Yıl 1936 senesini işaret ederken dünya, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları'nın heyecanı ile kavrulmakta idi. Şüphesiz kavrulan dünyaya ülkemiz Türkiye'de dahildi. Neredeyse tüm kategorilerde katılım sağlayan ülkemizin en iddialı olduğu klasman ise ata sporumuz güreş idi. Olimpiyat oyunlarındaki güreş karşılaşmaları "serbest güreş" müsabakaları ile start almış ve "Mersinli" lakabı ile bilinen milli güreşçi "Ahmet Kireççi" hak ettiği bronz madalya ile bayrağımızın göndere çekilmesinin nedeni olmuştu.

Mersinli Ahmet Kireççi'nin elde ettiği bu bronz madalya ülkede büyük yankı uyandırmış ve herkes Mersin'liyi bağrına basmıştı. Fakat bu başarı tıpkı "esas depremden önce gelen öncü deprem" niteliğindeydi. Zira olimpiyat seviyesinde ilk altın madalyanın ayak sesleriydi bu bronz madalya. Yazının başlığından da anlayacağınız üzere Yaşar Erkan isimli milli güreşçimiz gümbür gümbür geliyordu. Türkiye'nin olimpiyatlardaki ilk altın madalyasına ramak kalmıştı.

Bizim Ata Sporumuz, Yaşar Erkan'ın Aile Sporu

Bazı kaynaklara göre 30 Nisan 1912, bazı kaynaklara göre ise 30 Nisan 1911 tarihinde dünyaya gelen Yaşar Erkan'ın ruhunun beden bulduğu coğrafyasa Erzincan'ın Refahiye Kaza'sına bağlı İspide Köyü'dür.

Anadolu'nun bu ücra köşesinde dünyaya gelen Yaşar Erkan kelimenin tam anlamı ile "atadan, deden" sporcuydu. Babası meşhur Erzincan Pehlivanı Ali Pehlivan olarak tanınırdı. Dedesi de tıpkı babası gibi pehlivanlıkta nam yapmıştı. 

Dedesi; Yaşar Erkan daha 2 yaşındayken ebediyete göç etmiş ve köyünden ayrılıp İstanbul'un Cankurtaran semtinde yeni bir düzen kurma kararı almıştı.

Babası daha küçük yaşlarda güreş aşısını enjekte etmişti Yaşar Erkan'a. Öyle ki mütevazi evlerinin her odası baba - oğlun er meydanı olmuştu. Yaşar Erkan'a vurulan aşı tutmuş ve her fırsatta güreş tuttuğu herkesi tuş etmeye başlamıştı. İzleyen herkes hayrandı Yaşar Pehlivan'a. Hayran olanlar arasında önemli de bir isim vardı. Kumkapı Güreş Kulübü olarak isimlendirilmiş ve dönemin ünlü güreşçilerinden İsmail Pehlivan'ın da güreş tuttuğu bu kulüp (aslında İsmail Pehlivan) O'nu denemelere davet etmişti.

İsmail Pehlivan'ın davetine heyecanla katılan Yaşar Erkan; dönemin Güreş Milli Takımı'nın hocası Raol Peter'ın karşısında elinden gelenin en iyisini yaptı ve Kumkapı Güreş Kulübü'ne dahil oldu. Hayatının dönüm noktası da bu oldu zaten.

Er Meydanları'nın Korkulu Rüyası Yaşar Erkan

Kumkapı Güreş Kulübü'ne kabul edilmesi ile güreşe dört elle sarılan Yaşar Erkan'ın hayatının merkezi artık bu spordu. Babası Ali Pehlivan hemen hemen her antrenmanda oğlunu izlemekte ve güreş tutarken yaptığı hataları dile getirip O'na yol göstermekte idi. Yaşar Pehlivan'ı çalıştıran hocalar da kendisinden oldukça memnundu.

Yaşar Erkan'ın ilk hedefi doğal olarak kulüp takımına girmekti. Mücadele ettiği siklet ise 61 kg idi. Fakat kulüp takımına girebilmesi için takımın önemli üç pehlivanı karşısında varlık göstermesi gerekmekteydi. Kamil Yalman, Ali Rıza, Camcı Rıza isimli bu üç pehlivan teker teker Yaşar Erkan'ın karşısına çıktı. Kendisini başlarda bu üç pehlivanın karşısında şanslı görmeyen Yaşar Erkan; babasının ve hocalarının motivasyonu ve yeteneği sayesinde bu isimlerin hepsini tuş ederek 61 kg statüsünde takımını temsil etmeye hak kazanmıştı.

