Scorum Blog Uygulamasını Edininİstediğiniz zaman kurun ve tekrar okuyun!

Futbol / kazanç

0.00
16
6
0.00
16
6
0.00
16
6
0.00
0
0
0.00
0
0
0.00
0
0
tolguttt
Futbol Ezilen Halkların Mutluluğudur!!
Elinde hiçbir şeyin olmasa da futbol için yeterli materyalin her zaman vardır. Yanında bir arkadaşın olmasa bile tek başına kaleler kurup bir şişeyle veya bir kutuyla oynayabileceğin oyundur futbol. Peki futbol aslında bu kadar kıt kaynakla bile oynanacak bir oyunken bugün nasıl böyle büyük bir pazar haline geldi? Hiç tarihi karıştırmaya gerek yok. Gelin düşünerek, çıkarımlarla, neden-sonuç ilişkileriyle bunu tartışalım. Sermaye piyasası böylesine keyifli ve yüksek rağbet gören bir spor aktivitesini tabii ki kendi çıkarları için kullanacaktı. Günümüz dünyasında kapitalist patronların elini her attığı alan gibi bu alan da artık paranın ve nüfuzun borusunun öttüğü bir alan haline geldi. Peki diyeceksiniz ki "Eee bundan bize ne? Sanki bizim cebimizden para mı çıkıyor?". Aslına bakarsanız çıkıyor evet. Stadyuma gitmekten biletlere para harcamaktan filan bahsetmiyorum. Belli bir hizmet varsa ve bu hizmetin bir maliyeti varsa nispeten bir karşılığı olmalı belki evet. Bunu zaten kanıksamış durumdayız artık. Hoş bence bu da bir devlet hizmeti olmalı ama neyse.. Hayır, bahsettiğim şey bu değil. Bahsettiğim şey futbolun kendi alt pazarlarını, kendi piyasasını oluşturması. Takımların kendi lisanslı ürünlerini fahiş fiyatlarla, onlardan sadece kazanmalarını bekleyen sadık taraftarlarına yedirmesi mesela.. Hadi bir bakalım bu örneğe. Diyeceksiniz ki "Tabii ki adamlara para lazım. Transferler yapacaklar, borçlar var onları ödeyecekler, geliştirmeler yapacaklar vs." İyi de sponsorlar, reklamlar, stad gelirleri, TFF ödenekleri ne güne duruyor? Aldığımız ürünler gerçekten sadece takıma mı kazandırıyor yoksa bu ürünlerin arkasında duran markalar, şirketler de mi bundan bir pasta dilimi alıyor? Kazançlar kime gidiyor? Bu kadar karşılıksız sevgi ile takımlarına bağlı taraftarların cebindeki 3 kuruş para kimlere gidiyor? Biz sadığız takımlarımıza ama onlar gerçekten bize sadık mı, bizi ne kadar düşünüyorlar acaba? Dünya her şeyin satın alınabileceği bir dünya haline geldi. Keyfin bile.. Olaya farklı açıdan bakabilirsek takım sevgimizin, spor tutkunluğumuzun bile satın alınmış olduğunu göreceğiz. Hem de hiç aklınıza gelmeyecek piyasaların cebini şişirdiğimize bizzat tanıklık edeceğiz. Peki ne yapalım yani? Bırakalım mı takım tutmayı, futbol izlemeyi, alışveriş yapmayı? Yoo hayır. Bu bize kimsenin vermediği ve bizden kimsenin alamayacağı bir hak. Bu kendi imkan(sızlık)larımızla bile oynayabildiğimiz bir oyun aslında. Yalnızca bunu sektör haline getirenlere bir cevabımız olmalı belki de. Burada çok kapsamlı bir düzeneğin çok kısa bir bölümünden dem vurmaya çalıştım. İsteğim bunu sizlerle tartışabilmek, sizlerle fikir alışverişinde bulunabilmek ve sizlerle bir farkındalık yaratabilmek. Bir kişi bile bir kazançtır. Önümüze sunulanı olduğu gibi almayı bırakalım. Olması gerektiği hale getirmek bizim elimizde dünyayı. Sevgiler.. (Umarım bu yazının ikinci bir bölümü olur ve konuyu tartışmaya devam ederiz. Bir sonraki yazıda konuyu derinleştirip, örnekleri çoğaltabiliriz. İlginizi bekliyor olacağım.)
0.00
0
0
tolguttt
Futbol Ezilen Halkların Mutluluğudur!!
