Kırkpınar'ın Anlatıla Gelen  Efsanesi :

Kırkpınar ile ilgili olarak anlatılan en yaygın efsane şöyledir; Rumeli’nin fethi sırasında Orhan Gazi’nin kardeşi Süleyman Paşa, yanında bulunan 40 civarında askeriyle Domuzhisarı Kalesi ile yakın çevredeki bazı kaleleri de  fetheder. Süleyman Paşa'nın birliği geri dönüş yolunda şuan Yunanistan sınırları içerisinde kalan Samona köyünde mola verirler. Burada iki yiğit asker güreş tutuşur. Bunlardan ikisi yenişemezler, güreşin yeneni belli olmadan bırakırlar.

 Ne kadar zaman geçer bilinmez! bir Hıdırellez gününde yeniden güreşe tutuşurlar. Güreş sabah erkenden başlar, saatler geçer, hava kararır güreşin yeneni hala çıkmamıştır. İki güreşçi gece yarısı olmasına rağmen hala güreşmektedirler. Her ikisi de oldukça bitkin, güreşi kazanma hırsıyla, ölümüne güreşmeye devam ederler. Onların güreşi, ölümüne olduğu için her ikisinin de güreşirken öldüğü rivayet olunur. Arkadaşları tarafından orada bulunan bir incir ağacının altına defnedilirler. 

 Yıllar sonra arkadaşlarının yolu  aynı yere tekrar düşer. Ölen iki güreşçi arkadaşlarını defnettikleri incir ağacının altındaki kabirlerinin yerinde, berrak gürül gürül akan pınarları görürler. Bunun üzerine o yere “Kırkpınar” adı verilir. Böylece onların anısına aralıksız devam edegelen, Kırkpınar Yağlı Güreş geleneği başlar.

Güreşlerin Yapıldığı yer olan Yunanistan'ın Samona köyü Balkan ve I. Dünya savaşından sonra Yunanistan sınırları içerisinde kaldığı için, güreşler Edirne- Mustafa Paşa yolu üzerinde bulunan Viran Tekke mahallesinde taşınmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ise Kırkpınar yağlı güreşleri, Edirne Sarayiçi' nde yapılmaktadır.

Kırkpınar "Yağlı Güreş" inin nasıl doğduğu konusunda kısa bir giriş yaptıktan sonra daha detaylı anlatımımıza geçelim;

İki insanın birbiriyle hiçbir araç ve gereç kullanmadan eşit şartlarda belli bir alan, belli kurallar ve belli bir zaman içinde gerçekleştirdiği zihinsel ve fiziksel mücadele şeklinde tanımlanan güreş, insanlık tarihinin en eski sporlarından biridir. Tarihin her döneminde ilgi gören ve geleneksel olarak uygulanan güreş, ülkemizde ata sporu olarak anılmaktadır.

Türkiye’de güreş denildiğinde ilk akla gelen Kırkpınar Yağlı Güreşleri, 14. Yüzyılda Rumeli’de doğup günümüze kadar uzanan geçmişiyle dünyanın en eski güreş festivallerinden biridir. Yağlı güreş, pehlivanların beli ve paçası iple bağlı deri pantolonlar (kispet) giydiği ve zeytinyağı ile yağlanarak çim üzerinde yarıştığı güreş şeklidir.

Kırkpınar Yağlı Güreşleri, davet aşamasından ödül törenine kadar pek çok ritüeli içinde barındırır. Genellikle Haziran ayı sonu, Temmuz ayı başlarında düzenlenen Tarihi Kırkpınar Güreşleri yedi gün sürmektedir. Festival, Cuma günü pehlivanlar için dualar okunarak başlar ve güreşler, Edirne’nin önemli mesire yerlerinden biri olan Sarayiçi mevkiinde bulunan sahada yapılır. Kazanan pehlivan, Başpehlivan ünvanını alır ve prestijli bir ödül olan altın kemeri bir yıl süreyle kazanır. Üç yıl arka arkaya başpehlivan olan güreşçi altın kemerin sürekli sahibi olur.