İstanbul Şampiyonu Yaşar Erkan

Takvimler 1931 yılını işaret ediyordu. Yer ise İstanbul idi... Yaşar Pehlivan artık Kumkapı Güreş Kulübü'nün 61 kilosuydu. İstanbul'da düzenlenen şampiyonaya da kulübü adına Yaşar Erkan katılacaktı. Bu şampiyonadan iyi bir derece ile ayrılabilir ise hem takımındaki yeri garanti olacak, hem de Türk Güreş Camiası'na kendini kabul ettirecekti.

Minderdeki ilk mücadele Kasımpaşalı Kuloğlu ile gerçekleşti. Bu karşılaşmadan galip ayrılan Yaşar Erkan'ın ikinci rakibi ise Anadolu Güreş Kulübü'nden "Gözüm Nuri" oldu. Son rakibi ise daha evvel kulüpte tuş ettiği Kamil Yaman oldu. Minderde Kamil Pehlivan'a yenilen Yaşar Erkan; yenilmesine rağmen İstanbul Şampiyonu oldu.

Yaşar Erkan "Küstüm Oynamıyorum" Dedi

O dönem İstanbul Şampiyonu olan bir güreşçinin bir sonraki rasyonel hedefi Milli Güreşçi olmak olabilirdi. Yaşar Erkan'da bunu hedefledi ve 1932 yılında gerçekleşen Güreş Milli Takımı Seçmeleri'ne katıldı.

1932 seçmelerine katılan tüm sporcular devlet tarafından Beyoğlu Halkevi Binası'nda kampa alındı. Yaşar Erkan kampa katılan tüm pehlivanlarla güreş tutmuş ve hemen hemen hepsinin karşısında minderden galip ayrılmıştı. Bir isim hariç... "Beşiktaşlı Abbas Sakarya" isimli bu pehlivan sadece Yaşar Erkan'ın değil tüm pehlivanların çekinerek mindere çıktığı bir güreşçi idi.

Seçmeler başladı ve 61 kilo klasmanında korktuğu Yaşar Erkan'ın başına geldi. Karşısına Abbas Sakarya çıktı. Seyir zevki öylesine mükemmel bir güreş oldu ki kelimenin tam anlamı ile "kıran kırana mücadele" denilebilirdi. Hakemler dahi kimin galip olduğuna karar vermedi. Sonucun daha sonra açıklanmasına karar verdiler.

Sonuçlar mektup vasıtası ile sporculara bildirildi. Hakemler müsabakanın galibini Abbas Sakarya olarak belirlemişti. Tüm motivasyonu yıkılan Yaşar Erkan mindere ara verme kararı aldı.

Bel Kündesi' Terimini Literatüre Sokan Pehlivan "Yaşar Erkan"

Yaşar Erkan'ın güreşi bırakması tüm güreş camiasında şaşkınlık yarattı. Bir yandan hocaları, diğer yandan İsmail Pehlivan Yaşar Erkan'ın mindere geri dönmesi için telkinlerde bulunuyordu. 

Güreş dünyasının önemli isimlerinden İsmail Hakkı Bey ve dönemin Güreş Federasyonu Asbaşkanı Seyfi Cenap Bey bile Yaşar Erkan'ı güreş minderine geri döndürmek isteyen isimlerden idi. Çabalar sonuç verdi ve Yaşar Erkan güreşe geri döndü.

Yaşar Erkan'ın dönüşü gerçekten muhteşem olmuştu. Zira son mağlubiyetinde anlamıştı ki "rakibi tuş etmeden" minderden ayrılmanın garantisi olmazdı. Kendine has bir yöntem geliştirdi Yaşar Erkan. Güreş sporuna yeni bir oyun dahil etti. Bu oyun sayesinde kendisinden daha kalıplı olan güreşçileri dahi üzerinden atıp havalandırabiliyordu. Hocası ise Yaşar Pehlivan'ın bulduğu bu oyuna "bel kündesi" ismini verdi.

Nihayet azmi sayesinde tarih 1933 senesini işaret ederken milli mayo artık Yaşar Erkan'ındı. 61 kilo klasmanında 2. Balkan Güreş Şampiyonası'na dahil olan Yaşar Pehlivan Yunan ve Yugoslav rakiplerini tuş ederek Balkan Şampiyonu Milli Güreşçi unvanını aldı.

Emir Telakki Ederim Paşam!

1933 senesinin Eylül Ayı'nda İtalyan Milli Güreş Takımı ile Türk Milli Güreş Takımı karşı karşıya geldi. İtalyan pehlivanlar karşısında üstün başarı gösteren Türk Milli Güreş Takımı'nı izleyen seyirciler arasında çok önemli bir isim de vardı. Bu isim Kurucu Cumhurbaşkanımız, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ten başkası değildi. İzlediği karşılaşmadan keyif alan Mustafa Kemal Paşa; Türk Milli Güreş Takımı'nın şerefine bir yemek tertip edilmesi emri verdi.

