"Dar Alanda Kısa Paslaşmalar" isimli filmde bir replik vardı. Diyordu ki "hayat fena halde futbola benzer" Bu cümleyi ilk duyduğumda filmin de etkisinde kalarak "doğru" demiştim. Sonra düşündüm ve dedim ki "hayat aslında pokere fena halde benzer" Neden böyle düşünüyorum? Bu konuyu anlatmak istedim.

Bu arada yazımı düzenleyen @adacan kardeşime teşekkür ederim. Kendisi bu etkinliğe titizlenmiş. Ben de güzel bir yazı ile katılayım dedim. Fotoğrafına kadar o seçti. Tekrar teşekkürler.

Poker masasında 6 veya 9 kişi (Texas Hold'em Poker'den bahsediyorum) genelde eşit şartlarda yani aynı fiş sayısı ile masaya oturur. Ben bu işe "doğum" diyorum. Sakıp Sabancı'nın oğlu da olsanız, fakir bi' inşaat işçisinin oğlu da olsanız anadan üryan gelirsiniz dünyaya. Yani eşit şartlarda.

Eğer gerçekten zengin bir babaya sahipseniz hayatta sırtınız kolay kolay yere gelmez. Her türlü riski alırsınız. Her riskli ticareti denerseniz. Bazen zevkleriniz için iyi paralar harcarsınız. İyi rakamları rahat koşullarda kazanmak için ise illa bir meslek sahibi olmak için okumanıza gerek yoktur.

Fakir bir babanız varsa ve toplum tarafından saygı gören bir mesleğim olsun diyorsanız mutlaka iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünü bitirmelisiniz. Kendi paranızı kazanana kadar da öyle zevkiniz için ciddi paralar harcayamayacağınız gibi çok tehlikeli ticaretlere de giremezsiniz.

Poker masasında "baba" figürüne benzettiğim ise cüzdanınızdaki paradır. Eğer cüzdanınız kabarık ise oyunu çok iyi bilmek zorunda değilsiniz. Her türlü tehlikeli eli kovalarsınız. Hatta bazı elleri sırf zevk için görür, bahsi arttırırsınız. Masadaki parasız oyuncuların yapamadığı türlü atraksiyonları gerçekleştirip oyunu keyifli hale getirirsiniz.

Ama masadaki fişinizin (poker deyimi ile) "arkası yok" ise, yani cüzdanınız kabarık değil ise işte o zaman tıpkı gerçek hayattaki olaylar gelir başınıza. Bir kere oyunu iyi oynamak zorundasınız. Hani dedik ya "iyi üniversitenin iyi bölümü" hah işte aynen öyle.

Sonra öyle tehlikeli elleri kovalayamazsınız. Çünkü paranız biterse masadan kalkmak zorundasınız. Sırf zevkinizi tatmin etmek için "bu kağıdı görmek için bahsi arttırdım" diyemezsiniz. İşte bundan dolayı parası sınırlı olan iyi oyuncular genelde turnuva pokerlerini tercih ederler. Turnuva pokerlerinde herkes %100 eşit şartlarla başlar ve devam eder.

Eğer babanız zengin ise çok kolay rest çeker blöf yaparsınız hayatta. Patronunuza, müşterinize... Hatta eşinize bile çekersiniz resti, atarsınız blöfü. Ama babanız zengin değil ise özellikle maddi konularda rest çekmeniz ve blöf yapmanız zorlaşır. Patronunuza her kızdığınızda "ben gidiyorum ulan, kes hesabımı" diyemezsiniz mesela.

Poker masasında da "arkası var" ise her türlü rest ve blöf serbesttir. Hatta bunun tezeğini bile çıkarabilirsiniz. İnsanların psikolojilerini bozup oynayamaz hale getirebilirsiniz.

Ne demiştik biremin (Kürtçe kardeşim demek)? Hayat fena halde pokere benzer...

Herkese hayırlı traşlar.