Bir geyiğin kayarak müdahalesine maruz kalan savunmacıdan, takıma uğur getiren tavuğa; hayvanlar futbolda her zaman ciddi roller üstlenmiştir. Hazırsanız saymaya başlıyoruz!

Tissoka’nın hazin sonu

1991’de Brezilya’nın Ji-Parana ekibi, maçların daha renkli geçmesi için bir maskota ihtiyaçları olduğunu düşündü. Bu doğrultuda bir horoz alıp kulübün renklerine boya- dılar. Buraya kadar her şey normal…

Kulüp sahibi Edmar Duarte’nin yanında oturma şansı yakalayan 11’inci horoz olan Tissoka, bir önceki sene takıma son 11 yıldaki ilk şampiyonluğunu getirince camiadan nazar boncuğu muamelesi görmeye başladı. Ne var ki Mart 2013’te korkunç bir trajedi gerçekleşti; Tissoka, sahibinin kümesinde bir anakonda tarafından öldürüldü!

Bu geleneği sürdürmeye kararlı Duarte, hiç kimseye söylemeden Tissoka’yı yeni bir modelle değiştirdi.

Ancak ortada bir yanlışlık vardı ve hemen göze çarpıyordu! “Horoz utangaç ve gevşekti” diyordu yerel basın. “Tissoka daha hareketliydi ve gol sevinçlerine katılırdı.

Gece yarısı vurgunu

Arjantin kulüplerinden Racing Club de Avellaneda’nın başkanı, 1937 senesinde performanslarından memnun olmadığı

üç yıldızını takip etmesi için bir dedektif tuttu. Oyuncuları yerel bir çiftliğe kadar takip eden dedektif, bu üç kafadarın geçimini gecenin bir yarısı at hırsızlığı yaparak sağladığını ortaya çıkardı. Bunu öğrenen başkan da apar topar üç yıldızına ömür boyu ceza verdi ama ertesi gece yataklarında mışıl mışıl uyuduklarını öğrenince bu cezayı kaldırdı.

Gri görünümlü beyaz at finali

1923 FA Cup finalini (Bolton, West Ham’ı 2-0 yenmişti) herkes hatırlamaz ama ününü herkes bilir. Wembley’e 200 binin üzerinde insan akın etti ve sonunda sahayı işgal eden insan selini kontrol etmek atlı polislere düştü. Görev başındaki polis memuru George Scorey’nin atı Billie’nin üzerindeki fotoğrafı hafızalara kazındı. Scorey olayı dün gibi hatırlıyor: “Billie gol çizgisi gözükene kadar insanları burnuyla itmişti.”

Maç devam etti ve Billie maçın White Horse Final (Beyaz At Finali) ismini almasıyla ölümsüzleşti. 2005’te bir köprüye White Horse Bridge adı da verildi. İşe bakın ki kendisi griydi, sadece fotoğraflarda beyaz çıkmıştı! Renkler tartışılmaz, değil mi?

Gol primi mi? Bir maymuna anlaşırız

Maaş sınırının olduğu dönemde futbolcuların kuralları esnetip düzenli maaşlarının yanında lüks eşyalar talep etmesi normal bir şeydi. Arsenal, 1922’de Alec Mackie’ye teklif götürdüğünde, savunmacı havalı yeni buzdolabı ya da kablosuz aletlerden birini istemeyerek şaşkınlık yarattı. İrlandalı, bunun yerine imza parası olarak evcil bir maymun istedi çünkü hayat boyu bir şempanze beslemenin hayallerini kurmuştu. Hayatın ateş pahası olduğu o dönemde, Topçular bu isteği hemen kabul etti. Küçük maymun deplasman maçlarında bile Mackie’yle beraberdi, antrenörler ona göz kulak oluyordu.

Daum’un tatil girişimi fiyaskoyla sonlanıyor!

Futbol dünyasının tercih ettiği klasik tatil bölgelerinin aksine dinlenmek için Güney Afrika’yı seçen Alman teknik direktör Christoph Daum, ailesiyle birlikte Port Elizabeth’te bir fil parkını ziyaret etti. Öfkeli bir erkek filin, ön ayaklarıyla aracın kaportasını ezmeye başlamasıyla korkulu dakikalar geçiren Daum ailesi, tecrübeli şoförün aracı geri alıp fillerin arasından kaçmasıyla rahat bir nefes aldı. Daum’un eşi o anları “Etrafımız öfkeli fillerle sarılınca çok korktuk. Oğlumuz Jean Paul ve Cara Jolie’ye gözlerini kapayıp tanrıya dua etmelerini söyledim. Ama şoför iki fil arasındaki minik bir boşluğa doğru hızla ilerledi. Büyük bir tehlike atlattık” şeklinde anlattı. Belki de tatil için futbol camiasındaki çoğu kişi gibi Çeşme veya Bodrum’u seçmelilerdi!