Formula 1, araba ve hız tutkunları için eşsiz bir organizasyon. Ancak geçmişte bir o kadar tehlikeli ve üzücü olaylara sahne olmuştur. Şu anda araçlarda alınan güvenlik önlemleri dolayısıyla kazaların yarattığı hasarların etkisi minimuma inmiş olsa da yine risk barındıran bir motor sporudur. Tarihteki ilk Formula 1 Grand Prix Dünya Şampiyonası'ı 1950 yılında gerçekleşti. O sezon 7 yarış şeklinde planlanan Grand Prix Dünya Şampiyonası'nda tarihteki ilk yarış 13 Mayıs 1950'de İngiltere'de bulunan Silverstone pistinde yapıldı. Silverstone pisti hala Formula 1'deki en prestijli yarışlardan birisi olarak kabul edilir. Tarihteki ilk şampiyon ise Alfa Romeo sürücüsü Giuseppe Farina'dır.
Benim Formula 1 ile tanışmam ise 2003'te yapılan Monaco Grand Prix'ine dayanıyor. O zamanlar Formula 1'i kasıp kavuran Michael Schumacher ve Ferrari'ye oluşan hayranlığımın başladığı zamanlar da diyebiliriz. Kuzenim çok uzun süredir Formula 1 takip eden ve oldukça hayranı olan birisidir. Benden yaş olarakta bir hayli büyük. 2003'ün Mayıs ayı olması lazım bir gün onunla beraber Formula 1 izlerken kendimi o araçların seslerine, görünüşlerine aşık olurken buldum. O sezon kalan yarışların tümünü takip ettim. O sezonu benim de desteklediğim Ferrari Pilotu Michael Schumacher, 2 puan farkla McLaren Mercedes Pilotu Kimi Räikkönen'in önünde tamamlayarak Sürücüler Klasmanı'nda şampiyonluğa ulaşıyordu.
2004 sezonu ise tam anlamıyla Ferrari'nin domine ettiği bir sezon olmuştu. Rubens Barrichello'nun tam anlamıyla bir ikinci pilot görevi gördüğü (şu anda Valtteri Bottas'ın Lewis Hamilton'a yaptığı gibi) sezonda, Michael Schumacher 18 yarışın 13'ünü kazanarak açık ara farkla şampiyonluğa ulaşıyordu. Bu Michael Schumacher'in üst üste 5. toplamda ise 7. şampiyonluğuydu. Daha önceki 2 şampiyonluğunu da Benetton takımında kazanmıştı. İşin kötüsüyse Schumacher'in son şampiyonluğu oluyordu.
Çünkü bir sonraki sezon çok sert bir gence şampiyonluğunu kaptıracak. O genç ise sonradan kendini Formula 1 efsaneleri arasına yazdıracak olan ve benim de en çok hayran olduğum bir diğer pilot Fernando Alonso'dan başkası değildi. Fernando Alonso, 2005 yılında Michael Schumacher'den şampiyonluk unvanını aldı. 24 yaşında bir pilot için Schumacher'e karşı bunu yapabilmek mükemmel bir başarıydı. O sezon bir diğer önemli gelişme ise İstanbul Park'ın da Grand Prix'lere ev sahipliği yapmaya başlamasıydı. 2005 yılında yapılan yarışı McLaren-Mercedes pilotu Kimi Räikkönen kazanıyordu.
İstanbul Park'tan biraz bahsedecek olursak, bence gerçekten mükemmel bir pistti. Şu an burada bazı ekonomik nedenlerden dolayı Grand Prix düzenlenmiyor olması hem bizim hem de Formula 1'in seyir zevki açısından büyük bir kayıp. Çoğu pilotun da yarışmaktan en çok keyif aldığı pistler arasında göstermesi bu pistin prestiji açısından oldukça önemliydi. Özellikle de meşhur 8. virajıyla pilotların korkulu rüyası haline gelmiştir. Bu viraj art arda 3 apex noktasına sahiptir. Pilotlar bu virajda yüksek yer çekimine (G kuvvetine) maruz kaldıkları için fazlasıyla zorlanıyorlardı. İstanbul Park'ta toplamda 7 yarış yapılmıştır. Bu pistte en çok kazanan isim 3 kezle Ferrari Pilotu Felipe Massa olmuştur. (2006-2007-2008)
Bu pistteki son yarış 8 Mayıs 2011'de yapılmıştır. Bu yarışı Red Bull Pilotu Sebastian Vettel kazanmıştı. Ben de Türkiye'de düzenlenen son yarışı İstanbul Park'ta izlediğim için çok şanslıyım. O araçları orada gözümle görüp sesini duyunca tekrardan hayran oldum. Umarım tekrar bir gün ülkemizde Grand Prix düzenlenmeye başlar ve biz de bu heyecanı yaşarız. Beni soracak olursanız hala çok sıkı bir Formula 1 ve Ferrari hayranıyım. Bütün yarışları izlemeye, kaçırmamaya çalışıyorum. Hatta bu hafta sezonun sondan 5. yarışı Japonya'nın Suzuka Pisti'nde düzenlenecek. Saatlerinizi 8'e kurmayı unutmayın :) Sahi ne derseniz Ferrari'nin ve Sebastian Vettel'in Mercedes'e karşı şansı hala var mı sizce ?
Yorumlar