Veznedeki Dahi: Maurizio Sarri
Napoli’de göstermiş olduğu performansla adından söz ettiren Maurizio Sarri, İngiltere Premier Lig’inin güçlü ekiplerinden Chelsea ile anlaştığını açıkladı. Cannavaro’nun kendi sözleriyle açıklamak gerekirse: ”Napoli’de çocuklara ‘Scugnizzi’ denir. İtalya’da geri kalan her yerde çocuklara ‘Bambini’ denir ama Napoli’de onlar Scugnizzidir.” Biz beşeriler dipten başlayıp tepeye çıkan kişilerin hikayelerine bayılırız. Son dönemde Wolf of the Wall Street filminin kendi alanında ilk hafta gişe rekoru kırması ile iyice anladım ki insanlar yükseliş temalı hikayelere önlenemez bir ilgi duyuyor. Brian Clough’ın canlı Football Manager oynayışı gibi gerçekleşmesi imkansız gibi senaryolar kesin olarak bir etki yaratır. Hele bir de bu hikayeler gerçekse o hikayenin ilgi görmemesi imkansız. Sarri de bu hikayelerin birinde başrol oynuyor. Bir bankacı olarak hayatına devam eden Sarri futbola olan ilgisi sayesinde 30 yaşında yani 1990 yılında Toscana’daki bölgesel lig takımlarından biri olan Stia ile bu serüvene başlar. 10 yıl boyunca Toscana bölgesindeki amatör takımlara antrenörlük yapar. Gerçek olamayacak kadar güzel senaryoların kırılma noktaları olur. Bu hikayede kırılma noktası ise 1999 yılında gerçekleşir. Sarri o yıl başında bulunduğu Bölgesel Lig ekiplerinden Tegoleto ile şampiyon olamazsa futbolu bırakıp bankacılık ve finans alanında ilerlemeyi kafasına koymuştur. Şampiyon olur… Öyle olması lazımdı ama değil mi? Eğer izlediğiniz bir Game Of Thrones bölümü değilse hikayenin devam edebilmesi adına ana karakterin ölmemesi gerekir. Maurizio Sarri Sarri: “Bedava yapabilecek kadar sevdiğim bir iş için bana para ödemeleri çok saçma.” Tegoleto ile yakaladığı bölgesel başarı ona Serie E ekiplerinden Sansovino’nun kapılarını açar. 3 yıl başında kaldığı bu takımdan sonra Avellino ile 1, Verona ile 5 Maç çıktığı 10 yılda 10 takımlık bir CV’si oldu. Çok dikiş tutturan bir yapısı yoktu çünkü futbol denilen oyun ofansif anlamda herkesi tatmin etmeliydi fakat her kulübün yapısı ve isteği bu olmayabiliyordu. Sarri ulusal anlamda adını yine Toscana bölgesi takımı olan Empoli ile duyurdu. Empoli ile maç başına toplamda 1,52 puan yakalayarak Empoliyi Serie A’ya çıkarmayı başardı. Gelecek sezon ise beklentileri karşılayamayan Benitez’in yerine Napoli koltuğuna geçerek Scugnizzi oldu. Evet Sarri bir “Bambini” değildi tam olarak bir “Scugnizzi”ydi. Bu hikayenin buraya kadarını belki biliyordunuz. Fakat bundan sonrasını bildiğinizden eminim. Napoli. 16 Maç 12 Galibiyet. Zirveye 1 puan uzaklık. Maç başı 2.22 Gol. Maç Başı Ortalama 2.14 Puan. Ve kusursuz bir 4-3-3. Maurizio Sarri “Sistemleri 4-3-3 gibi net sayısal verilerle açıklayamayız.” Sarri ve forvetleri… Tımarhaneye atılmayacağını bilse tek stoperli oyun anlayışını karşımıza sunacak kadar ofansif oyun düşkünüdür Sarri. 