Kırkpınar’ın davet simgesi Kırmızı Dipli Mum’dur. Kitle iletişim araçlarının yaygın olmadığı dönemlerde Kırkpınar Ağası tarafından kırmızı dipli mum Mart ayından itibaren kasaba ve köylere, pehlivanlara ve tanınmış kişilere gönderilir ve bu kişiler Kırkpınar'a davet edilirdi. Halk arasında sıkça kullanılan “kırmızı dipli mumla çağırmak” deyimi de buradan gelmektedir. Bugün yapılan Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde de aynı geleneksel yöntem sembolik olarak kullanılmaktadır.

Geleneksel olarak pehlivanları güreşe çağırma, yarışmaları düzenleme, festivale ilişkin finansal kaynak sağlama, örf ve adetlere uygun olarak güreşlerin yapılmasını sağlama ve ödüller verme gibi görevleri yerine getiren Kırkpınar ağası, pehlivanları seyircilere tanıtan ve güreşi başlatan kişi olan cazgır, davul zurna ekibi, pehlivanları yağlamaya yardım eden yağcı ve havlu tutan peşkirci Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin en önemli aktörleridir.

Yağlı güreşlerin merkezinde yer alan pehlivan, 650 yıllık geleneğin aktarılması sorumluluğunu taşımaktadır. Pehlivan olabilmenin ölçütleri yağlı güreş geleneği içinde uzun bir süreçte belirlenmiştir. Güreş sporunun ruhuna uygun olumlu kişisel özelliklere sahip olmak, iyi bir pehlivan olabilmenin en önemli koşuludur. Pehlivanın yakın çevresinden başlayarak en uzaktaki izleyicisine kadar her an göz önünde olmanın bilinciyle hareket etmesi beklenir.



Geleneğin aktarılması konusunda Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali, bir haftalık eşsiz bir eğitim arenası; tüm Türkiye’den pehlivan ve pehlivan adaylarının, ellerinde ustalarının zembilleriyle bir araya geldiği 650 yıllık bir buluşma noktasıdır. Pehlivanlık kültürünün sürdürülmesinde sözlü kuralların belirgin olarak ortaya çıktığı en önemli süreç usta-çırak ilişkisidir. Festival aracılığıyla günümüze kadar ulaşan kültürel kimlik, çıraklara ve çocuk pehlivan adaylarına aktarılır ve bu şekilde geleneğin süreklilik kazanması sağlanır.

Kırkpınar güreşleri, bir spor dalı olarak bireylerin fiziksel ve zihinsel sıhhatlerini sağlamanın yanı sıra rekabet sayesinde sosyal ve kültürel ilişkilerin şekillenmesine de katkıda bulunmaktadır. Güreşler, bireye farklı yönlerde kendini test etme olanağı sunar ve özellikle galip gelen pehlivanlara özgüven kazandırır. Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde diğer spor müsabakalarından farklı olarak yarışmacılar arasındaki karşılıklı saygı öne çıkar. Örneğin; kazanan pehlivanın hakemin ilanından önce rakibini teselli etmesi ve yerden kaldırması gerekmektedir.

Yüzyıllardır devam eden Kırkpınar güreşlerinin gelecek nesillere aktarılması ve devamının sağlanması amacıyla oluşturulan koruma tedbirleri eylem planı doğrultusunda pek çok faaliyet gerçekleştirilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Edirne Belediyesi, Trakya Üniversitesi ve ilgili STK temsilcileri tarafından oluşturulan eylem planının yanı sıra bireylerin ve grupların da yağlı güreş geleneğini yaşatma ve bu geleneğe ilişkin farkındalığın artırılması hususunda çabaları söz konusudur.

İki eski başpehlivan Ahmet Yenici, Süleyman Kaplan ve Türkiye Başcazgırı Şükrü Kayabaş bir araya gelip İstanbul’da Pehlivanlar Kıraathanesini kurmuşlardır. Türkiye’de yapılan yağlı güreş organizasyonlarının etkinlik takvimi, katılımcı güreşçiler, cazgırlar ve Kırkpınar ağalarına ilişkin tüm bilgiler bu kıraathanede öğrenilmektedir. Yağlı güreşlere ilgi gösteren pek çok insan için Pehlivanlar Kıraathanesi uğrak mekan haline gelmiştir. Ata sporunu en ücra köşelere götürüp insanları bu spora teşvik ettiklerini belirten başpehlivanlar, aktif güreşleri bıraktıktan sonra da pek çok güreş organizasyonu gerçekleştirerek bu geleneğin sürdürülmesi ve korunması hususunda önemli katkılarda bulunmaktadırlar.

