ödersiniz. Bu tür olayları geçmişte yaşanan olaylardan tecrübe ederek yaşamınıza devam etmeyi tercih edin. Yukarıda bahsettiğimiz olayla ilgili yayınlanan haber aşağıdadır; Dalgakıran Çayboğazı mevkiine balık avlamak için giden Mehmet Dilik, dinamitle balık avlamak istedi. Dilik’in elinde bulunan dinamit lokumu bir anlık dalgınlık sonucu patladı. İhbar üzerine olay yerine polis ve 112 ekipleri sevk edildi. Olay yerinde hayatını kaybeden Dilik’in cenazesi Dalaman Devlet Hastanesine kaldırıldı. Dilik’in cenazesinin Muğla Adli tıp kurumuna gönderileceği öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Olayın haber linkine ulaşabilirsiniz Bu yazımı ilk yayımladığım Linkine BURADAN ulaşabilirsiniz. Bu yazımı yayımladığım diğer sosyal medyalar: Twitter Facebook Steemit wekü
0.00
7
4

gerceklerGüncelleme
BALIK AVCILIĞI SIRASINDA MEYDANA GELEN ÜÇ OLAY
Bu yazımda balık avcılığına değineceğim ama bu sefer yasak ve ihmal sonucu meydana gelen ölüm ve yaralanmalar konum olacak. Balık avcılığı ile ilgili olarak, bir yazı hazırlığı içerisindeyken, bir gazetenin haber sayfasında 3 adet balık avcılığı sonucu meydana gelen kazalar ve neticesinde ölüm ve yaralanmaların olduğu haberlerini okudum. Bir an düşündüm neden böyle bir şey olabilir ki? diye. Kendime bu soruyu yönelttim ve bunu bir sosyal sorumluluk olarak gördüm, bir kez de ben kamuoyuna, bu yasak ve usulsuz avlanma hususlarını duyurmayı, uyarmayı görev ve borç bildim. İnsanlar bu uyarımı ne kadar dikkate alacak bilemiyorum ama ben her şeye rağmen bu uyarımı yapmak istiyorum. İnsanlar bazı şeyleri kendi tecrübe edinmeden başkalarının nasihatlerine kulak tıkadıkları gerçeğini birçok kez deneyimledim. Bazı durumlar vardır ki! tecrübe edeyim derken! aynı hareketi bir sonrasına yapma fırsatı bulamazsınız. Çünkü bazı şeyleri tecrübe ederken ya hayatınızı kaybeder, yada vücudunuza büyük küçük bir hasar verebilirsiniz Hayatımıza değer katmak için, geçmişten günümüze süre gelen tecrübe birikimlerini dikkate alıp hayatımızı buna göre şekillendirmemiz, bize daha az hasar alarak bir yaşam sunabilir. İnsanoğlu yaşamı boyuncu bazen ufak-tefek, bazen ise aldığı hasara göre büyük diyebileceğimiz kazalar geçirir. İnsanoğlu bilgi birikimi ve edindiği tecrübeleri sonucu bu kazalardan hasar almadan yada normaline göre daha az hasar alarak hayatını devam ettirir. Ama bilgi ve tecrübe birikimi olmayan yada daha az seviyede bilgi ve tecrübe birikimi olanlar, hayatın akışı içerisinde süre gelen yaşamlarında karşılaşacakları kazalara karşı nasıl tepki vereceklerini kısa sürede çözemeyecekleri için, bu kısa sürede veremedikleri tepkisizlik sonucu alacakları hasarın boyutu büyük olacak, belki hayatını kaybedecektir. Şimdi okuduğum ve sizlerinde kendi adınıza bir ders çıkarmanız için bu haberlere geçiyorum. İlk haber "Orfoz tutkusu ölüme götürdü" Haberin kamuya duyurulma tarih ve saati: 28.05.2018 - 16:30 Habere konu olan yer, Muğla'nın Bodrum ilçesinde gerçekleşiyor, 39 yaşındaki Hasan Topaç ile 40 yaşındaki Emre Kaya birlikte Kara Ada'da tüpsüz dalış yaparak zıpkınla balık avlamaya giderler. Hasan Topaç, arkadaşını göremeyip aramaya başladığında, Emre Kaya'nın cansız bedeniyle karşılaşır. Sonradan anlaşıldığı üzere Emre Kaya, orfoz balığı avlar ve avladığı balığı alabilmek için dipte olduğundan daha fazla kalır ve "sığ su bayılması" geçirdiği belirlenir. Habere konu olan olay ve haberin detayı aşağıda anlatıldığı şekildedir. Arkadaşı Hasan Hopaç ile birlikte dün akşam Bodrum'a 2 mil uzaklıktaki Kara Ada'da tüpsüz ve zıpkınla balık avı için dalan inşaat mühendisi Emre Kaya'nın ölümüne ilişkin detaylar ortaya çıktı. Kaya'ya 20 metre uzaklıkta dalış yapan Hopaç, arkadaşını göremeyip, aradığında yaklaşık 20- 25 metre derinlikte hareketsiz bulduğunu ve büyük üzüntü yaşadığını söyledi. Hopaç, hemen tekneye çıkıp, yardım istediğini belirtti. Sahil Güvenlik dalış timlerinin Kaya'nın cansız bedenini çıkardığı, zıpkınının ucunda 12 kiloluk