BİZLERİ BİR TEK OKUMAK KURTARIR
Okur - yazar olmak... Bu iki sözcük, bir arada dilimize fazlasıyla yerleşmiş ve kullanılır olmuşsa da gerçekten okur ve yazar mıyız!?. Hiçbirinizin bu soruya kolaylıkla “Evet” diyemeyeceğinizi çok iyi biliyorum. Oysa ünlü İngiliz şairi Lord Byron’ın “Bir damla mürekkep bir milyon kişiyi düşündürebilir” sözlerindeki gibi, bizleri düşünen, sorgulayan, çalışan ve üreten yapan yol okumaktan geçer. Yolun sonu da bilim, iyi ahlak ve insan olmaktır. Okumak insan için en kolay ve etkili öğrenme yoludur. İlkokul sıralarında başlayan eğitim süreci, tüm yaşam boyu devam eder. Üniversite bitirilip son nokta konsa da, kişinin kendini eğitmesi, dünyayı ve yaşamını gözlemlemesi, karşısına çıkan değişimlere ayak uydurması, tecrübelerden ders alarak kendini geliştirmesi de, yaşam okulunun adı konmamış sınıflarıdır. Eğitimin en zoru olan bu “Yaşam Okulu”nda başarı, zorlukları yenme ve engelleri aşma gücü kitap sayfalarından bizlere göz kırpar. Yalnızca başarı ve güç değil kendini tanımanın, doğru yolda yürümenin sırları da kitap sayfalarında gizlidir. İnsan hangi organını özel olarak çalıştırırsa, o organı daha çok gelişir. Örneğin, basketbol oynayanın boyu uzar, atletlerin bacak ve kol kasları güçlüdür. Kitap okuma alışkanlığı edinenin de beyni, düşünme becerisi gelişir. Okumayan insan fikir jimnastiği yapmaktan yoksundur. Okuyan insan ne denli uyanık ve farkındalık düzeyi yüksekse, okumayanın düşünceleri ve ifadeleri, bakışları kadar donuktur. Okuduğumuz bir kitap bize önce yazarın düşüncelerini ve teşhislerini yansıtır. O düşünceler üzerine yeniden düşünmek, başkaları ile tartışmak, onları kabul ya da reddetmek beyni düşündürür, yorar ama bir o kadar da geliştirir. Okuma alışkanlığı pek kolay elde edilmez. Bunun için öncelikle sebat ve kararlılık gerekir. Günlük yaşamda ise televizyon izlemek, sanal ortamlarda oyun oynamak, sohbet etmek, filmler izlemek varken okumayı bir kenara atmak çok kolay ve çekici bir yoldur. Voltaire, “Okumayı öğrenmek, sanatların en gücüdür,” der. Okuma alışkanlığı elde etmek için gerçekten kişinin kendini sıkı bir kontrol altına alması, günlük okuma programları yapması gerekir. Okumak insanı manen besler, bilgi ile güçlendirir. Hayatın zorluklarına karşı uyarır, eğitir. Bilgi çağında yaşıyoruz; bilgi artı düşünme ve yenilikleri çalışıp üreterek yaşama geçirmek başarıyı getirir. İngiliz bilimci ve devlet adamı Bacon, “Bilgi güçtür,” demiştir. Ekonomide, bilimde, sanatta, sporda, sosyal yaşamın her dalında, politikada ve ülke yönetiminde güçlü ve ileri ülkelerde, okuma oranlarının çok yüksek olduğunu görürüz. Okuduğumuz bir kitap “tarih” üzerine ise günümüze ışık tutmalı, etik görüşlere yer veren bir metin ise davranışlarımızı düzeltmemize yardımcı olmalıdır. Okuduğumuz kitapları, edindiğimiz bilgileri hayata uyarlamalıyız. Kültürümüz, ruhumuz ve kişiliğimiz ancak böyle gelişir ve yükselir. Okumak kadar okutmanın da önemini ve yararlarını unutmayalım. Kitap, her vesile ile verilebilecek en güzel hediyedir. Örneğin yılbaşı gibi, doğum günü kutlaması gibi özel günlerde kitap hediye etmeyi yaygınlaştırmalıyız. Sözlü ve yazılı basında, televizyonlarda, sanal