DAMSIZ EVİN ÇOCUKLARI !
EMRAH 19 yaşında, Gazetecilik okuduğum için kendisiyle bir ödev vesilesiyle tanıştım ve yapmış olduğum röportaj içime gerçekten hançer gibi saplandı ve scorum'da ilk yazımı onun için yazmak istedim. 7 yaşındayken annesiyle babasını trafik kazasında kaybetmiş Emrah ve hiç bir akrabası sahip çıkmamış ona. 7 yaşından beri sokakta kalıyor ve geçimini hamballık yaparak sağlıyormuş. Dışarıda röportaj yapmayalım hava çok soğuk üşürüz dediğimde yüzünde bir tebessüm oluştu Emrah'ın ve gercekten hiç unutmayacağım, aklımdan hiç bir zaman çıkmayacak, çıksa bile her kış geldiğinde aklıma kesinlikle gelecek şu cümleyi kurdu Emrah : Abi biz zaten her kış üşüyoruz alıştık artık '' damsız evin ailesiz çocuklarıyız biz.'' o kadar rahat söyledi ki bunu, benim yüreğim cız ederken gülüyordu ve işin daha ilginç yanı eve gelmemek de diretiyordu. Bana güvenmediğini düşündüm ilk başta ve üsteledim neden gelmek istemiyorsun diye bir kez daha sorunca cevap verdi ve üstüm pis rahatsızlık vermek istemiyorum insanların bana iyilik yapmasına pek alışık değilim altından bir şeyler çıkacakmış gibi hissediyorum deyince bir kez daha yandı içim bir kez daha sorguladım kendimi ben daha önce neden görmezlikten geliyordum onları ? diye kızdım kendime. Ödevim olmasa belki de hayatım boyunca bir sokak çocuğuyla muhabbet etme şansını yakalayamayacaktım ve daha kötüsü onları hiç bir zaman anlayamayacaktım. İkna ettim Emrah'ı elimden geldiğince karnını doyurdum yemeğin arkasından birer çay içtik ve anlatmaya başladı ; İnsanlara yardım etmek bile istemiyorum artık, geçenlerde teyzenin bir tanesi pazardan geliyordu baya da bir şeyler almış zorlandığı her halinden belliydi ve yardım etmek için yanına gittim yardım edebilir miyim teyze dediğimde üstüme başıma baktı ve ardından şöyle dedi '' sen git önce üstüne başına bir şeyler alarak kendine yardımcı ol' dedi o kadar çok üzülmüştüm ki sanki maddi durumum yerinde ama ben almıyormuşum gibi, sanki insanlar beni işine alıyor ama ben çalışmıyormuşum gibi ,düşüncelere sahip olmaları artık benim bu hayattan hiç bir beklenti içine sokmuyor abi'' dedi ve ekledi, insanlar sadece bizim onlardan yardım beklediğimizi düşünüyor, karnımız tok olduğunda bizim mutlu olduğumuzu sanıyorlar ama yanılıyorlar biz ailesiz yani sevgisiz ve şevkatsiz büyüdük bize verecekleri hiç bir şeyleri olmayabilir ama bizi adam yerine koymaları bile bizi çok iyi yerlere getirir. diyor ve buradan bize nasihat veriyor aslında. Onları gördüğümüz de elimizden geldiğince sıcak davranalım çünkü biz sobanın,kaloriferin veya klimanın sıcağıyla ısınırken onlar bizim şevkatimiz ve sevgimizle ısınıyor biz 3 öğün yemekle beslenirken onlar bizim 2 tatlı cümlemizle doyabiliyor.
DAMSIZ EVİN ÇOCUKLARI !