orfoz olduğu öğrenildi. Kaya'nın orfozu vurduktan sonra balığın kayaların arasına kaçtığı, balığı çıkarmak için 20- 22 metre derinlikte gereğinden fazla oyalanması nedeniyle oksijensiz kalıp, sığ su bayılması geçirdiği tespit edildi. Yine aynı olayla ilgili olarak tüpsüz dalış konusunda ehliyetli olduğu anlaşılan 45 yaşındaki Aziz Yiğit, tüpsüz dalış ve zıpkınla balık avcılığı konusunda oldukça bilgi verici bir açıklama yapar. Bu açıklama çok önemli, herkesin bu konulara önem verip bizzat uymaları gerekir. Zira yukarıda giriş bölümünde de dikkat çektiğim gibi, insan hayatını kaybettikten sonra edindiği tecrübenin kimseye bir faydası yoktur. DALAN EŞLERİN UYUMLU OLMASI GEREKİR' Profesyonel dalgıç eğitmeni ve zıpkınla balık avcısı Aziz Yiğit (45), tüpsüz, zıpkınla balık avcılığına ilişkin "Zıpkınla balık avcılığında ne kadar profesyonel olursanız olun; güvenlik ister, tedbir ister. Bugün bu arkadaşlar risk alıp, tüpsüz 40 metrelere kadar dalabiliyorlar. Su altında daha fazla kalabilmek için kendilerini geliştiriyorlar; ancak birlikte daldıkları eşlerinin, birbirlerine uyumlu olması gerekir. Örneğin; 40 metre dalan ile 5 metre dalabilen birlikte avlanmamalı. Birinin başına bir şey gelirse burada olduğu gibi müdahale etmesi imkansız hale gelir. Ne yazık ki büyük balık peşinde koşanlar, her zaman bu riskleri alıyor ve sonuçta istenmeyen ölümler meydana geliyor" diye konuştu. Haberin linkine ulaşmak için tıklayın İkinci haber "Arkadaşının fırlattığı zıpkın beline saplandı" İkinci haberimizin kamuya duyurulma tarih ve saati: 12.08.2018 - 13.34 Bu haberimizdeki olay Mersin ili Erdemli ilçesinde gerçekleşiyor; Denizde zıpkınla balık avlamak için iki arkadaş zıpkın malzemesiyle birlikte avlanacakları bölgede denize girerler, deniz içerisinde balığa fırlatmak istediği zıpkın kazara Şahin ismindeki arkadaşının beline saplanır. Bence bu kazanın, en acı ve zor tarafı, bele saplanan zıpkını, ameliyatla çıkartmadan önce, itfaiye ekiplerince spiral denilen kesici aletle zıpkının vücut dışında kalan kısmının kesilerek alınmış olması. Zıpkının kesilirken vücutta oluşan titreşimi düşünebiliyor musunuz? Ya vereceği acıyı? Buda acı bir tecrübe sonucu yaralanmayla biten bir olay, dikkatsizlik mi dersiniz? ihmal mi dersiniz? ne derseniz deyin! bu olayda ölümle sonuçlanabilecek bir olay olarak ele almamız gerekir. Bu bir tecrübe edinme diyelim ve yapacağımız zıpkın avcılığı sırasında iki kişiden birinin, diğerinin hedefi halinde bulunmamasına dikkat edilmesi gerekir. Konuyla ilgili haber detayları aşağıdaki gibi gerçekleşmiş, Edinilen bilgiye göre, Erdemli ilçesinde iki arkadaş zıpkınla balık avı için denize girdi. Bu sırada avlanan iki arkadaştan birinin balığa fırlattığı zıpkın, kazara soy ismi öğrenilemeyen Şahin adlı şahsın beline saplandı. Erdemli Devlet Hastanesi'ne kaldırılan şahsa önce itfaiye ekipleri müdahale etti. Şahsın sırtına saplanan zıpkın, Mersin Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı itfaiye ekiplerince elektrikli spiral ile kesildikten sonra, yaralı ameliyata alındı. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi. Haberin link buradadır Üçüncü haberimiz "Dinamitle balık avlamak istedi... Feci ölüm" Haberin tarih ve saati: 05.08.2018 - 16.39 Üçüncü haberimize konu olan olay, Muğla ili Dalaman ilçesi, Dalgakıran Çayboğazı mevkiinde meydana geliyor. Mehmet Dilik isimli vatandaş dinamit lokumuyla balık avlamak isterken, dinamit lokumunu ateşlemesi sonucu elinde patlatır ve patlama sonucu hayatını kaybeder. Aslında "Dinamit Lokumu" alımı satımı ve bulundurulması belli izin ve vesikaya tabi olmasına rağmen bu vatandaşımızın, dinamit lokumunu nasıl elde ettiği! Ayrı bir konu. Ben bu konuyla ilgili olarak "Yasak Usulle Balık Avlama" başlıklı bir yazı kaleme alıp Scorum Blog'unda paylaşmıştım. Bu üçüncü haber en kötü şekliyle gerçekleşmiş bir olaydır. Dinamit lokumunun patlaması, daha fazla kişinin ölümüyle de sonuçlanabilirdi. Toplumda böyle