ortamlarda okumanın önemi sürekli olarak vurgulanmalıdır. Gazete ve dergilerden ayrı olarak kitap bilgileri daha kalıcıdır ve her an baş vurulacak kaynak niteliği taşır. Öğrettikleri kadar, kitap bize yaşamı tanıtır ve sevdirir. Kelime hazinemizi zenginleştirir, konuşma yeteneğimizi geliştirir. Bunların sonucunda da, insan ilişkileri daha gelişir ve sosyal karakter kazanılır. Daha zengin kelime dağarcığı, daha geniş düşünme yeteneği sağlar ve ufkumuzu açar. Hayal gücümüzü yükselttiği kadar, karar verme yeteneğimizi de geliştirir. Okumak başarının ilk adımıdır. Doğru düşünmek, doğru plan yapmak ve doğru çalışmanın da anahtarıdır. UNESCO’nun “okur-yazar”lık tanımı, “Değişik türdeki yazılı kaynakları, kayıtları kullanarak tanımlama, anlama, yorumlama, bir araya getirme, iletişim kurma ve hesap yapma yeteneği,” şeklindedir. Okur yazarlık, okuma ile kazanılan bilgi ve beceriyi yaşamda etkin olarak uygulamakla hak edilir. Okur yazarlık bireyin yaşamında gözle görülür bir değişim yaratır. Bu değişim olumlu olmakla birlikte, toplumumuz “Okur Yazar”a genel anlamda hak ettiği saygıyı yansıtamıyor. Bir çok nedeni olabilir ama beni özellikle iki tanesi çok üzüyor ve endişelendiriyor: Zenginlik, güzellik, ün ve benzeri niteliklere sahip olan kişilere okuyan kişilere oranla daha fazla hayranlık duyuluyor. Bir diğeri de, yaşamda karşılaşılacak güçlükleri aşmada bilginin getirdiği etik değerler yerine kurnazlık tercih ediliyor. Her zaman hatırlamamızda yarar var; yüce dinimizin ilk emri “OKU” olarak indirilmiştir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethederken kütüphanesini yanında taşımıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk savaş günlerinde bile vakit buldukça çadırında kitap okumuştur. Teknolojinin böylesine baş döndürücü bir hızla ilerlediği günümüzde boş boş oturarak, donuk gözlerle dünyayı izlemek bize yakışmaz. Okumayı yaygınlaştırırken, okur yazar sayısında da dünya ülkeleriyle yarışacak bir düzeye erişmeye çaba harcayalım. Ancak böylece çocuklarımıza ve torunlarımıza zengin bir bilgi ve kültür birlikteliği ile daha uygar bir gelecek bırakabiliriz.
BİZLERİ BİR TEK OKUMAK KURTARIR
Okur - yazar olmak... Bu iki sözcük, bir arada dilimize fazlasıyla yerleşmiş ve kullanılır olmuşsa da gerçekten okur ve yazar mıyız!?. Hiçbirinizin bu soruya kolaylıkla “Evet” diyemeyeceğinizi çok iyi biliyorum. Oysa ünlü İngiliz şairi Lord Byron’ın “Bir damla mürekkep bir milyon kişiyi düşündürebilir” sözlerindeki gibi, bizleri düşünen, sorgulayan, çalışan ve üreten yapan yol okumaktan geçer. Yolun sonu da bilim, iyi ahlak ve insan olmaktır. Okumak insan için en kolay ve etkili öğrenme yoludur. İlkokul sıralarında başlayan eğitim süreci, tüm yaşam boyu devam eder. Üniversite bitirilip son nokta konsa da, kişinin kendini eğitmesi, dünyayı ve yaşamını gözlemlemesi, karşısına çıkan değişimlere ayak uydurması, tecrübelerden ders alarak kendini geliştirmesi de, yaşam okulunun adı konmamış sınıflarıdır. Eğitimin en zoru olan bu “Yaşam Okulu”nda başarı, zorlukları yenme ve engelleri aşma gücü kitap sayfalarından bizlere göz kırpar. Yalnızca başarı ve güç değil kendini tanımanın, doğru yolda yürümenin sırları da