Geleneğin gençler arasında yaygınlaştırılması ve Kırkpınar güreşlerinin korunması konusunda akademik araştırmalar yapmak ve gençlere eğitim vermek amacıyla Trakya Üniversitesi’nde Kırkpınar Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu kurulmuştur. Ayrıca, Kırkpınar güreşleri pek çok teze konu olmuştur. Bu tezlerde, halk bilimi açısından güreşler inceleme konusu yapılmış; güreş müzikleri, eğitimleri, pehlivanların fiziksel ve psikolojik özellikleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

640. Tarihi Kırkpınar Güreşleri ve Kültür Etkinlikleri haftasında Edirne Belediyesi bahçesinde bulunan tarihi bina restore edilerek Tarihi Kırkpınar Evi adıyla açılmış ve Kırkpınar Müzesi için ilk adımlar atılmıştır. Kırkpınar Evi’nde ağaların ve pehlivanların kullandıkları elbiseler, zembil, yağ testileri, davul-zurna, altın kemer gibi Kırkpınar güreşlerine özgü birçok eşya ve fotoğraf bulunmaktadır.

Yurt içi ve yurt dışından pek çok turist için çekim merkezi olan Selimiye Cami’sinin bahçesindeki Türk İslam Eserleri Müzesi’nin bir bölümünde Kırkpınar Odası yer almaktadır. Müzede oluşturulan Kırkpınar Sergi Odası’nda, geleneğe özgü temsillere ve eski ünlü güreşçilerin fotoğraflarına yer verilmektedir.

Medya aracılığıyla Kırkpınar güreşleri tüm dünyaya tanıtılmakta, her kesimden insanın ilgisini çeken renkli bir festival havasına bürünmektedir. Ayrıca, Edirne Belediyesi tarafından her yıl gerçekleştirilen Kırkpınar Fotoğraf Yarışması kapsamında, geleneğe ilişkin pek çok çarpıcı fotoğrafın çekilmesi ata sporu olan güreşin yıllarca nesillerin hafızasında kalıcı olarak yer edinmesini sağlamaktadır. Kırkpınar güreşlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2011 yılında prestij yayın olarak çıkarılan Pehlivan adlı kitap, geleneğin kuşaktan kuşağa aktarılması ve öğrenilmesini sağlamaktadır.

El sanatları alanında yaratıcılığın önemli bir simgesi olarak pehlivanların güreşlerde giydiği kispet; sağlıklı hayvanların derilerinden yapılan, belden diz altına kadar uzanan, dar paçalı kıyafetlerdir. Festivalde pehlivanlar tarafından özel olarak giyilen bu kıyafet, az sayıda ustanın el sanatı alanındaki inceliklerini sergilemektedir. Kispet yapımında derin bir bilgi ve beceriye sahip olan İrfan Şahin, 2012 yılında gerçekleştirilen ödül töreniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” ilan edilmiştir.


Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali, 2010 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesine ülkemiz tarafından kaydettirilmek suretiyle tüm dünyaya duyurulmuştur.




Yağlı Güreşte Geçen Terimler:

AĞA :

Ağa'nın üstlendiği görevlerin büyük çoğunluğunu günümüzde Edirne Belediyesi tarafından yapılmaktadır, Ağalık müessesi şuan geleneğin yaşatılması amacıyla bulundurulmaktadır. Geçmişte Ağa'nın görevleri; güreşe katılacak pehlinaları davet etmek, konaklama yerlerini ayarlama, yeme içme, giderleri ile ödül kazanan güreşçilerin ödül giderlerini karşılamak, geleneklere uygun güreşlerin düzenlenmesi ve tüm organizasyonlarını sağlamak.