sorumsuzca davranışlar sonucu insanlar hayatlarından olurken, ailelerini de peşlerinde gözü yaşlı bırakıyorlar. Bu tür olayları ucuz atlatma neredeyse imkansızdır. Bilmediğin bir maddeyi, hemde ehliyetsiz ve izinsiz olarak bulundurmanın ağır cezası vardır. Yanı bu maddeyi bulundurman, depodan izinsiz çıkarmak ve bir yerden başka bir yere sevk etmek suç konusudur. Her haliyle kişileri zor durumda bırakacaktır. Bu tür olayları yaşayarak tecrübe etmeye kalkarsanız, hayatınızın büyük bir bölümünü cezaevlerinde, yataklara mahkum olarak yada hayatınızı kaybederek ödersiniz. Bu tür olayları geçmişte yaşanan olaylardan tecrübe ederek yaşamınıza devam etmeyi tercih edin. Yukarıda bahsettiğimiz olayla ilgili yayınlanan haber aşağıdadır; Dalgakıran Çayboğazı mevkiine balık avlamak için giden Mehmet Dilik, dinamitle balık avlamak istedi. Dilik’in elinde bulunan dinamit lokumu bir anlık dalgınlık sonucu patladı. İhbar üzerine olay yerine polis ve 112 ekipleri sevk edildi. Olay yerinde hayatını kaybeden Dilik’in cenazesi Dalaman Devlet Hastanesine kaldırıldı. Dilik’in cenazesinin Muğla Adli tıp kurumuna gönderileceği öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Olayın haber linkine ulaşabilirsiniz Bu yazımı ilk yayımladığım Linkine BURADAN ulaşabilirsiniz. Bu yazımı yayımladığım diğer sosyal medyalar: Twitter Facebook Steemit wekü
0.00
7
4

gerceklerGüncelleme
BALIK AVCILIĞI SIRASINDA MEYDANA GELEN ÜÇ OLAY
Bu yazımda balık avcılığına değineceğim ama bu sefer yasak ve ihmal sonucu meydana gelen ölüm ve yaralanmalar konum olacak. Balık avcılığı ile ilgili olarak, bir yazı hazırlığı içerisindeyken, bir gazetenin haber sayfasında 3 adet balık avcılığı sonucu meydana gelen kazalar ve neticesinde ölüm ve yaralanmaların olduğu haberlerini okudum. Bir an düşündüm neden böyle bir şey olabilir ki? diye. Kendime bu soruyu yönelttim ve bunu bir sosyal sorumluluk olarak gördüm, bir kez de ben kamuoyuna, bu yasak ve usulsuz avlanma hususlarını duyurmayı, uyarmayı görev ve borç bildim. İnsanlar bu uyarımı ne kadar dikkate alacak bilemiyorum ama ben her şeye rağmen bu uyarımı yapmak istiyorum. İnsanlar bazı şeyleri kendi tecrübe edinmeden başkalarının nasihatlerine kulak tıkadıkları gerçeğini birçok kez deneyimledim. Bazı durumlar vardır ki! tecrübe edeyim derken! aynı hareketi bir sonrasına yapma fırsatı bulamazsınız. Çünkü bazı şeyleri tecrübe ederken ya hayatınızı kaybeder, yada vücudunuza büyük küçük bir hasar verebilirsiniz Hayatımıza değer katmak için, geçmişten günümüze süre gelen tecrübe birikimlerini dikkate alıp hayatımızı buna göre şekillendirmemiz, bize daha az hasar alarak bir yaşam sunabilir. İnsanoğlu yaşamı boyuncu bazen ufak-tefek, bazen ise aldığı hasara göre büyük diyebileceğimiz kazalar geçirir. İnsanoğlu bilgi birikimi ve edindiği tecrübeleri sonucu bu kazalardan hasar almadan yada normaline göre daha az hasar alarak hayatını devam ettirir. Ama bilgi ve tecrübe birikimi olmayan yada daha az seviyede bilgi ve tecrübe birikimi olanlar, hayatın akışı içerisinde süre gelen yaşamlarında karşılaşacakları kazalara karşı nasıl tepki vereceklerini kısa sürede çözemeyecekleri için, bu kısa sürede veremedikleri tepkisizlik sonucu alacakları hasarın boyutu büyük olacak, belki hayatını kaybedecektir. Şimdi okuduğum ve sizlerinde kendi adınıza bir ders çıkarmanız için bu haberlere geçiyorum. İlk haber "Orfoz tutkusu ölüme götürdü" Haberin kamuya duyurulma tarih ve saati: 28.05.2018 - 16:30 Habere konu olan yer, Muğla'nın Bodrum ilçesinde gerçekleşiyor, 39 yaşındaki Hasan Topaç ile 40 yaşındaki Emre Kaya birlikte Kara Ada'da tüpsüz dalış yaparak zıpkınla balık avlamaya giderler. Hasan Topaç, arkadaşını göremeyip aramaya başladığında, Emre Kaya'nın cansız bedeniyle karşılaşır. Sonradan anlaşıldığı üzere Emre Kaya, orfoz balığı avlar ve avladığı balığı alabilmek için dipte olduğundan daha fazla kalır ve "sığ su bayılması" geçirdiği belirlenir. Habere konu olan olay