EMRAH 19 yaşında, Gazetecilik okuduğum için kendisiyle bir ödev vesilesiyle tanıştım ve yapmış olduğum röportaj içime gerçekten hançer gibi saplandı ve scorum'da ilk yazımı onun için yazmak istedim. 7 yaşındayken annesiyle babasını trafik kazasında kaybetmiş Emrah ve hiç bir akrabası sahip çıkmamış ona. 7 yaşından beri sokakta kalıyor ve geçimini hamballık yaparak sağlıyormuş. Dışarıda röportaj yapmayalım hava çok soğuk üşürüz dediğimde yüzünde bir tebessüm oluştu Emrah'ın ve gercekten hiç unutmayacağım, aklımdan hiç bir zaman çıkmayacak, çıksa bile her kış geldiğinde aklıma kesinlikle gelecek şu cümleyi kurdu Emrah : Abi biz zaten her kış üşüyoruz alıştık artık '' damsız evin ailesiz çocuklarıyız biz.'' o kadar rahat söyledi ki bunu, benim yüreğim cız ederken gülüyordu ve işin daha ilginç yanı eve gelmemek de diretiyordu. Bana güvenmediğini düşündüm ilk başta ve üsteledim neden gelmek istemiyorsun diye bir kez daha sorunca cevap verdi ve üstüm pis rahatsızlık vermek istemiyorum insanların bana iyilik yapmasına pek alışık değilim altından bir şeyler çıkacakmış gibi hissediyorum deyince bir kez daha yandı içim bir kez daha sorguladım kendimi ben daha önce neden görmezlikten geliyordum onları ? diye kızdım kendime. Ödevim olmasa belki de hayatım boyunca bir sokak çocuğuyla muhabbet etme şansını yakalayamayacaktım ve daha kötüsü onları hiç bir zaman anlayamayacaktım. İkna ettim Emrah'ı elimden geldiğince karnını doyurdum yemeğin arkasından birer çay içtik ve anlatmaya başladı ; İnsanlara yardım etmek bile istemiyorum artık, geçenlerde teyzenin bir tanesi pazardan geliyordu baya da bir şeyler almış zorlandığı her halinden belliydi ve yardım etmek için yanına gittim yardım edebilir miyim teyze dediğimde üstüme başıma baktı ve ardından şöyle dedi '' sen git önce üstüne başına bir şeyler alarak kendine yardımcı ol' dedi o kadar çok üzülmüştüm ki sanki maddi durumum yerinde ama ben almıyormuşum gibi, sanki insanlar beni işine alıyor ama ben çalışmıyormuşum gibi ,düşüncelere sahip olmaları artık benim bu hayattan hiç bir beklenti içine sokmuyor abi'' dedi ve ekledi, insanlar sadece bizim onlardan yardım beklediğimizi düşünüyor, karnımız tok olduğunda bizim mutlu olduğumuzu sanıyorlar ama yanılıyorlar biz ailesiz yani sevgisiz ve şevkatsiz büyüdük bize verecekleri hiç bir şeyleri olmayabilir ama bizi adam yerine koymaları bile bizi çok iyi yerlere getirir. diyor ve buradan bize nasihat veriyor aslında. Onları gördüğümüz de elimizden geldiğince sıcak davranalım çünkü biz sobanın,kaloriferin veya klimanın sıcağıyla ısınırken onlar bizim şevkatimiz ve sevgimizle ısınıyor biz 3 öğün yemekle beslenirken onlar bizim 2 tatlı cümlemizle doyabiliyor.
DAMSIZ EVİN ÇOCUKLARI !
EMRAH 19 yaşında, Gazetecilik okuduğum için kendisiyle bir ödev vesilesiyle tanıştım ve yapmış olduğum röportaj içime gerçekten hançer gibi saplandı ve scorum'da ilk yazımı onun için yazmak istedim. 7 yaşındayken annesiyle babasını trafik kazasında kaybetmiş Emrah ve hiç bir akrabası sahip çıkmamış ona. 7 yaşından beri sokakta kalıyor ve geçimini hamballık yaparak sağlıyormuş. Dışarıda röportaj yapmayalım hava çok soğuk üşürüz dediğimde yüzünde bir tebessüm oluştu Emrah'ın ve gercekten hiç unutmayacağım, aklımdan hiç bir zaman çıkmayacak, çıksa bile her kış geldiğinde aklıma kesinlikle gelecek şu cümleyi kurdu Emrah : Abi biz zaten her kış üşüyoruz alıştık artık '' damsız evin ailesiz çocuklarıyız biz.'' o