Fenerbahçeli olma anım diğer çoğu insandan daha farklı olarak; koyu Beşiktaş taraftarı babamdan Beşiktaş'ı görüp Beşiktaşlı olmam ve Beşiktaş'ın, Fenerbahçe ile olan maçını izlerken Fenerbahçe'yi tanımam ve heybetine tutulmamdır.
O günden sonra hiçbir maçını kaçırmadan izlediğim Fenerbahçe'nin renklerine gönül vermiştim. Şimdi size asla unutamadığım ve gururlandığım maçlarımızdan birini ve hislerimi anlatayım.
Yıl 2008 ve Şampiyonlar Liginde emin adımlarla ilerliyoruz. O dönem iki yıl üst üste Avrupa Ligi şampiyonu olan Sevilla ile eşleşiyoruz ve kazanan takım çeyrek finale çıkmıştı. Favori olarak görülen Sevilla'yı dillere destan bir şekilde penaltılarla eliyorduk. Ve şimdi çeyrek finaldeyiz! Kura çekildi ve rakibimiz; Drogba'lı, Malouda'lı, Ballack'lı ve Lampard'lı Chealse olmuştu. Maç Kadıköy'deydi ve kesinlikle herles Chealsea'yi favori olarak görüyordu.
Küçük tüplü televizyonumuzdan maçı açmış, ve futbolla yakından uzaktan alakası bile olmayan anneme milli bir ruh aşılamıştım. Annem, ben ve kuzenim yer döşekleri de serdiğimiz salonumuzda gayet heyecanlı ve ateşli taraftarlardık. Sanki tribündeymiş gibi bağırıyor, oyunculara ne yapmaları gerektiğini söylüyorduk. Derken Deivid'in kendi kalemize attığı gol ile neredeyse yıkıldık ama inancımız sonsuzdu Fenerbahçe'mize... Aşılmaz duvarlara gibiydi Chealsea savunması fakat derken bişey oldu ve Aurelio'nun savunma arkasına gönderdiği müthiş pasla kaleci ile karşı karşıya kalan kazım beraberlik golünü atmıştı. Hayatımda bağırmadığım kadar bağırıyordum döşekleri yumrukluyor işte Fenerbahçe budur diyordum. Sonra aşkla ve iştahla seyretmeye devam ettik. Yerimde duramıyordum. Sonra topu alan Maldonado bir yan top ile topu Deivid ile buluşturdu ve Deivid 35 metreden topa öyle bir vurdu ki, hayatımın en heyecanlı ve en mutlu anlarından birini yaşattı bana. Skor 2-1 olmuştu. Deivid! Devid! Deivid! ''Kendi kaleme de atarım rakibe de atarım.''
Hayatım boyunca insanlara en fazla anlattığım maç olarak hafızama kazınan bu maç her zaman Fenerbahçe'ye olan inancımın bir simgesi ''Fenerbahçe bitti demeden bitmez'' olduğunu hatırlayacağım.
Her gün biraz daha büyüyorum. Geçen her bir saniye beni sona biraz daha yaklaştırıyor. Geçen her bir gün yep yeni yüzleri ve hatta bazen eski yüzlerin yeni yüzlerini tanıtıyor bana. Ama Fenerbahçe hep aynıydı.
Fenerbahçeli olmak nedir?
-Sert bir kış ayında, karlar arasında dar bir patika yoldan güçlükle ilerlerken soğuğu en çok ta parmak uçlarımda hissediyorum. İki yanımı kaplayan ağaçların dallarında biriken karlar zaman zaman üzerime çullanıyor. Kışın soğuğu parmaklarımdan başlıyor ve yavaşça sarıyor bedenimi, soğuğun parmağımdan bileklerime akışını hissedebiliyorum. Ayaklarım bu zorlu yolu daha fazla ilerlemeye takati kalmadıklarını söylüyorlar. Yaş dolu gözlerle etrafıma çığlık atarcasına bakıyorum ve çaresiz dizlerimin üzerine çöküyorum. Sonra ellerimi uzatıyorum ve sadece anı yaşıyorum. Anın ne kadar süreceğini bilmiyorum. Uzattığım kollarımı anlamsız bakışlarla seyrediyorum bileklerimi çoktan geçmiş olan soğuk omuzlarıma doğru ilerleyişte ve ben yanan bir binayı bardak su ile söndürürmüş gibi ellerimi nefesimle ısıtmaya çalışıyorum art arda defalarca üflüyorum ta ki soğuğun aslında çoktan içime işlediği aklıma gelinceye dek... İŞTE O KIŞ, YANİ O SOĞUK FENERBAHÇELİLİKTİR. Geçen zamanla birlikte daha çok Fenerbahçe olursun bu da aşık olmak demektir.
Bir maçın unutulmaz olması için o maçı oynayan takımın sende bir etkisi olmalıdır. Benim gözümde dünyanın en büyük takımı FENERBAHÇE'nin, Chealsea maçı unutulmazdır.
Yorumlar