ve haberin detayı aşağıda anlatıldığı şekildedir. Arkadaşı Hasan Hopaç ile birlikte dün akşam Bodrum'a 2 mil uzaklıktaki Kara Ada'da tüpsüz ve zıpkınla balık avı için dalan inşaat mühendisi Emre Kaya'nın ölümüne ilişkin detaylar ortaya çıktı. Kaya'ya 20 metre uzaklıkta dalış yapan Hopaç, arkadaşını göremeyip, aradığında yaklaşık 20- 25 metre derinlikte hareketsiz bulduğunu ve büyük üzüntü yaşadığını söyledi. Hopaç, hemen tekneye çıkıp, yardım istediğini belirtti. Sahil Güvenlik dalış timlerinin Kaya'nın cansız bedenini çıkardığı, zıpkınının ucunda 12 kiloluk orfoz olduğu öğrenildi. Kaya'nın orfozu vurduktan sonra balığın kayaların arasına kaçtığı, balığı çıkarmak için 20- 22 metre derinlikte gereğinden fazla oyalanması nedeniyle oksijensiz kalıp, sığ su bayılması geçirdiği tespit edildi. Yine aynı olayla ilgili olarak tüpsüz dalış konusunda ehliyetli olduğu anlaşılan 45 yaşındaki Aziz Yiğit, tüpsüz dalış ve zıpkınla balık avcılığı konusunda oldukça bilgi verici bir açıklama yapar. Bu açıklama çok önemli, herkesin bu konulara önem verip bizzat uymaları gerekir. Zira yukarıda giriş bölümünde de dikkat çektiğim gibi, insan hayatını kaybettikten sonra edindiği tecrübenin kimseye bir faydası yoktur. DALAN EŞLERİN UYUMLU OLMASI GEREKİR' Profesyonel dalgıç eğitmeni ve zıpkınla balık avcısı Aziz Yiğit (45), tüpsüz, zıpkınla balık avcılığına ilişkin "Zıpkınla balık avcılığında ne kadar profesyonel olursanız olun; güvenlik ister, tedbir ister. Bugün bu arkadaşlar risk alıp, tüpsüz 40 metrelere kadar dalabiliyorlar. Su altında daha fazla kalabilmek için kendilerini geliştiriyorlar; ancak birlikte daldıkları eşlerinin, birbirlerine uyumlu olması gerekir. Örneğin; 40 metre dalan ile 5 metre dalabilen birlikte avlanmamalı. Birinin başına bir şey gelirse burada olduğu gibi müdahale etmesi imkansız hale gelir. Ne yazık ki büyük balık peşinde koşanlar, her zaman bu riskleri alıyor ve sonuçta istenmeyen ölümler meydana geliyor" diye konuştu. Haberin linkine ulaşmak için tıklayın İkinci haber "Arkadaşının fırlattığı zıpkın beline saplandı" İkinci haberimizin kamuya duyurulma tarih ve saati: 12.08.2018 - 13.34 Bu haberimizdeki olay Mersin ili Erdemli ilçesinde gerçekleşiyor; Denizde zıpkınla balık avlamak için iki arkadaş zıpkın malzemesiyle birlikte avlanacakları bölgede denize girerler, deniz içerisinde balığa fırlatmak istediği zıpkın kazara Şahin ismindeki arkadaşının beline saplanır. Bence bu kazanın, en acı ve zor tarafı, bele saplanan zıpkını, ameliyatla çıkartmadan önce, itfaiye ekiplerince spiral denilen kesici aletle zıpkının vücut dışında kalan kısmının kesilerek alınmış olması. Zıpkının kesilirken vücutta oluşan titreşimi düşünebiliyor musunuz? Ya vereceği acıyı? Buda acı bir tecrübe sonucu yaralanmayla biten bir olay, dikkatsizlik mi dersiniz? ihmal mi dersiniz? ne derseniz deyin! bu olayda ölümle sonuçlanabilecek bir olay olarak ele almamız gerekir. Bu bir tecrübe edinme diyelim ve yapacağımız zıpkın avcılığı sırasında iki kişiden birinin, diğerinin hedefi halinde bulunmamasına dikkat edilmesi gerekir. Konuyla ilgili haber detayları aşağıdaki gibi gerçekleşmiş, Edinilen bilgiye göre, Erdemli ilçesinde iki arkadaş zıpkınla balık avı için denize girdi. Bu sırada avlanan iki arkadaştan birinin balığa fırlattığı zıpkın, kazara soy ismi öğrenilemeyen Şahin adlı şahsın beline saplandı. Erdemli Devlet Hastanesi'ne kaldırılan şahsa önce itfaiye ekipleri müdahale etti. Şahsın sırtına saplanan zıpkın, Mersin Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı itfaiye ekiplerince elektrikli spiral ile kesildikten sonra, yaralı ameliyata alındı. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi. Haberin link buradadır Üçüncü haberimiz "Dinamitle balık avlamak istedi... Feci ölüm" Haberin tarih ve saati: 05.08.2018 - 16.39 Üçüncü haberimize konu olan olay, Muğla ili Dalaman ilçesi, Dalgakıran Çayboğazı mevkiinde meydana geliyor. Mehmet Dilik isimli vatandaş dinamit lokumuyla balık avlamak isterken, dinamit lokumunu ateşlemesi sonucu elinde patlatır ve patlama sonucu hayatını kaybeder. Aslında "Dinamit Lokumu" alımı satımı ve bulundurulması belli izin ve vesikaya tabi olmasına rağmen bu vatandaşımızın, dinamit lokumunu nasıl elde ettiği! Ayrı bir konu. Ben bu konuyla ilgili olarak "Yasak Usulle Balık Avlama" başlıklı bir yazı kaleme alıp Scorum Blog'unda paylaşmıştım. Bu üçüncü haber en kötü şekliyle gerçekleşmiş bir olaydır. Dinamit lokumunun patlaması, daha fazla kişinin ölümüyle de sonuçlanabilirdi. Toplumda böyle sorumsuzca davranışlar sonucu insanlar hayatlarından olurken, ailelerini de peşlerinde gözü yaşlı bırakıyorlar. Bu tür olayları ucuz atlatma neredeyse imkansızdır. Bilmediğin bir maddeyi, hemde ehliyetsiz ve izinsiz olarak bulundurmanın ağır cezası vardır. Yanı bu maddeyi bulundurman, depodan izinsiz çıkarmak ve bir yerden başka bir yere sevk etmek suç konusudur. Her haliyle kişileri zor durumda bırakacaktır. Bu tür olayları yaşayarak tecrübe etmeye kalkarsanız, hayatınızın büyük bir bölümünü cezaevlerinde, yataklara mahkum olarak yada hayatınızı kaybederek ödersiniz. Bu tür olayları geçmişte yaşanan olaylardan tecrübe ederek yaşamınıza devam etmeyi tercih edin. Yukarıda bahsettiğimiz olayla ilgili yayınlanan haber aşağıdadır; Dalgakıran Çayboğazı mevkiine balık avlamak için giden Mehmet Dilik, dinamitle balık avlamak istedi. Dilik’in elinde bulunan dinamit lokumu bir anlık dalgınlık sonucu patladı. İhbar üzerine olay yerine polis ve 112 ekipleri sevk edildi. Olay yerinde hayatını kaybeden Dilik’in cenazesi Dalaman Devlet Hastanesine kaldırıldı. Dilik’in cenazesinin Muğla Adli tıp kurumuna gönderileceği öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Olayın haber linkine ulaşabilirsiniz Bu yazımı ilk yayımladığım Linkine BURADAN ulaşabilirsiniz. Bu yazımı yayımladığım diğer sosyal medyalar: Twitter Facebook Steemit wekü
0.00
7
4
0.00
12
4
0.00
12
4
0.00
12
4
bilgidunyasi
Takımlarımızın ilk renkleri
Hepimiz tuttuğumuz takımımızın renklerine aşığız dır.Takımımızın formasını alıp giymek için can atarız.Hic düsündük mü tuttuğumuz takımlarımızın kurulduğunda renkleri neydi hep beraber bakalım. Fenerbahçe : Sarı Beyaz. Galatasaray: kırmızı beyaz. Beşiktaş. :. Siyah beyaz. Trabzonspor: Kırmızı beyaz. Gördüğünüz gibi bir tek Beşiktaşın renkleri değişmemiş O zaman şu soru çıkıyor neden diğer takımların renkleri değişmiş inceleyelim. Fenerbahçe'nin sarı beyaz forması kışlık tır.Yaz gelince başkan Ziya bey İngiliz tüccarın dükkanına giderek tüccarın elinde sarı üzerine lacivert çizgili yazlık gömlekler olduğunu görür.Tuccar Ziya beye elimizde bu renkler var forma olarak giyebilir'ler diyerek görüşünü söyler.ve Ziya bey hepsini satın alır bundan sonra Fenerbahçe'nin rengi sarı lacivert olur. Galatasaray'ın ise ilk forması bayrağımızın renkleri olan kırmızı beyazdır. Peki nasıl sarı kırmızı oldu inceleyelim. (Utku erişik'in Hava Atışı adlı kitabından) Galatasaray'ın formasının rengi bayrağımızın renkleri olan kırmızı beyaz bu formaları giyince korktuk acaba başımıza bir iş gelir mi diye ve başladık kulübümüz için renk aramaya. Bahcekapi daki bir mağazaya girdik. Tezgahtar ustaca bir el hareketi ile sarı kırmızı bu iki renk kumaşı birleştirince " bir saka kuşunun başıyla kanadının yarattığı neşeli bir renk değişimine benzer bir parlaklık hasıl oldu. O anda içimde bir alevin parladığını hissettim. Bu renkler bizi galibiyetten galibiyete götürecek diye hayal ettim" kumaşı aldım ve artık rengimiz sarı kırmızı oldu. Gelelim Trabzonspor renklerinin nasıl oluştuğuna Trabzonspor'un ilk rengi kırmızı beyazdır.Lakin idmanocagi buna karşı çıktı.İdmanocaği ve idman gücü iki ezele rakip'ti. Trabzonspor'a bir renk lazımdı.İdamanocaği ve idman gücü temsilcilerinden bir renk söylenmesi istenir. İdamanocağı grubu koyu bordo idmangücü grubu açık mavi üzerinde görüş bildirmiş ve Trabzonspor'un rengi bordo mavi olmuş.