kadar rahat söyledi ki bunu, benim yüreğim cız ederken gülüyordu ve işin daha ilginç yanı eve gelmemek de diretiyordu. Bana güvenmediğini düşündüm ilk başta ve üsteledim neden gelmek istemiyorsun diye bir kez daha sorunca cevap verdi ve üstüm pis rahatsızlık vermek istemiyorum insanların bana iyilik yapmasına pek alışık değilim altından bir şeyler çıkacakmış gibi hissediyorum deyince bir kez daha yandı içim bir kez daha sorguladım kendimi ben daha önce neden görmezlikten geliyordum onları ? diye kızdım kendime. Ödevim olmasa belki de hayatım boyunca bir sokak çocuğuyla muhabbet etme şansını yakalayamayacaktım ve daha kötüsü onları hiç bir zaman anlayamayacaktım. İkna ettim Emrah'ı elimden geldiğince karnını doyurdum yemeğin arkasından birer çay içtik ve anlatmaya başladı ; İnsanlara yardım etmek bile istemiyorum artık, geçenlerde teyzenin bir tanesi pazardan geliyordu baya da bir şeyler almış zorlandığı her halinden belliydi ve yardım etmek için yanına gittim yardım edebilir miyim teyze dediğimde üstüme başıma baktı ve ardından şöyle dedi '' sen git önce üstüne başına bir şeyler alarak kendine yardımcı ol' dedi o kadar çok üzülmüştüm ki sanki maddi durumum yerinde ama ben almıyormuşum gibi, sanki insanlar beni işine alıyor ama ben çalışmıyormuşum gibi ,düşüncelere sahip olmaları artık benim bu hayattan hiç bir beklenti içine sokmuyor abi'' dedi ve ekledi, insanlar sadece bizim onlardan yardım beklediğimizi düşünüyor, karnımız tok olduğunda bizim mutlu olduğumuzu sanıyorlar ama yanılıyorlar biz ailesiz yani sevgisiz ve şevkatsiz büyüdük bize verecekleri hiç bir şeyleri olmayabilir ama bizi adam yerine koymaları bile bizi çok iyi yerlere getirir. diyor ve buradan bize nasihat veriyor aslında. Onları gördüğümüz de elimizden geldiğince sıcak davranalım çünkü biz sobanın,kaloriferin veya klimanın sıcağıyla ısınırken onlar bizim şevkatimiz ve sevgimizle ısınıyor biz 3 öğün yemekle beslenirken onlar bizim 2 tatlı cümlemizle doyabiliyor.
Veznedeki Dahi: Maurizio Sarri
Napoli’de göstermiş olduğu performansla adından söz ettiren Maurizio Sarri, İngiltere Premier Lig’inin güçlü ekiplerinden Chelsea ile anlaştığını açıkladı. Cannavaro’nun kendi sözleriyle açıklamak gerekirse: ”Napoli’de çocuklara ‘Scugnizzi’ denir. İtalya’da geri kalan her yerde çocuklara ‘Bambini’ denir ama Napoli’de onlar Scugnizzidir.” Biz beşeriler dipten başlayıp tepeye çıkan kişilerin hikayelerine bayılırız. Son dönemde Wolf of the Wall Street filminin kendi alanında ilk hafta gişe rekoru kırması ile iyice anladım ki insanlar yükseliş temalı hikayelere önlenemez bir ilgi duyuyor. Brian Clough’ın canlı Football Manager oynayışı gibi gerçekleşmesi imkansız gibi senaryolar kesin olarak bir etki yaratır. Hele bir de bu hikayeler gerçekse o hikayenin ilgi görmemesi imkansız. Sarri de bu hikayelerin birinde başrol oynuyor. Bir bankacı olarak hayatına devam eden Sarri futbola olan ilgisi sayesinde 30 yaşında yani 1990 yılında Toscana’daki bölgesel lig takımlarından biri olan Stia ile bu serüvene başlar. 