4-3-3’ün ileri hattını Benitez’in bir türlü beceremediği şekilde Insigne-Mertens-Callejon ile kuran Sarri, aynı zamanda orta sahadaki defansif yükü 20’lik Diawara’ya bırakarak seyircilerin gönlünde ayrı bir sempati kazanıyor. Defans oyuncularına formayı teknik kabiliyet ve ayaklarına hakim olma becerisine göre dağıtan Sarri takımın hücum organizasyonunun geriden başladığına inanıyor. Napoli düzeninde topu iyi kullanıp geride oynayan oyuncuların en az ofansif oyuncular kadar ayaklarına hakim olması gerekiyor. Bununla beraber -yani oyunu orta sahaların değil de defans oyuncularının kurması- orta saha oyuncularına boşluklardan iyi yararlanıp oyunu açma ve hıza dayalı oyun anlayışını sahaya daha iyi yayabilme imkanı veriyor. Sarri takımına topa sahipken üçgenlerle baskıyı rahatlıkla geçip orta sahanın Sağ-Sol iç bölgeleri boş bırakmalarını tembihliyor. Bununla hem oyunu rahatlatmayı hem de Hamsik gibi teknik kabiliyeti yüksek oyuncularla kanatlara uzun ve öldürücü paslar atmayı planlıyor. Evet tartışmaya açık olsa da Bence Sarri bir dahi ve günümüzün olanaklarını göz önüne alırsak Brian Clough’a en yakın kişi. Fakat her hikayede olduğu gibi olumsuzluklar hayatın bir parçası. Sarri çalıştırdığı takımlarda ortalama olarak kalesinde 1 gol gören biri. Ligde muhteşem bir başlangıcın ardından gelen kötü form durumuyla liderliği kaptırdı. Son olarak Manchester City, Shakhtar ve Feyenoord ile giriştiği Şampiyonlar Ligi F grubundaki kavgasında çizikler alarak 2 Galibiyet 4 Mağlubiyet ile UEFA’nın yolunu tuttu. İnsanların eksiklerini görmek için fırsat kollanan bu devirde bu tarz ofansif taktisyenlerin varlığı hem de İtalyan futbolunun beşiğinde varolması ironi olarak görülebilir. Son olarak Sarri’nin en az kendisi kadar deli bir başkanın olduğu top class bir kulüpte neleri başaracağına dair öngörüde bulunmak yüzümüzde tebessüm oluşturabilir. Kim bilir belki İtalyan Catenaccio’sundan sıkılmış ve işin eğlence tarafına aşık olan uzak doğulular, içinde Sarri’nin olduğu bir planı düşünüp ellerini ovuşturuyorlardır. “Hayat neden olmasın?”
Veznedeki Dahi: Maurizio Sarri
Napoli’de göstermiş olduğu performansla adından söz ettiren Maurizio Sarri, İngiltere Premier Lig’inin güçlü ekiplerinden Chelsea ile anlaştığını açıkladı. Cannavaro’nun kendi sözleriyle açıklamak gerekirse: ”Napoli’de çocuklara ‘Scugnizzi’ denir. İtalya’da geri kalan her yerde çocuklara ‘Bambini’ denir ama Napoli’de onlar Scugnizzidir.” Biz beşeriler dipten başlayıp tepeye çıkan kişilerin hikayelerine bayılırız. Son dönemde Wolf of the Wall Street filminin kendi alanında ilk hafta gişe rekoru kırması ile iyice anladım ki insanlar yükseliş temalı hikayelere önlenemez bir ilgi duyuyor. Brian Clough’ın canlı Football Manager oynayışı gibi gerçekleşmesi imkansız gibi senaryolar kesin olarak bir etki yaratır. Hele bir de bu hikayeler gerçekse o hikayenin ilgi görmemesi imkansız. Sarri de bu hikayelerin birinde başrol oynuyor. Bir bankacı olarak hayatına devam eden Sarri futbola olan ilgisi sayesinde 30 yaşında yani 1990 yılında Toscana’daki bölgesel lig takımlarından biri olan Stia ile bu serüvene başlar. 