10 Aralık 2013 günü başlayıp kar nedeniyle ertelenerek 11 Aralık 2013 günü biten unutulmaz bir Şampiyonlar Ligi mücadelesi. Lise'ye giden bir öğrenciydim o zamanlar, 2 hafta boyunca aklımız fikrimiz bu maçtaydı. Şampiyonlar Ligi Grupları'ndan çıkabilmemiz için Türk Telekom Arena'da Juventus karşısında mutlak bir galibiyet gerekiyordu. Nasıl olur, nasıl yenebiliriz derken günler geçti ve maç günü geldi. O hafta sınavlarım vardı ve maçtan bir gün sonra da 2 dersten sınavım vardı. Okuldan gelir gelmez hemen ders çalışmamı halledip maç moduna girdim. Zaman imkanı yok geçmek bilmiyordu. İnsan bu tarz durumlarda nasıl vakit geçireceğini de bilemez bir hale geliyor.

Maç öncesi programlar, yorumlar derken bir şekilde zaman geçti ve en sonunda maçın başlama düdüğü çaldı. Türk Telekom Arena'da resmen fırtına öncesi bir sessizlik vardı. Maç oldukça sakin başladı biraz sonra olacakların hiçbir belirtisi yoktu. Havada bir soğukluk vardı ancak yağış görünmüyordu lakin 10. dakikadan sonra hafif bir kar yağışı başladı. İşte olaylar oradan sonra gelişti. Kar yağışı yarım saat içerisinde inanılmaz boyutlara ulaştı ve maçın hakemi o dakikada bu şartlar altında daha fazla maçı oynatamayacağını, sahanın temizlenmesini istedi. O anda zaman durdu 15 dakika geçmek bilmiyordu. Sonunda hakem geldi ve maçın 1 gün sonra saat 15.00'da başlayacağını açıkladı.

Gruptaki tüm hesaplar şaşmıştı o anda, aynı saatte başlayan Galatasaray ve Juventus'la beraber aynı grupta bulunan FC Kopenhagen ile Real Madrid Danimarka'da karşılaşıyordu. FC Kopenhagen'ın kazanmaktan başka şansı yoktu. Maçın ertelenmesiyle birlikte biz de o maçı izlemeye başladık ve maç tam da Galatasaray'ın istediği şekilde Real Madrid'in kazanmasıyla sonuçlandı. Real Madrid maç öncesinde zaten grup liderliğini garantilemişti ve Galatasaray için artık tek şart vardı: KAZANMAK

Gece oldu aklımda sadece yarınki maç vardı. Sınavlar falan bu olanlardan sonra umrumda değildi adeta ama bir şekilde uyuyup sınavlarıma girmem gerekiyordu. Ertesi gün okulda herkes bu maçı konuşuyordu. Maçın oynanacağı saat ise okul saatimize denk geldiği için bir bölümünü okulda izleyecektik. Sınavlara girdikten sonra, arkadaşlarla birlikte kantine koşturduk. Televizyon çoktan açılmış inanılmaz bir kalabalık vardı. O gün kar yağmadı ancak zemin futbol oynamaya pek müsait değildi. Zaten çok da durgun başladı maç iki takım da kontrollü oynuyordu. Juventus'a beraberlik yetiyordu ancak bize gruplardan çıkabilmemiz için galibiyet şarttı. Maç 30. dakikada kaldığı yerden başladı ve ilk yarıyı kantinde seyrettik. Daha sonrasında ise benim evim okula yakın bir mesafede olduğu için arkadaşlarla beraber bize geçip maçın kalanını orda seyredecektik fakat inanılmaz bir fırtına ve yağmur bastırdı 5 dakikada gidebileceğimiz yolu 25 dakikada gidebildik.

Neyse ki maçın ikinci yarısını çok kaçırmadan yetişebildik. Dakikalar geçtikçe heyecan artıyor ve maç 0-0'lık skorla devam ediyordu. Bazen kalemizde yaşanan pozisyonlarda hop oturup hop kalkıyorduk. İki takımda bütün maç boyunca savunma yönünden taviz vermediler. Ta ki 85. dakikada Selçuk İnan'ın ortasında Drogba topu Sneijder'e indirdi ve Sneijder topu Buffon'un sağına bıraktı. Buffon çaresiz bir şekilde topun ağlara gidişini izliyordu. Türk Telekom Arena'da muhteşem bir sevinç hakimdi ve biz de golün ardından Ercan Taner'in ağzından 'ALLAHIM GOOOOOOOOL' sesiyle kendimizden geçtik. İçimizde hem sevinç hem de biraz tedirginlik vardı ve en sonunda maçın bitiş düdüğü çaldı. Mutluluktan napacağımızı şaşırdık en iyi olanıysa bir günlük bekleyişin ardında muhteşem bir zafer yatıyordu. Galatasaray oldukça zorlu olan bu grupta Juventus'u saf dışı bırakıyor ve Real Madrid'in arkasından bir üst tura çıkıyordu.

Galatasaray'ın çok sayıda şampiyonluklarını ve Avrupa'da önemli başarılarını görsem de bu maçın yeri bende çok ayrıdır. Gerek maç içerisinde olanlar gerek ise okulda, arkadaşlarımızla yaşadığımız coşku olsun hissettirdikleri tarif edilemeyecek bir maçtı. Galatasaray o sezon Şampiyonlar Ligi'ne çok zorlu bir başlangıç yaparak ilk maçta Real Madrid karşısında dağılmıştı daha sonrasında çok iyi bir şekilde şansını son maça kadar getirdi ve o zorlu hava koşullarında inanılmaz bir galibiyete imza attı.