10 yıl boyunca Toscana bölgesindeki amatör takımlara antrenörlük yapar. Gerçek olamayacak kadar güzel senaryoların kırılma noktaları olur. Bu hikayede kırılma noktası ise 1999 yılında gerçekleşir. Sarri o yıl başında bulunduğu Bölgesel Lig ekiplerinden Tegoleto ile şampiyon olamazsa futbolu bırakıp bankacılık ve finans alanında ilerlemeyi kafasına koymuştur. Şampiyon olur… Öyle olması lazımdı ama değil mi? Eğer izlediğiniz bir Game Of Thrones bölümü değilse hikayenin devam edebilmesi adına ana karakterin ölmemesi gerekir. Maurizio Sarri Sarri: “Bedava yapabilecek kadar sevdiğim bir iş için bana para ödemeleri çok saçma.” Tegoleto ile yakaladığı bölgesel başarı ona Serie E ekiplerinden Sansovino’nun kapılarını açar. 3 yıl başında kaldığı bu takımdan sonra Avellino ile 1, Verona ile 5 Maç çıktığı 10 yılda 10 takımlık bir CV’si oldu. Çok dikiş tutturan bir yapısı yoktu çünkü futbol denilen oyun ofansif anlamda herkesi tatmin etmeliydi fakat her kulübün yapısı ve isteği bu olmayabiliyordu. Sarri ulusal anlamda adını yine Toscana bölgesi takımı olan Empoli ile duyurdu. Empoli ile maç başına toplamda 1,52 puan yakalayarak Empoliyi Serie A’ya çıkarmayı başardı. Gelecek sezon ise beklentileri karşılayamayan Benitez’in yerine Napoli koltuğuna geçerek Scugnizzi oldu. Evet Sarri bir “Bambini” değildi tam olarak bir “Scugnizzi”ydi. Bu hikayenin buraya kadarını belki biliyordunuz. Fakat bundan sonrasını bildiğinizden eminim. Napoli. 16 Maç 12 Galibiyet. Zirveye 1 puan uzaklık. Maç başı 2.22 Gol. Maç Başı Ortalama 2.14 Puan. Ve kusursuz bir 4-3-3. Maurizio Sarri “Sistemleri 4-3-3 gibi net sayısal verilerle açıklayamayız.” Sarri ve forvetleri… Tımarhaneye atılmayacağını bilse tek stoperli oyun anlayışını karşımıza sunacak kadar ofansif oyun düşkünüdür Sarri. 4-3-3’ün ileri hattını Benitez’in bir türlü beceremediği şekilde Insigne-Mertens-Callejon ile kuran Sarri, aynı zamanda orta sahadaki defansif yükü 20’lik Diawara’ya bırakarak seyircilerin gönlünde ayrı bir sempati kazanıyor. Defans oyuncularına formayı teknik kabiliyet ve ayaklarına hakim olma becerisine göre dağıtan Sarri takımın hücum organizasyonunun geriden başladığına inanıyor. Napoli düzeninde topu iyi kullanıp geride oynayan oyuncuların en az ofansif oyuncular kadar ayaklarına hakim olması gerekiyor. Bununla beraber -yani oyunu orta sahaların değil de defans oyuncularının kurması- orta saha oyuncularına boşluklardan iyi yararlanıp oyunu açma ve hıza dayalı oyun anlayışını sahaya daha iyi yayabilme imkanı veriyor. Sarri takımına topa sahipken üçgenlerle baskıyı rahatlıkla geçip orta sahanın Sağ-Sol iç bölgeleri boş bırakmalarını tembihliyor. Bununla hem oyunu rahatlatmayı hem de Hamsik gibi teknik kabiliyeti yüksek oyuncularla kanatlara uzun ve öldürücü paslar atmayı planlıyor. Evet tartışmaya açık olsa da Bence Sarri bir dahi ve günümüzün olanaklarını göz önüne alırsak Brian Clough’a en yakın kişi. Fakat her hikayede olduğu gibi olumsuzluklar hayatın bir parçası. Sarri çalıştırdığı takımlarda ortalama olarak kalesinde 1 gol gören biri. Ligde muhteşem bir başlangıcın ardından gelen kötü form durumuyla liderliği kaptırdı. Son olarak Manchester City, Shakhtar ve Feyenoord ile giriştiği Şampiyonlar Ligi F grubundaki kavgasında çizikler alarak 2 Galibiyet 4 Mağlubiyet ile UEFA’nın yolunu tuttu. İnsanların eksiklerini görmek için fırsat kollanan bu devirde bu tarz ofansif taktisyenlerin varlığı hem de İtalyan futbolunun beşiğinde varolması ironi olarak görülebilir. Son olarak Sarri’nin en az kendisi kadar deli bir başkanın olduğu top class bir kulüpte neleri başaracağına dair öngörüde bulunmak yüzümüzde tebessüm oluşturabilir. Kim bilir belki İtalyan Catenaccio’sundan sıkılmış ve işin eğlence tarafına aşık olan uzak doğulular, içinde Sarri’nin olduğu bir planı düşünüp ellerini ovuşturuyorlardır. “Hayat neden olmasın?”