0.00
1
0
bilgidunyasi
Takımlarımızın ilk renkleri
Hepimiz tuttuğumuz takımımızın renklerine aşığız dır.Takımımızın formasını alıp giymek için can atarız.Hic düsündük mü tuttuğumuz takımlarımızın kurulduğunda renkleri neydi hep beraber bakalım. Fenerbahçe : Sarı Beyaz. Galatasaray: kırmızı beyaz. Beşiktaş. :. Siyah beyaz. Trabzonspor: Kırmızı beyaz. Gördüğünüz gibi bir tek Beşiktaşın renkleri değişmemiş O zaman şu soru çıkıyor neden diğer takımların renkleri değişmiş inceleyelim. Fenerbahçe'nin sarı beyaz forması kışlık tır.Yaz gelince başkan Ziya bey İngiliz tüccarın dükkanına giderek tüccarın elinde sarı üzerine lacivert çizgili yazlık gömlekler olduğunu görür.Tuccar Ziya beye elimizde bu renkler var forma olarak giyebilir'ler diyerek görüşünü söyler.ve Ziya bey hepsini satın alır bundan sonra Fenerbahçe'nin rengi sarı lacivert olur. Galatasaray'ın ise ilk forması bayrağımızın renkleri olan kırmızı beyazdır. Peki nasıl sarı kırmızı oldu inceleyelim. (Utku erişik'in Hava Atışı adlı kitabından) Galatasaray'ın formasının rengi bayrağımızın renkleri olan kırmızı beyaz bu formaları giyince korktuk acaba başımıza bir iş gelir mi diye ve başladık kulübümüz için renk aramaya. Bahcekapi daki bir mağazaya girdik. Tezgahtar ustaca bir el hareketi ile sarı kırmızı bu iki renk kumaşı birleştirince " bir saka kuşunun başıyla kanadının yarattığı neşeli bir renk değişimine benzer bir parlaklık hasıl oldu. O anda içimde bir alevin parladığını hissettim. Bu renkler bizi galibiyetten galibiyete götürecek diye hayal ettim" kumaşı aldım ve artık rengimiz sarı kırmızı oldu. Gelelim Trabzonspor renklerinin nasıl oluştuğuna Trabzonspor'un ilk rengi kırmızı beyazdır.Lakin idmanocagi buna karşı çıktı.İdmanocaği ve idman gücü iki ezele rakip'ti. Trabzonspor'a bir renk lazımdı.İdamanocaği ve idman gücü temsilcilerinden bir renk söylenmesi istenir. İdamanocağı grubu koyu bordo idmangücü grubu açık mavi üzerinde görüş bildirmiş ve Trabzonspor'un rengi bordo mavi olmuş.
0.00
1
0
bilgidunyasi
Takımlarımızın ilk renkleri
Hepimiz tuttuğumuz takımımızın renklerine aşığız dır.Takımımızın formasını alıp giymek için can atarız.Hic düsündük mü tuttuğumuz takımlarımızın kurulduğunda renkleri neydi hep beraber bakalım. Fenerbahçe : Sarı Beyaz. Galatasaray: kırmızı beyaz. Beşiktaş. :. Siyah beyaz. Trabzonspor: Kırmızı beyaz. Gördüğünüz gibi bir tek Beşiktaşın renkleri değişmemiş O zaman şu soru çıkıyor neden diğer takımların renkleri değişmiş inceleyelim. Fenerbahçe'nin sarı beyaz forması kışlık tır.Yaz gelince başkan Ziya bey İngiliz tüccarın dükkanına giderek tüccarın elinde sarı üzerine lacivert çizgili yazlık gömlekler olduğunu görür.Tuccar Ziya beye elimizde bu renkler var forma olarak giyebilir'ler diyerek görüşünü söyler.ve Ziya bey hepsini satın alır bundan sonra Fenerbahçe'nin rengi sarı lacivert olur. Galatasaray'ın ise ilk forması bayrağımızın renkleri olan kırmızı beyazdır. Peki nasıl sarı kırmızı oldu inceleyelim. (Utku erişik'in Hava Atışı adlı kitabından) Galatasaray'ın formasının rengi bayrağımızın renkleri olan kırmızı beyaz bu formaları giyince korktuk acaba başımıza bir iş gelir mi diye ve başladık kulübümüz için renk aramaya. Bahcekapi daki bir mağazaya girdik. Tezgahtar ustaca bir el hareketi ile sarı kırmızı bu iki renk kumaşı birleştirince " bir saka kuşunun başıyla kanadının yarattığı neşeli bir renk değişimine benzer bir parlaklık hasıl oldu. O anda içimde bir alevin parladığını hissettim. Bu renkler bizi galibiyetten galibiyete götürecek diye hayal ettim" kumaşı aldım ve artık rengimiz sarı kırmızı oldu. Gelelim Trabzonspor renklerinin nasıl oluştuğuna Trabzonspor'un ilk rengi kırmızı beyazdır.Lakin idmanocagi buna karşı çıktı.İdmanocaği ve idman gücü iki ezele rakip'ti. Trabzonspor'a bir renk lazımdı.İdamanocaği ve idman gücü temsilcilerinden bir renk söylenmesi istenir. İdamanocağı grubu koyu bordo idmangücü grubu açık mavi üzerinde görüş bildirmiş ve Trabzonspor'un rengi bordo mavi olmuş.