10 yıl boyunca Toscana bölgesindeki amatör takımlara antrenörlük yapar. Gerçek olamayacak kadar güzel senaryoların kırılma noktaları olur. Bu hikayede kırılma noktası ise 1999 yılında gerçekleşir. Sarri o yıl başında bulunduğu Bölgesel Lig ekiplerinden Tegoleto ile şampiyon olamazsa futbolu bırakıp bankacılık ve finans alanında ilerlemeyi kafasına koymuştur. Şampiyon olur… Öyle olması lazımdı ama değil mi? Eğer izlediğiniz bir Game Of Thrones bölümü değilse hikayenin devam edebilmesi adına ana karakterin ölmemesi gerekir. Maurizio Sarri Sarri: “Bedava yapabilecek kadar sevdiğim bir iş için bana para ödemeleri çok saçma.” Tegoleto ile yakaladığı bölgesel başarı ona Serie E ekiplerinden Sansovino’nun kapılarını açar. 3 yıl başında kaldığı bu takımdan sonra Avellino ile 1, Verona ile 5 Maç çıktığı 10 yılda 10 takımlık bir CV’si oldu. Çok dikiş tutturan bir yapısı yoktu çünkü futbol denilen oyun ofansif anlamda herkesi tatmin etmeliydi fakat her kulübün yapısı ve isteği bu olmayabiliyordu. Sarri ulusal anlamda adını yine Toscana bölgesi takımı olan Empoli ile duyurdu. Empoli ile maç başına toplamda 1,52 puan yakalayarak Empoliyi Serie A’ya çıkarmayı başardı. Gelecek sezon ise beklentileri karşılayamayan Benitez’in yerine Napoli koltuğuna geçerek Scugnizzi oldu. Evet Sarri bir “Bambini” değildi tam olarak bir “Scugnizzi”ydi. Bu hikayenin buraya kadarını belki biliyordunuz. Fakat bundan sonrasını bildiğinizden eminim. Napoli. 16 Maç 12 Galibiyet. Zirveye 1 puan uzaklık. Maç başı 2.22 Gol. Maç Başı Ortalama 2.14 Puan. Ve kusursuz bir 4-3-3. Maurizio Sarri “Sistemleri 4-3-3 gibi net sayısal verilerle açıklayamayız.” Sarri ve forvetleri… Tımarhaneye atılmayacağını bilse tek stoperli oyun anlayışını karşımıza sunacak kadar ofansif oyun düşkünüdür Sarri. 4-3-3’ün ileri hattını Benitez’in bir türlü beceremediği şekilde Insigne-Mertens-Callejon ile kuran Sarri, aynı zamanda orta sahadaki defansif yükü 20’lik Diawara’ya bırakarak seyircilerin gönlünde ayrı bir sempati kazanıyor. Defans oyuncularına formayı teknik kabiliyet ve ayaklarına hakim olma becerisine göre dağıtan Sarri takımın hücum organizasyonunun geriden başladığına inanıyor. Napoli düzeninde topu iyi kullanıp geride oynayan oyuncuların en az ofansif oyuncular kadar ayaklarına hakim olması gerekiyor. Bununla beraber -yani oyunu orta sahaların değil de defans oyuncularının kurması- orta saha oyuncularına boşluklardan iyi yararlanıp oyunu açma ve hıza dayalı oyun anlayışını sahaya daha iyi yayabilme imkanı veriyor. Sarri takımına topa sahipken üçgenlerle baskıyı rahatlıkla geçip orta sahanın Sağ-Sol iç bölgeleri boş bırakmalarını tembihliyor. Bununla hem oyunu rahatlatmayı hem de Hamsik gibi teknik kabiliyeti yüksek oyuncularla kanatlara uzun ve öldürücü paslar atmayı planlıyor. Evet tartışmaya açık olsa da Bence Sarri bir dahi ve günümüzün olanaklarını göz önüne alırsak Brian Clough’a