Elinde hiçbir şeyin olmasa da futbol için yeterli materyalin her zaman vardır. Yanında bir arkadaşın olmasa bile tek başına kaleler kurup bir şişeyle veya bir kutuyla oynayabileceğin oyundur futbol. Peki futbol aslında bu kadar kıt kaynakla bile oynanacak bir oyunken bugün nasıl böyle büyük bir pazar haline geldi? Hiç tarihi karıştırmaya gerek yok. Gelin düşünerek, çıkarımlarla, neden-sonuç ilişkileriyle bunu tartışalım. Sermaye piyasası böylesine keyifli ve yüksek rağbet gören bir spor aktivitesini tabii ki kendi çıkarları için kullanacaktı. Günümüz dünyasında kapitalist patronların elini her attığı alan gibi bu alan da artık paranın ve nüfuzun borusunun öttüğü bir alan haline geldi. Peki diyeceksiniz ki "Eee bundan bize ne? Sanki bizim cebimizden para mı çıkıyor?". Aslına bakarsanız çıkıyor evet. Stadyuma gitmekten biletlere para harcamaktan filan bahsetmiyorum. Belli bir hizmet varsa ve bu hizmetin bir maliyeti varsa nispeten bir karşılığı olmalı belki evet. Bunu zaten kanıksamış durumdayız artık. Hoş bence bu da bir devlet hizmeti olmalı ama neyse.. Hayır, bahsettiğim şey bu değil. Bahsettiğim şey futbolun kendi alt pazarlarını, kendi piyasasını oluşturması. Takımların kendi lisanslı ürünlerini fahiş fiyatlarla, onlardan sadece kazanmalarını bekleyen sadık taraftarlarına yedirmesi mesela.. Hadi bir bakalım bu örneğe. Diyeceksiniz ki "Tabii ki adamlara para lazım. Transferler yapacaklar, borçlar var onları ödeyecekler, geliştirmeler yapacaklar vs." İyi de sponsorlar, reklamlar, stad gelirleri, TFF ödenekleri ne güne duruyor? Aldığımız ürünler gerçekten sadece takıma mı kazandırıyor yoksa bu ürünlerin arkasında duran markalar, şirketler de mi bundan bir pasta dilimi alıyor? Kazançlar kime gidiyor? Bu kadar karşılıksız sevgi ile takımlarına bağlı taraftarların cebindeki 3 kuruş para kimlere gidiyor? Biz sadığız takımlarımıza ama onlar gerçekten bize sadık mı, bizi ne kadar düşünüyorlar acaba? Dünya her şeyin satın alınabileceği bir dünya haline geldi. Keyfin bile.. Olaya farklı açıdan bakabilirsek takım sevgimizin, spor tutkunluğumuzun bile satın alınmış olduğunu göreceğiz. Hem de hiç aklınıza gelmeyecek piyasaların cebini şişirdiğimize bizzat tanıklık edeceğiz. Peki ne yapalım yani? Bırakalım mı takım tutmayı, futbol izlemeyi, alışveriş yapmayı? Yoo hayır. Bu bize kimsenin vermediği ve bizden kimsenin alamayacağı bir hak. Bu kendi imkan(sızlık)larımızla bile oynayabildiğimiz bir oyun aslında. Yalnızca bunu sektör haline getirenlere bir cevabımız olmalı belki de. Burada çok kapsamlı bir düzeneğin çok kısa bir bölümünden dem vurmaya çalıştım. İsteğim bunu sizlerle tartışabilmek, sizlerle fikir alışverişinde bulunabilmek ve sizlerle bir farkındalık yaratabilmek. Bir kişi bile bir kazançtır. Önümüze sunulanı olduğu gibi almayı bırakalım. Olması gerektiği hale getirmek bizim elimizde dünyayı. Sevgiler.. (Umarım bu yazının ikinci bir bölümü olur ve konuyu tartışmaya devam ederiz. Bir sonraki yazıda konuyu derinleştirip, örnekleri çoğaltabiliriz. İlginizi bekliyor olacağım.)
0.00
0
0
tolguttt
Futbol Ezilen Halkların Mutluluğudur!!