kitap sayfalarında gizlidir. İnsan hangi organını özel olarak çalıştırırsa, o organı daha çok gelişir. Örneğin, basketbol oynayanın boyu uzar, atletlerin bacak ve kol kasları güçlüdür. Kitap okuma alışkanlığı edinenin de beyni, düşünme becerisi gelişir. Okumayan insan fikir jimnastiği yapmaktan yoksundur. Okuyan insan ne denli uyanık ve farkındalık düzeyi yüksekse, okumayanın düşünceleri ve ifadeleri, bakışları kadar donuktur. Okuduğumuz bir kitap bize önce yazarın düşüncelerini ve teşhislerini yansıtır. O düşünceler üzerine yeniden düşünmek, başkaları ile tartışmak, onları kabul ya da reddetmek beyni düşündürür, yorar ama bir o kadar da geliştirir. Okuma alışkanlığı pek kolay elde edilmez. Bunun için öncelikle sebat ve kararlılık gerekir. Günlük yaşamda ise televizyon izlemek, sanal ortamlarda oyun oynamak, sohbet etmek, filmler izlemek varken okumayı bir kenara atmak çok kolay ve çekici bir yoldur. Voltaire, “Okumayı öğrenmek, sanatların en gücüdür,” der. Okuma alışkanlığı elde etmek için gerçekten kişinin kendini sıkı bir kontrol altına alması, günlük okuma programları yapması gerekir. Okumak insanı manen besler, bilgi ile güçlendirir. Hayatın zorluklarına karşı uyarır, eğitir. Bilgi çağında yaşıyoruz; bilgi artı düşünme ve yenilikleri çalışıp üreterek yaşama geçirmek başarıyı getirir. İngiliz bilimci ve devlet adamı Bacon, “Bilgi güçtür,” demiştir. Ekonomide, bilimde, sanatta, sporda, sosyal yaşamın her dalında, politikada ve ülke yönetiminde güçlü ve ileri ülkelerde, okuma oranlarının çok yüksek olduğunu görürüz. Okuduğumuz bir kitap “tarih” üzerine ise günümüze ışık tutmalı, etik görüşlere yer veren bir metin ise davranışlarımızı düzeltmemize yardımcı olmalıdır. Okuduğumuz kitapları, edindiğimiz bilgileri hayata uyarlamalıyız. Kültürümüz, ruhumuz ve kişiliğimiz ancak böyle gelişir ve yükselir. Okumak kadar okutmanın da önemini ve yararlarını unutmayalım. Kitap, her vesile ile verilebilecek en güzel hediyedir. Örneğin yılbaşı gibi, doğum günü kutlaması gibi özel günlerde kitap hediye etmeyi yaygınlaştırmalıyız. Sözlü ve yazılı basında, televizyonlarda, sanal ortamlarda okumanın önemi sürekli olarak vurgulanmalıdır. Gazete ve dergilerden ayrı olarak kitap bilgileri daha kalıcıdır ve her an baş vurulacak kaynak niteliği taşır. Öğrettikleri kadar, kitap bize yaşamı tanıtır ve sevdirir. Kelime hazinemizi zenginleştirir, konuşma yeteneğimizi geliştirir. Bunların sonucunda da, insan ilişkileri daha gelişir ve sosyal karakter kazanılır. Daha zengin kelime dağarcığı, daha geniş düşünme yeteneği sağlar ve ufkumuzu açar. Hayal gücümüzü yükselttiği kadar, karar verme yeteneğimizi de geliştirir. Okumak başarının ilk adımıdır. Doğru düşünmek, doğru plan yapmak ve doğru çalışmanın da anahtarıdır. UNESCO’nun “okur-yazar”lık tanımı, “Değişik türdeki yazılı kaynakları, kayıtları kullanarak tanımlama, anlama, yorumlama, bir araya getirme, iletişim kurma ve hesap yapma yeteneği,” şeklindedir. Okur yazarlık, okuma ile kazanılan bilgi ve beceriyi yaşamda etkin olarak uygulamakla hak edilir. Okur yazarlık bireyin yaşamında gözle görülür bir değişim yaratır. Bu değişim olumlu olmakla birlikte, toplumumuz “Okur Yazar”a