Geçmişten günümüze insanların yapmaktan vazgeçemediği bir eylem varsa bu da hayal kurmaktır. En umutsuz insan bile hayal kurar. Hayal kurmayan insanın ölü bir bedenden farkı yoktur. İnsanı hayatta tutan hayalleridir. Gençken kurulan hayaller ise bir başkadır.
İnsan aslında anlamaz gençliğin kıymetini. Gençlik insan hayatındaki en kısa ama en güzel bölümdür bana kalırsa. Gençlik insana benliğini kazandırır. Şu an hayatınızda bir özgünlüğünüz, hayat görüşünüz varsa bunu gençliğinizdeki tecrübelere borçlusunuz. Bunun yanında insan gençken mutluluğun kıymetini de bilemez pek, aradan yıllar geçer bir zamanlar mutlu olduğunu hatırlar. Geceler bize geçmişi hatırlatır, hele o uyuyamayıp dört bir tarafa döndüğümüz yaz geceleri… İnsan eninde sonunda düşünmeye, hayatı sorgulamaya başlar. Yaptıklarını, pişmanlıklarını, “keşke”lerini bir bir sıralar ama o fırsat geçmiştir bir kere. İnsana hayatı sorgulatan o gecelerdir. İnsanı insan yapan o yaz geceleridir bana kalırsa.
Hepimizin “keşke”leri, pişmanlıkları var, evet ama benim de size bir önerim var: Şu andan itibaren hayatımızdan “keşke”leri çıkaralım. Kendimiz olalım. Bırakın kendiniz olduğunuz için insanlar sizi eleştirsin. Bunun yanında diğer insanların söylediklerini de kulak arkasına atmayalım. Farklı fikirlere, farklı beyinlere o kadar çok ihtiyacımız var ki… Şimdi size ufak bir örnek vereceğim: Almanya’yı düşünelim. Almanya’da 2018 itibariyle yaklaşık 3 milyon Türk var ve bu insanlar Almanya milli takımının bel kemiğini oluşturabiliyor. Peki, bu nasıl oluyor? Türkiye’dekiler yeteneksiz mi? Hayır kesinlikle değil. Bizim sporcumuz da eğitmenimiz de yeteneksiz değil. Peki, neden bu haldeyiz diyeceksiniz. Sistemimiz bozuk, belki de sistem diye bir şey yok ortada. Biz kendi içimizde birilerine çamur atmaktan, birilerinin başarısını kıskanmaktan başka hiçbir şey yapmıyoruz. Kafamız rahat değil bir kere. Aileler çocuklarının sadece doktor, mühendis olmasını istiyor ve büyük çoğunluk çocuklarının görüşünü önemsemiyor. İşin kötüsü çocukları da bu duruma inanmış durumda. Doktor, mühendis olamazsa kendini potansiyel olarak yetersiz görüyor. Çocuklar kendilerini ailelerine ispatlamak ister. Bu yüzden üzerlerinde büyük bir baskı oluşuyor. Sonuç ise senede 75 bin mühendis veren bir ülkeyiz. Peki, kaç tanesi işe girebiliyor? Kaç aile çocuklarının geleceğini ön görebiliyor?
Ben sizlere doktor, mühendis olmayın demiyorum. Sadece ufkunuzu açın. Okuyun, öğrenin, hobileriniz olsun diyorum. Kendinize bir uğraş bulun. Hayat bu mesleklerden ibaret değil. İyi bir eğitim almamanız sizin kötü bir birey olduğunuzu göstermez.
Okumayın da demiyorum ancak ülkenize, dünyaya faydalı bir birey olmak bunlardan çok daha önemli. Gerçekten sevdiğiniz iş neyse ona yönelin. Sonucu ne olursa olsun hayallerinizden vazgeçmeyin. Unutmayın, hiçbir şey insanın hayal gücü kadar özgür ve özgün değildir.
Yıkın şu tabuları! İnsan hayalleri için yaşar.
Bora HIDIR
Soygun Dergisi Yazarı
Yorumlar