Dövüş sporları ile tek ilgisi çocuk yaşta "ağlaya - zırlaya" gittiği taekwondo kursu ile sınırlı olan bir olarak Türkiye'de bu spora bakış açısının nasıl olduğu ile alakalı bir yazı yazmak istedim.

Türkiye'de uzun zamandır federe olmasına rağmen üvey evlat muamelesi gören sporlar vardır. Bu sporlar kimi zaman devlet eli ile kurulan federasyonlara sahiptirler ama tüm gelirlerini ya üyelerinden  yada o sporla ilgilenen iş adamlarından elde ederler. Örneğin bilardo sporu böyle bir spordur.

Dövüş sporları ise (boks hariç ki boks nekadar bir dövüş sporu olarak nitelendirebilir emin değilim) federe olan sporlardan üvey olanların en üveyidir. Benim taekwondo kursuna gittiğim dönemlerde uluslararası karşılaşmalara "bilet ve konaklama parasına sponsor bulamadığı için" katılamayan birçok sporcu hatırlıyorum. 

Peki neden devlet "uluslararası tanıtımın en ucuz yolu" olan spora hemde uluslararası arenada mücadele edecek yetenekte sporcuları varken destek vermez? Aslında bu sorunun cevabı oldukça basittir. Zira devlet yapısı siz isteseniz de istemeseniz de hükümet kontrolünde yapılardır. Hükümetler refleks olarak bir daha yapılacak seçimlerde de oy almak ister. Oy almanın en önemli yolu ise yapılan icraatlerin halk önünde takdir edilmesidir. Halk önünde takdir edilecek hareketler de popüler olmalıdır.

Yukarıdaki paragrafı özetlemek gerekirse; taekwondo, ninjitsu, karate v.b. sporlar halk tarafından popüler sporlar olmadığı için devletin desteği ve sponsorluğu ile alınacak başarılar halkın gündeminde uzun süre kalmaz. Örneğin atletizm alanında alınan bir başarı 1 hafta konuşulurken, Galatasaray'ın UEFA ve Süper Kupa başarıları hala konuşulmaktadır.

Örneğin Gençlik ve Spor Bakanlığı tüm medyada "Taekwondo verdiğimiz destekler neticesinde birçok şampiyonada dereceler aldık" şeklinde reklam vereceğine "x kulübüne futbol veya basketbol alanında destek verdik ve dereceler aldık" şeklinde reklam verse futbolun popülaritesinden mütevellit daha çok sempati alacak ve bu sempati daha çabuk oya dönüşecektir.

Halk arasında popüler olmayan sporlardaki başarının halk üzerindeki tesiri maalesef azdır. Her yazımda yazıyorum neredeyse ama mecbur kalıyorum. Bilardo alanında dünyanın Brezilyasıyız. Semih Saygıner, Tayfun Taşdemir gibi dünya literatürüne geçmiş bir sürü bilardo oyuncumuz var. Çıkın dışarı, alın elinize mikrofonu, Semih Saygıner dışında kimse tanınmaz. Ama futbolu bırakan, hatta şuan yaşamayan iyi futbolcular bile halk tarafından tanınır. İşte bu sporun halk tarafından ne denli popüler olduğu ile alakalı bir durumdur.

Halbuki bizim ülkemizde popüler olmayan sporlar da yurtdışında ülkemizin tanıtımını sağlar. Spora biraz da böyle bakmak lazım. Örneğin yeni bir İngiliz ile tanıştığım da "Where are you from" sorusuna "Türkiye" cevabı verdiğim de suratıma "ilginç ilginç" bakarken "İstanbul, Galatasaray, Semih Saygıner" dediğim de "ohhh nice" cevabı alıyorum.

Toparlamak gerekirse dövüş sporları alanında onlarca belki de yüzlerce profesyonel sporcumuz yetersiz devlet desteği nedeni ile ya sporu bırakmaktalar yada bir türlü profesyonel olamamaktadır.  Çevremde hala "madem sporcu olacaksın futbolla ilgilen, karate de başarılı olacaksın da ne olacak" diyen ebeveynler var. Haksız da sayılmazlar. Ortalama bir futbolcu bile amatör liglerde hayatını idame ettirebilecek kadar para kazanabiliyorken, bir karate sporcusunun hayatını idame ettirecek kadar para kazanmasının tek yolu o sporun en iyilerinden biri olmasıdır.

Umarım birgün tüm sporlar yeteri kadar devlet eli ile desteklenir.