Başpehlivan:

Başpehlivan kategorisinde güreşen pehlivanların mücadelesinde birinci ilan edilen güreşçi Başpehlivan ilan edilir. Başpehlivan ünvanını alan güreşçi bu ünvanı, bir yıl süreyle taşır. Başpehlivan ünvanını üç yıl peş peşe alan güreşçi, "Altın Kemer"in sahibi olur. Diğer kategorilerde birinci olanlara ve dereceye giren pehlivanlara ise özendirme niteliğinde , at, öküz, dana ve koç gibi hayvan verilir. Pehlivan ödülü para olacağı gibi at, öküz, dana veya koç da olabilir. 

Eski yıllarda Başpehlivana deve, baş-altı pehlivanına boğa, büyük-orta’ ya kısrak, diğer boylara da bunlara benzer ödüller verilirdi.

Yağlanma :

Güreşçiler, rakipleri tarafından  kavranması güç olsun diye, pehlivanlar güreş meydanının uygun bir yerine içi yağ ve su dolu kazanların etrafında yağlanırlar. Pehlivanlar önce sağ el ile sol omuza, göğüse, kol ve kispete yağ sürerler, daha sonra sol el ile aynı işlemi yaparlar. Güreş esnasında pehlivanlar çayırda dolaşan ibrikçilerden diledikleri zaman yağ ve su alarak yağlanabilirler. 

Peşrev: Pehlivanların yaptıkları hareket

Peşrev :

Bir ısınma ve kültür-fizik hareketidir. Uyumlu bir şekilde yapılan bu hareketler, seyircilerin zevkini okşar, pehlivanın moralini yükseltir. Pehlivan peşrev ile nefesini, kaslarını ve kalbini başlayacak olan yağlı güreşe hazırlar. Güreşmek üzere çayıra çıkan pehlivanlar ahenkli bir şekilde ellerini ve kollarını sallayarak peşreve başlarlar. Peşrevde üç kez ileri üç kez de geri gidişten sonra yere sol diz üzerin çökerek önce sağ el yere, dize, dudağa ve alına üç defa değdirilir. Bu merasim bitikten sonra sıçrayarak "Hadi bre" pehlivan diye nara atılır. Karşılıklı gidiş ve gelişten sonra rakibin paçaları yoklanır, sırtı sıvazlanır, enseler bağlanır, eller tutuşur ve böylece güreşe girilmiş olur.

Kispet :

Yağlı güreşe çıkan her pehlivanın güreş malzemesinin başında “Kispet” gelir. Manda, dana ve malak derisinden yapılır. Kispetin bel kısmı dört parmak genişliğinde ve kalın olur. Beli sarması için kalın ip geçirilir, bu kısma “Kasnak” denir. Kispetin diz kapağının altına gelen yere “Paça” denir. Paça ile baldır arasına “Paçabent” denilen keçe konur, deri kısım keçenin üzerine çekilir ve üzeri sicimle sıkıca bağlanır. Sıkı bağlanmayan paçadan içeri giren parmaklar sayesinde oyun almak kolaylaşır.

Zembil :

Kispetleri taşımak için sazdan yapılmış torbalara  “Zembil” adı verilir. Güreş bittiğinde kispet temizlenir derisinin kurumaması için yağlanır ve bir sonraki güreşte kullanılmak üzere zembile konur. Bir daha güreşmeyeceğini ilan etmek isteyen pehlivan zembilini duvara asar.


Davul ve Zurna :

Davul ve zurna çalacak kişiler; Kırkpınar Yağlı Güreşleri ile ilgili daha önceden çalınan hava ve ezgileri bilenler arasından seçilir. Güreşler davul ve zurnalar eşliğinde “Tutuş” a çağrılır. Güreş havaları ile pehlivanlara ritm tutturulurken, seyirciler de coşturulur. Davul ve zurnacılar, güreşin gidişatına göre ritmi yükseltilir veya düşürür.