Veznedeki Dahi: Maurizio Sarri
Napoli’de göstermiş olduğu performansla adından söz ettiren Maurizio Sarri, İngiltere Premier Lig’inin güçlü ekiplerinden Chelsea ile anlaştığını açıkladı. Cannavaro’nun kendi sözleriyle açıklamak gerekirse: ”Napoli’de çocuklara ‘Scugnizzi’ denir. İtalya’da geri kalan her yerde çocuklara ‘Bambini’ denir ama Napoli’de onlar Scugnizzidir.” Biz beşeriler dipten başlayıp tepeye çıkan kişilerin hikayelerine bayılırız. Son dönemde Wolf of the Wall Street filminin kendi alanında ilk hafta gişe rekoru kırması ile iyice anladım ki insanlar yükseliş temalı hikayelere önlenemez bir ilgi duyuyor. Brian Clough’ın canlı Football Manager oynayışı gibi gerçekleşmesi imkansız gibi senaryolar kesin olarak bir etki yaratır. Hele bir de bu hikayeler gerçekse o hikayenin ilgi görmemesi imkansız. Sarri de bu hikayelerin birinde başrol oynuyor. Bir bankacı olarak hayatına devam eden Sarri futbola olan ilgisi sayesinde 30 yaşında yani 1990 yılında Toscana’daki bölgesel lig takımlarından biri olan Stia ile bu serüvene başlar. 10 yıl boyunca Toscana bölgesindeki amatör takımlara antrenörlük yapar. Gerçek olamayacak kadar güzel senaryoların kırılma noktaları olur. Bu hikayede kırılma noktası ise 1999 yılında gerçekleşir. Sarri o yıl başında bulunduğu Bölgesel Lig ekiplerinden Tegoleto ile şampiyon olamazsa futbolu bırakıp bankacılık ve finans alanında ilerlemeyi kafasına koymuştur. Şampiyon olur… Öyle olması lazımdı ama değil mi? Eğer izlediğiniz bir Game Of Thrones bölümü değilse hikayenin devam edebilmesi adına ana karakterin ölmemesi gerekir. Maurizio Sarri Sarri: “Bedava yapabilecek kadar sevdiğim bir iş için bana para ödemeleri çok saçma.” Tegoleto ile yakaladığı bölgesel başarı ona Serie E ekiplerinden Sansovino’nun kapılarını açar. 3 yıl başında kaldığı bu takımdan sonra Avellino ile 1, Verona ile 5 Maç çıktığı 10 yılda 10 takımlık bir CV’si oldu. Çok dikiş tutturan bir yapısı yoktu çünkü futbol denilen oyun ofansif anlamda herkesi tatmin etmeliydi fakat her kulübün yapısı ve isteği bu olmayabiliyordu. Sarri ulusal anlamda adını yine Toscana bölgesi takımı olan Empoli ile duyurdu. Empoli ile maç başına toplamda 1,52 puan yakalayarak Empoliyi Serie A’ya çıkarmayı başardı. Gelecek sezon ise beklentileri karşılayamayan Benitez’in yerine Napoli koltuğuna geçerek Scugnizzi oldu. Evet Sarri bir “Bambini” değildi tam olarak bir “Scugnizzi”ydi. Bu hikayenin buraya kadarını belki biliyordunuz. Fakat bundan sonrasını bildiğinizden eminim. Napoli. 16 Maç 12 Galibiyet. Zirveye 1 puan uzaklık. Maç başı 2.22 Gol. Maç Başı Ortalama 2.14 Puan. Ve kusursuz bir 4-3-3. Maurizio Sarri “Sistemleri 4-3-3 gibi net sayısal verilerle açıklayamayız.” Sarri ve forvetleri… Tımarhaneye atılmayacağını bilse tek stoperli oyun anlayışını karşımıza sunacak kadar ofansif oyun düşkünüdür Sarri. 