Elinde hiçbir şeyin olmasa da futbol için yeterli materyalin her zaman vardır. Yanında bir arkadaşın olmasa bile tek başına kaleler kurup bir şişeyle veya bir kutuyla oynayabileceğin oyundur futbol. Peki futbol aslında bu kadar kıt kaynakla bile oynanacak bir oyunken bugün nasıl böyle büyük bir pazar haline geldi? Hiç tarihi karıştırmaya gerek yok. Gelin düşünerek, çıkarımlarla, neden-sonuç ilişkileriyle bunu tartışalım. Sermaye piyasası böylesine keyifli ve yüksek rağbet gören bir spor aktivitesini tabii ki kendi çıkarları için kullanacaktı. Günümüz dünyasında kapitalist patronların elini her attığı alan gibi bu alan da artık paranın ve nüfuzun borusunun öttüğü bir alan haline geldi. Peki diyeceksiniz ki "Eee bundan bize ne? Sanki bizim cebimizden para mı çıkıyor?". Aslına bakarsanız çıkıyor evet. Stadyuma gitmekten biletlere para harcamaktan filan bahsetmiyorum. Belli bir hizmet varsa ve bu hizmetin bir maliyeti varsa nispeten bir karşılığı olmalı belki evet. Bunu zaten kanıksamış durumdayız artık. Hoş bence bu da bir devlet hizmeti olmalı ama neyse.. Hayır, bahsettiğim şey bu değil. Bahsettiğim şey futbolun kendi alt pazarlarını, kendi piyasasını oluşturması. Takımların kendi lisanslı ürünlerini fahiş fiyatlarla, onlardan sadece kazanmalarını bekleyen sadık taraftarlarına yedirmesi mesela.. Hadi bir bakalım bu örneğe. Diyeceksiniz ki "Tabii ki adamlara para lazım. Transferler yapacaklar, borçlar var onları ödeyecekler, geliştirmeler yapacaklar vs." İyi de sponsorlar, reklamlar, stad gelirleri, TFF ödenekleri ne güne duruyor? Aldığımız ürünler gerçekten sadece takıma mı kazandırıyor yoksa bu ürünlerin arkasında duran markalar, şirketler de mi bundan bir pasta dilimi alıyor? Kazançlar kime gidiyor? Bu kadar karşılıksız sevgi ile takımlarına bağlı taraftarların cebindeki 3 kuruş para kimlere gidiyor? Biz sadığız takımlarımıza ama onlar gerçekten bize sadık mı, bizi ne kadar düşünüyorlar acaba? Dünya her şeyin satın alınabileceği bir dünya haline geldi. Keyfin bile.. Olaya farklı açıdan bakabilirsek takım sevgimizin, spor tutkunluğumuzun bile satın alınmış olduğunu göreceğiz. Hem de hiç aklınıza gelmeyecek piyasaların cebini şişirdiğimize bizzat tanıklık edeceğiz. Peki ne yapalım yani? Bırakalım mı takım tutmayı, futbol izlemeyi, alışveriş yapmayı? Yoo hayır. Bu bize kimsenin vermediği ve bizden kimsenin alamayacağı bir hak. Bu kendi imkan(sızlık)larımızla bile oynayabildiğimiz bir oyun aslında. Yalnızca bunu sektör haline getirenlere bir cevabımız olmalı belki de. Burada çok kapsamlı bir düzeneğin çok kısa bir bölümünden dem vurmaya çalıştım. İsteğim bunu sizlerle tartışabilmek, sizlerle fikir alışverişinde bulunabilmek ve sizlerle bir farkındalık yaratabilmek. Bir kişi bile bir kazançtır. Önümüze sunulanı olduğu gibi almayı bırakalım. Olması gerektiği hale getirmek bizim elimizde dünyayı. Sevgiler.. (Umarım bu yazının ikinci bir bölümü olur ve konuyu tartışmaya devam ederiz. Bir sonraki yazıda konuyu derinleştirip, örnekleri çoğaltabiliriz. İlginizi bekliyor olacağım.)
0.00
0
0
yorukbeyi
122 yıllık kulüp iflas etti
İsviçre'nin 122 yıllık futbol kulübü Servette iflas etti. Cenevre kentinin takımı Servette, 10 takımın mücadele ettiği İsviçre birinci liginde bu yıl Neuchatel Xamax'dan sonra iflas eden ikinci futbol kulübü oldu. Kulübün başkanı İranlı iş adamı Majid Pişyar, kulübün internet sitesinde yaptığı açıklamada, ''iflas kararını üzülerek'' aldığını belirtti. Cenevre yetkilileri ve iş adamlarının takıma desteğinin beklentilerinin altında kaldığını kaydeden Pişyar, ''Takımın başarısı için tüm tarafları davet ettim. Üzgünüm ancak çok azı bize destek verdi'' dedi. Kulübü 2008 yılında alan Pişyar, ''Servette için mücadelemizi sürdüreceğiz'' ifadesini kullandı. Servette takımının 1,7 milyon ve 3 milyon İsviçre frankı (1,8-3,3 milyon dolar) borcu bulunduğu tahmin ediliyor. Bu sezon maçlarını tamamlayıp tamamlamayacağı bilinmeyen Servette, 2005 yılında da iflasını açıklamıştı. 1890 yılında kurulan Servette, sonuncusu 1999 yılında olmak üzere 17 kez lig şampiyonluğunu ve 7 kez İsviçre Kupası'nı kazanmıştı. Servette takımında bir dönem İsviçreli Philippe Senderos, Türk asıllı Kubilay Türkyılmaz, Alman Karl-Heinz Rummenigge ve Fransız Christian Karembeu gibi tanınmış futbolcular top koşturmuştu. Bu yıl Ocak ayında iflas eden Neuchatel Xamax takımı da birinci ligden düşmüştü. Neuchatel Xamax'ın Çeçen sahibi Bulat Chagaev, yolsuzluk ve kötü finans yönetimi suçlamalarından yargılanıyor.