0.00
1
0
0.00
1
0
0.00
1
0
0.00
1
0
0.00
12
8
0.00
12
8
0.00
12
8
bilgidunyasiGüncelleme
Bursaspor'un timsah simgesinin öyküsü
Yeşil-beyazlı kulüpte 4 dönem yöneticilik görevinde bulunan Keskin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bursaspor’a olan fazla ilgi ve merakından dolayı 1992 yılında kulübe bir sembol belirlemek için arayışa girdiğini söyledi. O dönemlerde siyasi partiler ile Avrupa’nın ve dünyanın önemli takımları, önemli araba ve giyim markalarının hayvan sembolleri olduğunu dile getiren Keskin, "Bursaspor’umuzun da bir hayvan simgesi olsun diye düşünürdüm ama aklıma bir hayvan gelmezdi." dedi. Keskin, çok fazla televizyon kanalının bulunmadığı o yıllarda TRT 3’te bir belgesel izlediğini hatırlatarak, şöyle konuştu:. İzlediğim belgeselde timsah anlatılıyordu. Orada timsahın cesaretini ve rengini de görünce birden çağrışım yaptı. Bursaspor’un sembolü ’timsah’ olmalı diye düşündüm. Sabaha kadar uyumadım. İlk olarak eşime ardından yakın çevreme söyledim. Yakın çevrem çok kolay kabul etti. Benim Bursaspor’a olan yakın ilgimi biliyorlardı. Fakat ikinci halkaya geldiğimizde ’Bursaspor’a sembol buldum’ deyince herkesin aklına ’Sen kimsin ki Bursaspor’a sembol buldun’ gibi düşünce geliyordu. Fikir ikinci halkada başarısız oldu. Çevremdeki insanlara birbirleriyle ilişkili 3 soru sormaya başladım ve timsahı kendilerine buldurttum. Benim bulduğum timsahı onlar da çok kolay bir mantıkla buldular. Neydi bu sorular? İlk olarak Bursaspor’un sembolü bir hayvan olsun mu? sorusuydu. Buna herkes ’Evet olsun’ dedi. ikinci soru ’Bu hayvan ne renk olsun?’ oldu. Tabi kırmızı, mor, lacivert olacak hali yok. Herkes ’Yeşil’ dedi. Son soruda "Peki yeşil olunca hangi hayvanı söylersin?’ deyince de herkesin aklına timsah geldi. O 6 ayı öyle geçirdik. Keskin, çevresindeki insanların da kendisi gibi düşünmeye başladıklarında konuyu 3 Ağustos 1992 yılında dönemin kulüp başkanı merhum Orhan Özselek’e ilettiğini anlattı. Başkan Özselek ile yaklaşık 2 saat görüştüklerini belirten Keskin, "Yaptığım konuşmanın sonunda başkanı ikna ettim. Başkan o akşam Bursaspor karar defterine ’Bursaspor’un sembolü timsahtır’ başlıklı yazıyı işletti ve timsah sembolümüz o zaman resmiyet kazandı.