4-3-3’ün ileri hattını Benitez’in bir türlü beceremediği şekilde Insigne-Mertens-Callejon ile kuran Sarri, aynı zamanda orta sahadaki defansif yükü 20’lik Diawara’ya bırakarak seyircilerin gönlünde ayrı bir sempati kazanıyor. Defans oyuncularına formayı teknik kabiliyet ve ayaklarına hakim olma becerisine göre dağıtan Sarri takımın hücum organizasyonunun geriden başladığına inanıyor. Napoli düzeninde topu iyi kullanıp geride oynayan oyuncuların en az ofansif oyuncular kadar ayaklarına hakim olması gerekiyor. Bununla beraber -yani oyunu orta sahaların değil de defans oyuncularının kurması- orta saha oyuncularına boşluklardan iyi yararlanıp oyunu açma ve hıza dayalı oyun anlayışını sahaya daha iyi yayabilme imkanı veriyor. Sarri takımına topa sahipken üçgenlerle baskıyı rahatlıkla geçip orta sahanın Sağ-Sol iç bölgeleri boş bırakmalarını tembihliyor. Bununla hem oyunu rahatlatmayı hem de Hamsik gibi teknik kabiliyeti yüksek oyuncularla kanatlara uzun ve öldürücü paslar atmayı planlıyor. Evet tartışmaya açık olsa da Bence Sarri bir dahi ve günümüzün olanaklarını göz önüne alırsak Brian Clough’a en yakın kişi. Fakat her hikayede olduğu gibi olumsuzluklar hayatın bir parçası. Sarri çalıştırdığı takımlarda ortalama olarak kalesinde 1 gol gören biri. Ligde muhteşem bir başlangıcın ardından gelen kötü form durumuyla liderliği kaptırdı. Son olarak Manchester City, Shakhtar ve Feyenoord ile giriştiği Şampiyonlar Ligi F grubundaki kavgasında çizikler alarak 2 Galibiyet 4 Mağlubiyet ile UEFA’nın yolunu tuttu. İnsanların eksiklerini görmek için fırsat kollanan bu devirde bu tarz ofansif taktisyenlerin varlığı hem de İtalyan futbolunun beşiğinde varolması ironi olarak görülebilir. Son olarak Sarri’nin en az kendisi kadar deli bir başkanın olduğu top class bir kulüpte neleri başaracağına dair öngörüde bulunmak yüzümüzde tebessüm oluşturabilir. Kim bilir belki İtalyan Catenaccio’sundan sıkılmış ve işin eğlence tarafına aşık olan uzak doğulular, içinde Sarri’nin olduğu bir planı düşünüp ellerini ovuşturuyorlardır. “Hayat neden olmasın?”
Veznedeki Dahi: Maurizio Sarri
Napoli’de göstermiş olduğu performansla adından söz ettiren Maurizio Sarri, İngiltere Premier Lig’inin güçlü ekiplerinden Chelsea ile anlaştığını açıkladı. Cannavaro’nun kendi sözleriyle açıklamak gerekirse: ”Napoli’de çocuklara ‘Scugnizzi’ denir. İtalya’da geri kalan her yerde çocuklara ‘Bambini’ denir ama Napoli’de onlar Scugnizzidir.” Biz beşeriler dipten başlayıp tepeye çıkan kişilerin hikayelerine bayılırız. Son dönemde Wolf of the Wall Street filminin kendi alanında ilk hafta gişe rekoru kırması ile iyice anladım ki insanlar yükseliş temalı hikayelere önlenemez bir ilgi duyuyor. Brian Clough’ın canlı Football Manager oynayışı gibi gerçekleşmesi imkansız gibi senaryolar kesin olarak bir etki yaratır. Hele bir de bu hikayeler gerçekse o hikayenin ilgi görmemesi imkansız. Sarri de bu hikayelerin birinde başrol oynuyor. Bir bankacı olarak hayatına devam eden Sarri futbola olan ilgisi sayesinde 30 yaşında yani 1990 yılında Toscana’daki bölgesel lig takımlarından biri olan Stia ile bu serüvene başlar. 10 yıl boyunca Toscana bölgesindeki amatör takımlara antrenörlük yapar. Gerçek olamayacak kadar güzel senaryoların kırılma noktaları olur. Bu hikayede kırılma noktası ise 1999 yılında gerçekleşir. Sarri o yıl başında bulunduğu Bölgesel Lig ekiplerinden Tegoleto ile şampiyon olamazsa futbolu bırakıp bankacılık ve finans alanında ilerlemeyi kafasına koymuştur. Şampiyon olur… Öyle olması lazımdı ama değil mi? Eğer izlediğiniz bir Game Of Thrones bölümü değilse hikayenin devam edebilmesi adına ana karakterin ölmemesi gerekir. Maurizio Sarri Sarri: “Bedava yapabilecek kadar