Salavat için örnek video

CAZGIR: (SALAVATÇI)

Güreşecek olan pehlivanların adlarına, sanlarını, oyunlarını seyircilere anlatan kişidir. Genellikle eski pehlivanlardan cazgır (Salavatçı) seçilir. Cazgırlar güreşecek pehlivanları bütün özellikleriyle halka tanıtır. Pehlivanları dualarla meydana davet eder. Bu merasimden sonra pehlivanlar halka doğru yürüyerek, güreş için hazırlığa başlarlar. Buna yağlı güreşte "çıkış" adı verilir.

HAKEM: 

Zamanımızda, kuralları uygulayan hakem heyetleri tarafından yağlı güreş idare ediliyor. Güreşin ilk zamanlarında, pehlivanlar güreşe tutuşurken, güreşten anlayan bir kaç kişi güreş meydanın bir köşesinde oturarak, güreşi kurallara uygun yapılmasını sağlarlardı.


ALTIN KEMER: 

Kırkpınar Yağlı güreşlerinde verilen en büyük ödüldür. Bu ödül sadece Başpehlivana verilir. Altın kemer Başpehlivana 1 yıl süreyle verilir. 3 yıl üst üste Başpehlivan olanlar "Altın Kemer" ebediyen sahip olur. Şimdiye kadar altın kemerin ebedi sahipleri, Ahmet Taşçı 2 kez, Mustafa Bük, Aydın Demir, Hüseyin Çokal olmuştur. Son altın kemerin sürekli sahibi olan Ali Gürbüz, verdiği numunede doping çıkması sonucu altın kemeri ve son Başpehlivan unvanını kaybetti. 


Bu arada Kırkpınar Ağası da şehre gelişinde altın kemer takılarak karşılanmaktadır. Aralıksız Üç yıl üst üste Kırkpınar Ağası olan kişi de altın kemerin ebedi sahibi olur. Bu kemerin şimdiye kadar ebedi sahibi, Alper Yazoğlu, Hüseyin Şahin ve Adem Tüysüz olmuştur.





Kırmızı Dipli Mum :

Kırmızı dipli mum, bildiğimiz parafin mumlarının dip kısmına kırmızı boya sürülmüş olanıdır. Kırkpınar ağalığını yüklenen kişi, Mart ayı başından itibaren köylere, kasabalara, şehirlere “Mühürlü Kırmızı Dipli Mumları” göndererek panayırın ne zaman açılacağını, güreşlerin hangi tarihte yapılacağını bildirirlerdi. Kırmızı dipli mumlar köy ve kasabaların kahvelerinin yüksekçe bir yerine asılır, böylece herkes Kırkpınar’a davet edildiklerini anlarlardı.


Yağlı Güreş Oyunları :

Yağlı Güreşlerdeki oyunlar; ayakta yapılan oyunlar ve yerde yapılan oyunlar olarak maksatlarına göre, Elense, İç tırpan, dış tırpan, kazkanadı, ayakta güreşi bağlama, budama, paça, kazık, kepçe, ters kepçe, kılıç atma, payanda, kemane, kemane çekme, kol bastı, tilkikuyruğu, köpek kuyruğu, yerde sürüme, köstek, künde (oturak kündesi, ayak kündesi, şark kündesi, bel kündesi), boyunduruk, kurt kapanı, yanbaş ve kombine oyunlar paça kazık, ellerin kenetlenmesi, sarma, cezayir sarması gibi sıralanabilir.

Yağlı Güreşlerde Cezalar :

Rakibe, hakeme veya seyircilere söz veya el kol hareketi ile hakaret etmek. Güreş esnasında rakibi ile münakaşa etmek. Tartışmak, ciddi güreş yapmamak, şike yapmak. Yasak oyun ve diğer yağlı güreş kurallarına uymamak. Hakem uyarılarını dinlememek.  Müsabakalar eleme usulü olup, yenilen elenir, kazanan devam eder.


Kaynaklar: http://www.edirnekulturturizm.gov.tr/TR,76392/kirkpinar-yagli-guresleri.html

http://aregem.kulturturizm.gov.tr/yazdir? B696BC95EA3131F9F3C5FCC1FBDDD659

http://www.milliyet.com.tr/kirkpinar-da-daimi-altin-kemer-20---2485318-skorerhaber/


@gerçekler