en yakın kişi. Fakat her hikayede olduğu gibi olumsuzluklar hayatın bir parçası. Sarri çalıştırdığı takımlarda ortalama olarak kalesinde 1 gol gören biri. Ligde muhteşem bir başlangıcın ardından gelen kötü form durumuyla liderliği kaptırdı. Son olarak Manchester City, Shakhtar ve Feyenoord ile giriştiği Şampiyonlar Ligi F grubundaki kavgasında çizikler alarak 2 Galibiyet 4 Mağlubiyet ile UEFA’nın yolunu tuttu. İnsanların eksiklerini görmek için fırsat kollanan bu devirde bu tarz ofansif taktisyenlerin varlığı hem de İtalyan futbolunun beşiğinde varolması ironi olarak görülebilir. Son olarak Sarri’nin en az kendisi kadar deli bir başkanın olduğu top class bir kulüpte neleri başaracağına dair öngörüde bulunmak yüzümüzde tebessüm oluşturabilir. Kim bilir belki İtalyan Catenaccio’sundan sıkılmış ve işin eğlence tarafına aşık olan uzak doğulular, içinde Sarri’nin olduğu bir planı düşünüp ellerini ovuşturuyorlardır. “Hayat neden olmasın?”
Veznedeki Dahi: Maurizio Sarri
Napoli’de göstermiş olduğu performansla adından söz ettiren Maurizio Sarri, İngiltere Premier Lig’inin güçlü ekiplerinden Chelsea ile anlaştığını açıkladı. Cannavaro’nun kendi sözleriyle açıklamak gerekirse: ”Napoli’de çocuklara ‘Scugnizzi’ denir. İtalya’da geri kalan her yerde çocuklara ‘Bambini’ denir ama Napoli’de onlar Scugnizzidir.” Biz beşeriler dipten başlayıp tepeye çıkan kişilerin hikayelerine bayılırız. Son dönemde Wolf of the Wall Street filminin kendi alanında ilk hafta gişe rekoru kırması ile iyice anladım ki insanlar yükseliş temalı hikayelere önlenemez bir ilgi duyuyor. Brian Clough’ın canlı Football Manager oynayışı gibi gerçekleşmesi imkansız gibi senaryolar kesin olarak bir etki yaratır. Hele bir de bu hikayeler gerçekse o hikayenin ilgi görmemesi imkansız. Sarri de bu hikayelerin birinde başrol oynuyor. Bir bankacı olarak hayatına devam eden Sarri futbola olan ilgisi sayesinde 30 yaşında yani 1990 yılında Toscana’daki bölgesel lig takımlarından biri olan Stia ile bu serüvene başlar. 10 yıl boyunca Toscana bölgesindeki amatör takımlara antrenörlük yapar. Gerçek olamayacak kadar güzel senaryoların kırılma noktaları olur. Bu hikayede kırılma noktası ise 1999 yılında gerçekleşir. Sarri o yıl başında bulunduğu Bölgesel Lig ekiplerinden Tegoleto ile şampiyon olamazsa futbolu bırakıp bankacılık ve finans alanında ilerlemeyi kafasına koymuştur. Şampiyon olur… Öyle olması lazımdı ama değil mi? Eğer izlediğiniz bir Game Of Thrones bölümü değilse hikayenin devam edebilmesi adına ana karakterin ölmemesi gerekir. Maurizio Sarri Sarri: “Bedava yapabilecek kadar sevdiğim bir iş için bana para ödemeleri çok saçma.” Tegoleto ile yakaladığı bölgesel başarı ona Serie E ekiplerinden Sansovino’nun kapılarını açar. 3 yıl başında kaldığı bu takımdan sonra Avellino ile 1, Verona ile 5 Maç çıktığı 10 yılda 10 takımlık bir CV’si oldu. Çok dikiş tutturan bir yapısı yoktu çünkü futbol denilen oyun ofansif anlamda herkesi tatmin