Her zaman yazmanın ve konuşmanın büyüsü beni kendisine çekmiştir. Aslında hiçbir manası olmayan homurtu ve ses öbekleri nasıl oluyordu da kendimizi ifade etmemize yarıyordu? Harfleri ve zamanı her zaman birbirlerine benzetmişimdir. Hiçbir anlamı olmayan harflerin bir araya gelerek sonsuzluğu dahi anlatabilmesi, kısacık bir anı ifade eden saniyelerin omuz omuza verip ömrümüzü ifade edebilmesi gibiydi. Ömür kelimesi bile dört harften oluşuyor, bizim için her şeyi ifade edebiliyor. 29 harfi yan yana farklı şekillerde diziyoruz, araya birkaç boşluk serpiştiriyoruz ve işte, istediğinizi anlatabilirsiniz! Acaba gerçekten böyle mi? Her şey kelimelerle ifade edilebilir mi? Ya da Oğuz Atay’ın da dediği gibi, kelimeler bazı anlamlara gelmiyor mu?

Kelimelerin bazı anlamlara gelmediği zamanlarda ise mutluluk hissederiz, ya da özlem, hasret, karamsarlık, aşk… Bunu kendimize anlatmaya çalışırız fakat ifade edemediğimizi düşünürüz. Sırf kaybolacağından korktuğumuz bu hisleri unutmamak için bunları bize anlatabilen bir şarkı, kitap ya da ufacık bir cümle ararız ama yoktur. Bu his arayış sırasında yakamızı bırakıp gitmiştir ve artık hissedemeyeceğimizi biliriz ama yine de her an hissedebileceğimize inanırız. Artık. “geçmiş” ve kelimelerle ifade edilebilen basit bir hatıraya dönüşmüştür her şey. Sonraları anlarız ki herkesin hissettiği duygular gibi bunları dışa vurumları da farklı olmaktadır. Öyle olmasa “aşk” tanımının yüzyıllardır süregelen arayışında ortak bir paydada bulaşabilirdi insanlık.

Aşk tanımlanabildiği kadar hatıralar ise hayalimizde canlandırabileceğimiz kadar gerçektir. Aksi takdirde unutulmuş birer masaldan öteye geçemezler. Peki canlandıramıyorsak bu hatıraların bize ait olduğunu nasıl iddia edebiliriz ki? Madem ki durum böyle, bu harfler bizi kandırmaktan ve oyalamaktan öteye geçemiyor. Bu yüzden sıklıkla ‘’Keşke harfleri ve kelimeleri kullanmadan iletişim kurabilsek!’’ diye düşünürdüm. Sonra fark ettim ki düşüncelerim dahi kelimelerden oluşuyor. Madem ki durum böyle elimizde bizi çepeçevre saran o geçici hislerden başka ne kaldı ki? Zaten bunları da kaybedersek her şeyini kodlarla ifade edebilen bir robottan ne farkımız kalır? ‘‘ Her şeyi harflerle yaşayan ve hisseden insanlık! ’’

                                                                                                                    Ali ADITEPE

                                                                                                           Soygun Dergisi Yazarı