0.00
2
0
yorukbeyi
122 yıllık kulüp iflas etti
İsviçre'nin 122 yıllık futbol kulübü Servette iflas etti. Cenevre kentinin takımı Servette, 10 takımın mücadele ettiği İsviçre birinci liginde bu yıl Neuchatel Xamax'dan sonra iflas eden ikinci futbol kulübü oldu. Kulübün başkanı İranlı iş adamı Majid Pişyar, kulübün internet sitesinde yaptığı açıklamada, ''iflas kararını üzülerek'' aldığını belirtti. Cenevre yetkilileri ve iş adamlarının takıma desteğinin beklentilerinin altında kaldığını kaydeden Pişyar, ''Takımın başarısı için tüm tarafları davet ettim. Üzgünüm ancak çok azı bize destek verdi'' dedi. Kulübü 2008 yılında alan Pişyar, ''Servette için mücadelemizi sürdüreceğiz'' ifadesini kullandı. Servette takımının 1,7 milyon ve 3 milyon İsviçre frankı (1,8-3,3 milyon dolar) borcu bulunduğu tahmin ediliyor. Bu sezon maçlarını tamamlayıp tamamlamayacağı bilinmeyen Servette, 2005 yılında da iflasını açıklamıştı. 1890 yılında kurulan Servette, sonuncusu 1999 yılında olmak üzere 17 kez lig şampiyonluğunu ve 7 kez İsviçre Kupası'nı kazanmıştı. Servette takımında bir dönem İsviçreli Philippe Senderos, Türk asıllı Kubilay Türkyılmaz, Alman Karl-Heinz Rummenigge ve Fransız Christian Karembeu gibi tanınmış futbolcular top koşturmuştu. Bu yıl Ocak ayında iflas eden Neuchatel Xamax takımı da birinci ligden düşmüştü. Neuchatel Xamax'ın Çeçen sahibi Bulat Chagaev, yolsuzluk ve kötü finans yönetimi suçlamalarından yargılanıyor.
0.00
2
0
yorukbeyi
122 yıllık kulüp iflas etti
İsviçre'nin 122 yıllık futbol kulübü Servette iflas etti. Cenevre kentinin takımı Servette, 10 takımın mücadele ettiği İsviçre birinci liginde bu yıl Neuchatel Xamax'dan sonra iflas eden ikinci futbol kulübü oldu. Kulübün başkanı İranlı iş adamı Majid Pişyar, kulübün internet sitesinde yaptığı açıklamada, ''iflas kararını üzülerek'' aldığını belirtti. Cenevre yetkilileri ve iş adamlarının takıma desteğinin beklentilerinin altında kaldığını kaydeden Pişyar, ''Takımın başarısı için tüm tarafları davet ettim. Üzgünüm ancak çok azı bize destek verdi'' dedi. Kulübü 2008 yılında alan Pişyar, ''Servette için mücadelemizi sürdüreceğiz'' ifadesini kullandı. Servette takımının 1,7 milyon ve 3 milyon İsviçre frankı (1,8-3,3 milyon dolar) borcu bulunduğu tahmin ediliyor. Bu sezon maçlarını tamamlayıp tamamlamayacağı bilinmeyen Servette, 2005 yılında da iflasını açıklamıştı. 1890 yılında kurulan Servette, sonuncusu 1999 yılında olmak üzere 17 kez lig şampiyonluğunu ve 7 kez İsviçre Kupası'nı kazanmıştı. Servette takımında bir dönem İsviçreli Philippe Senderos, Türk asıllı Kubilay Türkyılmaz, Alman Karl-Heinz Rummenigge ve Fransız Christian Karembeu gibi tanınmış futbolcular top koşturmuştu. Bu yıl Ocak ayında iflas eden Neuchatel Xamax takımı da birinci ligden düşmüştü. Neuchatel Xamax'ın Çeçen sahibi Bulat Chagaev, yolsuzluk ve kötü finans yönetimi suçlamalarından yargılanıyor.
0.00
2
0
0.00
3
0
0.00
3
0
0.00
3
0
0.00
28
12
0.00
28
12
0.00
28
12
0.00
6
2
0.00
6
2
0.00
6
2
0.00
6
2
0.00
6
2
0.00
6
2