genel anlamda hak ettiği saygıyı yansıtamıyor. Bir çok nedeni olabilir ama beni özellikle iki tanesi çok üzüyor ve endişelendiriyor: Zenginlik, güzellik, ün ve benzeri niteliklere sahip olan kişilere okuyan kişilere oranla daha fazla hayranlık duyuluyor. Bir diğeri de, yaşamda karşılaşılacak güçlükleri aşmada bilginin getirdiği etik değerler yerine kurnazlık tercih ediliyor. Her zaman hatırlamamızda yarar var; yüce dinimizin ilk emri “OKU” olarak indirilmiştir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethederken kütüphanesini yanında taşımıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk savaş günlerinde bile vakit buldukça çadırında kitap okumuştur. Teknolojinin böylesine baş döndürücü bir hızla ilerlediği günümüzde boş boş oturarak, donuk gözlerle dünyayı izlemek bize yakışmaz. Okumayı yaygınlaştırırken, okur yazar sayısında da dünya ülkeleriyle yarışacak bir düzeye erişmeye çaba harcayalım. Ancak böylece çocuklarımıza ve torunlarımıza zengin bir bilgi ve kültür birlikteliği ile daha uygar bir gelecek bırakabiliriz.
BİZLERİ BİR TEK OKUMAK KURTARIR
Okur - yazar olmak... Bu iki sözcük, bir arada dilimize fazlasıyla yerleşmiş ve kullanılır olmuşsa da gerçekten okur ve yazar mıyız!?. Hiçbirinizin bu soruya kolaylıkla “Evet” diyemeyeceğinizi çok iyi biliyorum. Oysa ünlü İngiliz şairi Lord Byron’ın “Bir damla mürekkep bir milyon kişiyi düşündürebilir” sözlerindeki gibi, bizleri düşünen, sorgulayan, çalışan ve üreten yapan yol okumaktan geçer. Yolun sonu da bilim, iyi ahlak ve insan olmaktır. Okumak insan için en kolay ve etkili öğrenme yoludur. İlkokul sıralarında başlayan eğitim süreci, tüm yaşam boyu devam eder. Üniversite bitirilip son nokta konsa da, kişinin kendini eğitmesi, dünyayı ve yaşamını gözlemlemesi, karşısına çıkan değişimlere ayak uydurması, tecrübelerden ders alarak kendini geliştirmesi de, yaşam okulunun adı konmamış sınıflarıdır. Eğitimin en zoru olan bu “Yaşam Okulu”nda başarı, zorlukları yenme ve engelleri aşma gücü kitap sayfalarından bizlere göz kırpar. Yalnızca başarı ve güç değil kendini tanımanın, doğru yolda yürümenin sırları da kitap sayfalarında gizlidir. İnsan hangi organını özel olarak çalıştırırsa, o organı daha çok gelişir. Örneğin, basketbol oynayanın boyu uzar, atletlerin bacak ve kol kasları güçlüdür. Kitap okuma alışkanlığı edinenin de beyni, düşünme becerisi gelişir. Okumayan insan fikir jimnastiği yapmaktan yoksundur. Okuyan insan ne denli uyanık ve farkındalık düzeyi yüksekse, okumayanın düşünceleri ve ifadeleri, bakışları kadar donuktur. Okuduğumuz bir kitap bize önce yazarın düşüncelerini ve teşhislerini yansıtır. O düşünceler üzerine yeniden düşünmek, başkaları ile tartışmak, onları kabul ya da reddetmek beyni düşündürür, yorar ama bir o kadar da geliştirir. Okuma alışkanlığı pek kolay elde edilmez. Bunun için öncelikle sebat ve kararlılık gerekir. Günlük yaşamda ise televizyon izlemek, sanal ortamlarda oyun oynamak, sohbet etmek, filmler izlemek varken okumayı bir kenara atmak çok kolay ve çekici bir yoldur. Voltaire, “Okumayı öğrenmek, sanatların en gücüdür,” der. Okuma alışkanlığı elde etmek için gerçekten kişinin kendini sıkı bir kontrol