etmeliydi fakat her kulübün yapısı ve isteği bu olmayabiliyordu. Sarri ulusal anlamda adını yine Toscana bölgesi takımı olan Empoli ile duyurdu. Empoli ile maç başına toplamda 1,52 puan yakalayarak Empoliyi Serie A’ya çıkarmayı başardı. Gelecek sezon ise beklentileri karşılayamayan Benitez’in yerine Napoli koltuğuna geçerek Scugnizzi oldu. Evet Sarri bir “Bambini” değildi tam olarak bir “Scugnizzi”ydi. Bu hikayenin buraya kadarını belki biliyordunuz. Fakat bundan sonrasını bildiğinizden eminim. Napoli. 16 Maç 12 Galibiyet. Zirveye 1 puan uzaklık. Maç başı 2.22 Gol. Maç Başı Ortalama 2.14 Puan. Ve kusursuz bir 4-3-3. Maurizio Sarri “Sistemleri 4-3-3 gibi net sayısal verilerle açıklayamayız.” Sarri ve forvetleri… Tımarhaneye atılmayacağını bilse tek stoperli oyun anlayışını karşımıza sunacak kadar ofansif oyun düşkünüdür Sarri. 4-3-3’ün ileri hattını Benitez’in bir türlü beceremediği şekilde Insigne-Mertens-Callejon ile kuran Sarri, aynı zamanda orta sahadaki defansif yükü 20’lik Diawara’ya bırakarak seyircilerin gönlünde ayrı bir sempati kazanıyor. Defans oyuncularına formayı teknik kabiliyet ve ayaklarına hakim olma becerisine göre dağıtan Sarri takımın hücum organizasyonunun geriden başladığına inanıyor. Napoli düzeninde topu iyi kullanıp geride oynayan oyuncuların en az ofansif oyuncular kadar ayaklarına hakim olması gerekiyor. Bununla beraber -yani oyunu orta sahaların değil de defans oyuncularının kurması- orta saha oyuncularına boşluklardan iyi yararlanıp oyunu açma ve hıza dayalı oyun anlayışını sahaya daha iyi yayabilme imkanı veriyor. Sarri takımına topa sahipken üçgenlerle baskıyı rahatlıkla geçip orta sahanın Sağ-Sol iç bölgeleri boş bırakmalarını tembihliyor. Bununla hem oyunu rahatlatmayı hem de Hamsik gibi teknik kabiliyeti yüksek oyuncularla kanatlara uzun ve öldürücü paslar atmayı planlıyor. Evet tartışmaya açık olsa da Bence Sarri bir dahi ve günümüzün olanaklarını göz önüne alırsak Brian Clough’a en yakın kişi. Fakat her hikayede olduğu gibi olumsuzluklar hayatın bir parçası. Sarri çalıştırdığı takımlarda ortalama olarak kalesinde 1 gol gören biri. Ligde muhteşem bir başlangıcın ardından gelen kötü form durumuyla liderliği kaptırdı. Son olarak Manchester City, Shakhtar ve Feyenoord ile giriştiği Şampiyonlar Ligi F grubundaki kavgasında çizikler alarak 2 Galibiyet 4 Mağlubiyet ile UEFA’nın yolunu tuttu. İnsanların eksiklerini görmek için fırsat kollanan bu devirde bu tarz ofansif taktisyenlerin varlığı hem de İtalyan futbolunun beşiğinde varolması ironi olarak görülebilir. Son olarak Sarri’nin en az kendisi kadar deli bir başkanın olduğu top class bir kulüpte neleri başaracağına dair öngörüde bulunmak yüzümüzde tebessüm oluşturabilir. Kim bilir belki İtalyan Catenaccio’sundan sıkılmış ve işin eğlence tarafına aşık olan uzak doğulular, içinde Sarri’nin olduğu bir planı düşünüp ellerini ovuşturuyorlardır. “Hayat neden olmasın?”
Yeni gönderiler yakında geliyor. Siz de yazın!