sevdiğim bir iş için bana para ödemeleri çok saçma.” Tegoleto ile yakaladığı bölgesel başarı ona Serie E ekiplerinden Sansovino’nun kapılarını açar. 3 yıl başında kaldığı bu takımdan sonra Avellino ile 1, Verona ile 5 Maç çıktığı 10 yılda 10 takımlık bir CV’si oldu. Çok dikiş tutturan bir yapısı yoktu çünkü futbol denilen oyun ofansif anlamda herkesi tatmin etmeliydi fakat her kulübün yapısı ve isteği bu olmayabiliyordu. Sarri ulusal anlamda adını yine Toscana bölgesi takımı olan Empoli ile duyurdu. Empoli ile maç başına toplamda 1,52 puan yakalayarak Empoliyi Serie A’ya çıkarmayı başardı. Gelecek sezon ise beklentileri karşılayamayan Benitez’in yerine Napoli koltuğuna geçerek Scugnizzi oldu. Evet Sarri bir “Bambini” değildi tam olarak bir “Scugnizzi”ydi. Bu hikayenin buraya kadarını belki biliyordunuz. Fakat bundan sonrasını bildiğinizden eminim. Napoli. 16 Maç 12 Galibiyet. Zirveye 1 puan uzaklık. Maç başı 2.22 Gol. Maç Başı Ortalama 2.14 Puan. Ve kusursuz bir 4-3-3. Maurizio Sarri “Sistemleri 4-3-3 gibi net sayısal verilerle açıklayamayız.” Sarri ve forvetleri… Tımarhaneye atılmayacağını bilse tek stoperli oyun anlayışını karşımıza sunacak kadar ofansif oyun düşkünüdür Sarri. 4-3-3’ün ileri hattını Benitez’in bir türlü beceremediği şekilde Insigne-Mertens-Callejon ile kuran Sarri, aynı zamanda orta sahadaki defansif yükü 20’lik Diawara’ya bırakarak seyircilerin gönlünde ayrı bir sempati kazanıyor. Defans oyuncularına formayı teknik kabiliyet ve ayaklarına hakim olma becerisine göre dağıtan Sarri takımın hücum organizasyonunun geriden başladığına inanıyor. Napoli düzeninde topu iyi kullanıp geride oynayan oyuncuların en az ofansif oyuncular kadar ayaklarına hakim olması gerekiyor. Bununla beraber -yani oyunu orta sahaların değil de defans oyuncularının kurması- orta saha oyuncularına boşluklardan iyi yararlanıp oyunu açma ve hıza dayalı oyun anlayışını sahaya daha iyi yayabilme imkanı veriyor. Sarri takımına topa sahipken üçgenlerle baskıyı rahatlıkla geçip orta sahanın Sağ-Sol iç bölgeleri boş bırakmalarını tembihliyor. Bununla hem oyunu rahatlatmayı hem de Hamsik gibi teknik kabiliyeti yüksek oyuncularla kanatlara uzun ve öldürücü paslar atmayı planlıyor. Evet tartışmaya açık olsa da Bence Sarri bir dahi ve günümüzün olanaklarını göz önüne alırsak Brian Clough’a en yakın kişi. Fakat her hikayede olduğu gibi olumsuzluklar hayatın bir parçası. Sarri çalıştırdığı takımlarda ortalama olarak kalesinde 1 gol gören biri. Ligde muhteşem bir başlangıcın ardından gelen kötü form durumuyla liderliği kaptırdı. Son olarak Manchester City, Shakhtar ve Feyenoord ile giriştiği Şampiyonlar Ligi F grubundaki kavgasında çizikler alarak 2 Galibiyet 4 Mağlubiyet ile UEFA’nın yolunu tuttu. İnsanların eksiklerini görmek için fırsat kollanan bu devirde bu tarz ofansif taktisyenlerin varlığı hem de İtalyan futbolunun beşiğinde varolması ironi olarak görülebilir. Son olarak Sarri’nin en az kendisi kadar deli bir başkanın olduğu top class bir kulüpte neleri başaracağına dair öngörüde bulunmak yüzümüzde tebessüm oluşturabilir. Kim bilir belki İtalyan Catenaccio’sundan sıkılmış ve işin eğlence tarafına aşık olan uzak doğulular, içinde Sarri’nin olduğu bir planı düşünüp ellerini ovuşturuyorlardır. “Hayat neden olmasın?”