İstisnalar elbette kaideyi bozmaz. Dünya futbol tarihinde, çok güçlü takımlara karşı sağlam bir defans yaparak istediğini elde eden takımlar bulunuyor. Fakat bunlar o kadar az ki, defansif futbol oynayarak skorun korunması; galibiyet elde edilmesi ya da beraberliğin yakalanmasının pek mümkün olmayacağı ortaya çıkıyor. Jose Mourinho'nun çalıştırdığı dönemin İnter'i, Barcelona ile oynadığı şampiyon ligi maçında gerçekten akıl almaz bir defans yapmış; İspanyol ekibinin kendi orta sahasının bile görünmediği 90 dakika içinde İnter, Barcelona’yı devirmişti. Ancak bunlar futbol tarihinde çok az görünen olaylardır.

Yine de çoğu teknik direktör hala güçlü defansı olan bir takım oluşturarak istediklerini elde edeceklerini inatla düşünüyorlar. Fakat kapanan takımların aslında kendi kalelerini adeta deneme tahtasına dönüştürdüklerinin pek farkında değiller. Nitekim ofansif oynayan takımlar bu şekilde daha fazla atak gerçekleştirme şansını buluyor ve sonunda mutlaka bir şekilde golü buluyor. O yüzden defans yapmanın yalnızca topu karşı takıma vermek olmadığı artık aktif olarak sahaya yansımalıdır.

Özellikle Anadolu takımları büyük İstanbul takımlarına karşı birbirinden farklı örnekleri olmasına rağmen, inatla defans yaparak beraberlik veya galibiyet çıkarmaya çalışıyorlar. Fakat dediğim gibi istisnalar dışında %90 oranında bu durum tutmuyor. Ondan sonra dünyadaki bütün defans yapan takımlar golü yemesiyle birlikte yeniden saldırıp gol atmaya çalışıyorlar. Bu tür bir sisteme dayalı mantığa alışmış olan teknik direktörler, artık bakış açılarını değiştirmeli; defansı hem topla hem de topsuz şekilde karşı takıma baskı kurarak yapması gerektiğinin farkına varmalıdır.

Elbette oyuncu kalitesi de burada büyük bir önem taşıyor. Ancak yine de ne olursa olsun kaliteli veya kalitesi düşük oyuncularla defans yapıldığı zaman, istenilen pek fazla elde edilemiyor.

Saygılar...