altına alması, günlük okuma programları yapması gerekir. Okumak insanı manen besler, bilgi ile güçlendirir. Hayatın zorluklarına karşı uyarır, eğitir. Bilgi çağında yaşıyoruz; bilgi artı düşünme ve yenilikleri çalışıp üreterek yaşama geçirmek başarıyı getirir. İngiliz bilimci ve devlet adamı Bacon, “Bilgi güçtür,” demiştir. Ekonomide, bilimde, sanatta, sporda, sosyal yaşamın her dalında, politikada ve ülke yönetiminde güçlü ve ileri ülkelerde, okuma oranlarının çok yüksek olduğunu görürüz. Okuduğumuz bir kitap “tarih” üzerine ise günümüze ışık tutmalı, etik görüşlere yer veren bir metin ise davranışlarımızı düzeltmemize yardımcı olmalıdır. Okuduğumuz kitapları, edindiğimiz bilgileri hayata uyarlamalıyız. Kültürümüz, ruhumuz ve kişiliğimiz ancak böyle gelişir ve yükselir. Okumak kadar okutmanın da önemini ve yararlarını unutmayalım. Kitap, her vesile ile verilebilecek en güzel hediyedir. Örneğin yılbaşı gibi, doğum günü kutlaması gibi özel günlerde kitap hediye etmeyi yaygınlaştırmalıyız. Sözlü ve yazılı basında, televizyonlarda, sanal ortamlarda okumanın önemi sürekli olarak vurgulanmalıdır. Gazete ve dergilerden ayrı olarak kitap bilgileri daha kalıcıdır ve her an baş vurulacak kaynak niteliği taşır. Öğrettikleri kadar, kitap bize yaşamı tanıtır ve sevdirir. Kelime hazinemizi zenginleştirir, konuşma yeteneğimizi geliştirir. Bunların sonucunda da, insan ilişkileri daha gelişir ve sosyal karakter kazanılır. Daha zengin kelime dağarcığı, daha geniş düşünme yeteneği sağlar ve ufkumuzu açar. Hayal gücümüzü yükselttiği kadar, karar verme yeteneğimizi de geliştirir. Okumak başarının ilk adımıdır. Doğru düşünmek, doğru plan yapmak ve doğru çalışmanın da anahtarıdır. UNESCO’nun “okur-yazar”lık tanımı, “Değişik türdeki yazılı kaynakları, kayıtları kullanarak tanımlama, anlama, yorumlama, bir araya getirme, iletişim kurma ve hesap yapma yeteneği,” şeklindedir. Okur yazarlık, okuma ile kazanılan bilgi ve beceriyi yaşamda etkin olarak uygulamakla hak edilir. Okur yazarlık bireyin yaşamında gözle görülür bir değişim yaratır. Bu değişim olumlu olmakla birlikte, toplumumuz “Okur Yazar”a genel anlamda hak ettiği saygıyı yansıtamıyor. Bir çok nedeni olabilir ama beni özellikle iki tanesi çok üzüyor ve endişelendiriyor: Zenginlik, güzellik, ün ve benzeri niteliklere sahip olan kişilere okuyan kişilere oranla daha fazla hayranlık duyuluyor. Bir diğeri de, yaşamda karşılaşılacak güçlükleri aşmada bilginin getirdiği etik değerler yerine kurnazlık tercih ediliyor. Her zaman hatırlamamızda yarar var; yüce dinimizin ilk emri “OKU” olarak indirilmiştir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethederken kütüphanesini yanında taşımıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk savaş günlerinde bile vakit buldukça çadırında kitap okumuştur. Teknolojinin böylesine baş döndürücü bir hızla ilerlediği günümüzde boş boş oturarak, donuk gözlerle dünyayı izlemek bize yakışmaz. Okumayı yaygınlaştırırken, okur yazar sayısında da dünya ülkeleriyle yarışacak bir düzeye erişmeye çaba harcayalım. Ancak böylece çocuklarımıza ve torunlarımıza zengin bir bilgi ve kültür birlikteliği ile daha uygar bir gelecek bırakabiliriz.