Bu yemeğin en önemli misafiri olan Yaşar Erkan'a Mustafa Kemal Paşa "Başarılarını işitiyorum, bugün ise şahit olma imkanı buldum. Lakin senden daha büyük muvaffakiyetler de beklemekteyim çocuk" dedi. Yaşar Erkan ise "emredersiniz Paşam" karşılığını verdi.

Atatürk'ün kendisine gösterdiği teveccüh, hayranlık ve sarf ettiği sözler Yaşar Pehlivan'ı kamçılamış ve olimpiyatları hedeflemeye sevk etmişti. Macaristan ile gerçekleştirilen milli müsabakalarda harika bir performans ortaya koyan Yaşar Erkan ikinci kez Balkan Şampiyonu olmuştu bile. 

1936 yılının ilk yarısı tamamlanmadan Yaşar Pehlivan'ın çok şey borçlu olduğu hocası Raol Peter'in emeklilik yaşı gelmişti. Takımın başına Fin teknik adam Onni Pellinen getirildi. Takımın "serbest güreş" klasmanıyla tanışması da bu hoca sayesinde oldu. Hocanın ise Yaşar Pehlivan'a güveni tamdı.


Alman Taraftarlar Hepbir Ağızdan "Heben! Heben!"

Olimpiyatlar başlamıştı. Yaşar Pehlivan kelimenin tam anlamı ile hocasından aldığı gaz ile turnuvaya serbest güreş müsabakaları ile katıldı. Fakat bir sorun vardı. Yaşar Pehlivan bu klasmana oldukça yabancıydı. Ard arda iki mağlubiyet alan Yaşar Erkan'ın dünyası başına yıkılmıştı.

Başlangıç oldukça kötü olmuştu Yaşar Pehlivan için. Ancak Fin teknik adam hatasını anladı ve Yaşar Erkan'ı toparlayarak Greko-Romen karşılaşmalara dahil etti. Şimdi sahne Yaşar Pehlivan'ın idi...

Karşısına çıkan rakipleri Danimarkalı, Japonyalı İtalyalı demeden bir bir tuş ediyordu Yaşar Pehlivan. Hatta o meşhur bel kündesi oyununu İtalyan güreşçi Bogia'ya uygularken Alman taraftarlar kendinden geçerek “Heben! Heben!” (Kaldır! Kaldır!) diye bağırıp stadı inletiyordu. 

Derken karşısına Letonyalı milli güreşçi Kundsinsi çıktı. Çetin geçen müsabakada hakem kararı ile Yaşar Pehlivan galip ilan edildi ve olimpiyat tarihimizin ilk altın madalyasını takma şerefini Yaşar Erkan yaşadı.

“Şampiyonluk kürsüsünde şanlı bayrağımız şeref direğine çekilirken kendimi tutamadım, gözlerimden yaşlar sel gibi aktı. Yüz yirmi bin kişinin ve Hitler’in önünde bayrağımızı şeref direğine çektirmek ve ayakta güzel marşımızı dinletmek zevklerin en güzeli ve en büyüğüdür.” diyordu Yaşar Erkan Pehlivan. Aynı saatlerde Ankara'dan bir yazıcı maniple başında Mustafa Kemal Paşa'nın şu sözlerini kodluyordu mors alfabesi ile: “Kendin küçüksün; ama memleket için önemli bir iş yaptın. Artık adın Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar!”

Mustafa Kemal; Hem Soyadını Değiştirdi, Hem Ev Armağan Etti

Yaşar Erkan'ın soyadı bu altın madalyadan evvel "Naçar" idi. "Naçar" Farsça'da "çaresiz1 anlamına gelmekte idi. "Sana bu soyisim yakışmıyor çocuk" diyen Mustafa Kemal Paşa emir vererek kendisine "Erkan" soyadını verdi. "Erkan" ise "toplumun ileri geleni" demekti.

Dört Kez Balkan Şampiyonu Oldu ve Bel Ağrısı Problemi Yüzünden Mindere Veda Etti

1935 ve 1937 yıllarında da Balkan Şampiyonası'ndan şampiyon olarak ayrılan Yaşar Pehlivan; 1938 yılında mindere veda etti.

Aynı zamanda terzi olan Yaşar Pehlivan; 1986 yılında ebediyete yolculuk ederek İstanbul Merkez Efendi Mezarlığı'ndaki ebedi istirahatgahına defnedildi.