0.00
2
0
bilgidunyasiGüncelleme
Bursaspor'un timsah simgesinin öyküsü
Yeşil-beyazlı kulüpte 4 dönem yöneticilik görevinde bulunan Keskin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bursaspor’a olan fazla ilgi ve merakından dolayı 1992 yılında kulübe bir sembol belirlemek için arayışa girdiğini söyledi. O dönemlerde siyasi partiler ile Avrupa’nın ve dünyanın önemli takımları, önemli araba ve giyim markalarının hayvan sembolleri olduğunu dile getiren Keskin, "Bursaspor’umuzun da bir hayvan simgesi olsun diye düşünürdüm ama aklıma bir hayvan gelmezdi." dedi. Keskin, çok fazla televizyon kanalının bulunmadığı o yıllarda TRT 3’te bir belgesel izlediğini hatırlatarak, şöyle konuştu:. İzlediğim belgeselde timsah anlatılıyordu. Orada timsahın cesaretini ve rengini de görünce birden çağrışım yaptı. Bursaspor’un sembolü ’timsah’ olmalı diye düşündüm. Sabaha kadar uyumadım. İlk olarak eşime ardından yakın çevreme söyledim. Yakın çevrem çok kolay kabul etti. Benim Bursaspor’a olan yakın ilgimi biliyorlardı. Fakat ikinci halkaya geldiğimizde ’Bursaspor’a sembol buldum’ deyince herkesin aklına ’Sen kimsin ki Bursaspor’a sembol buldun’ gibi düşünce geliyordu. Fikir ikinci halkada başarısız oldu. Çevremdeki insanlara birbirleriyle ilişkili 3 soru sormaya başladım ve timsahı kendilerine buldurttum. Benim bulduğum timsahı onlar da çok kolay bir mantıkla buldular. Neydi bu sorular? İlk olarak Bursaspor’un sembolü bir hayvan olsun mu? sorusuydu. Buna herkes ’Evet olsun’ dedi. ikinci soru ’Bu hayvan ne renk olsun?’ oldu. Tabi kırmızı, mor, lacivert olacak hali yok. Herkes ’Yeşil’ dedi. Son soruda "Peki yeşil olunca hangi hayvanı söylersin?’ deyince de herkesin aklına timsah geldi. O 6 ayı öyle geçirdik. Keskin, çevresindeki insanların da kendisi gibi düşünmeye başladıklarında konuyu 3 Ağustos 1992 yılında dönemin kulüp başkanı merhum Orhan Özselek’e ilettiğini anlattı. Başkan Özselek ile yaklaşık 2 saat görüştüklerini belirten Keskin, "Yaptığım konuşmanın sonunda başkanı ikna ettim. Başkan o akşam Bursaspor karar defterine ’Bursaspor’un sembolü timsahtır’ başlıklı yazıyı işletti ve timsah sembolümüz o zaman resmiyet kazandı.
0.00
2
0
bilgidunyasiGüncelleme
Bursaspor'un timsah simgesinin öyküsü
Yeşil-beyazlı kulüpte 4 dönem yöneticilik görevinde bulunan Keskin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bursaspor’a olan fazla ilgi ve merakından dolayı 1992 yılında kulübe bir sembol belirlemek için arayışa girdiğini söyledi. O dönemlerde siyasi partiler ile Avrupa’nın ve dünyanın önemli takımları, önemli araba ve giyim markalarının hayvan sembolleri olduğunu dile getiren Keskin, "Bursaspor’umuzun da bir hayvan simgesi olsun diye düşünürdüm ama aklıma bir hayvan gelmezdi." dedi. Keskin, çok fazla televizyon kanalının bulunmadığı o yıllarda TRT 3’te bir belgesel izlediğini hatırlatarak, şöyle konuştu:. İzlediğim belgeselde timsah anlatılıyordu. Orada timsahın cesaretini ve rengini de görünce birden çağrışım yaptı. Bursaspor’un sembolü ’timsah’ olmalı diye düşündüm. Sabaha kadar uyumadım. İlk olarak eşime ardından yakın çevreme söyledim. Yakın çevrem çok kolay kabul etti. Benim Bursaspor’a olan yakın ilgimi biliyorlardı. Fakat ikinci halkaya geldiğimizde ’Bursaspor’a sembol buldum’ deyince herkesin aklına ’Sen kimsin ki Bursaspor’a sembol buldun’ gibi düşünce geliyordu. Fikir ikinci halkada başarısız oldu. Çevremdeki insanlara birbirleriyle ilişkili 3 soru sormaya başladım ve timsahı kendilerine buldurttum. Benim bulduğum timsahı onlar da çok kolay bir mantıkla buldular. Neydi bu sorular? İlk olarak Bursaspor’un sembolü bir hayvan olsun mu? sorusuydu. Buna herkes ’Evet olsun’ dedi. ikinci soru ’Bu hayvan ne renk olsun?’ oldu. Tabi kırmızı, mor, lacivert olacak hali yok. Herkes ’Yeşil’ dedi. Son soruda "Peki yeşil olunca hangi hayvanı söylersin?’ deyince de herkesin aklına timsah geldi. O 6 ayı öyle geçirdik. Keskin, çevresindeki insanların da kendisi gibi düşünmeye başladıklarında konuyu 3 Ağustos 1992 yılında dönemin kulüp başkanı merhum Orhan Özselek’e ilettiğini anlattı. Başkan Özselek ile yaklaşık 2 saat görüştüklerini belirten Keskin, "Yaptığım konuşmanın sonunda başkanı ikna ettim. Başkan o akşam Bursaspor karar defterine ’Bursaspor’un sembolü timsahtır’ başlıklı yazıyı işletti ve timsah sembolümüz o zaman resmiyet kazandı.
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
2
0
0.00
1
0
0.00
1
0
0.00
1
0