Pazar akşamı bir maç oynandı Kadıköy' de. Her şeyi değişmiş bir Fenerbahçe ile yerleşik Beşiktaş kadroları karşı karşıya geldi. Son Zagreb "hezimeti" sonrasında hemen hemen bütün çevreler Beşiktaş' ın Fenerbahçe' yi fark atarak yeneceğinde hem fikir olmuşlardı fakat sahada herkesi şaşkına çeviren, bütün oyunları bozan ve siyah beyazlı ekibe dur diyen bir kahraman vardı: Hasan Ali Coledırım!

Hiç beklenmedik bir biçimde bir baş kaldırı yapan bir takım izledik sahada. Fenerbahçe her şeyi doğru mu yaptı, bütün oyun varyasyonlarını etkili mi kullandı yahut da mükemmel bir futbol mu kurguladı? Elbette bu soruların kimisine hayır kimisine de kaçamak yanıtlar verilebilir. Lakin Zagreb maçını izledikten sonra bu takımda hepsinden önemlisi ruh kalmamış demiştim ancak pazar günkü mücadele, hırs, kazanma isteği ve gayret tam tersini düşünmeye sevk etti beni. Aatıf' ın ayakta duramamasının dışında çok kötü oynayan oyuncu yoktu sahada Fenerde. Bjk de ise sanırım kötü bir gidişat içerisindeki rakibini hafife almış ve nasılsa yeneriz mantığı bürümüş gibiydi oyuncuları. Fenerbahçe takımı çok koşarak ve baskı uygulayarak, son sezonlarda BJK' den görmediğimiz bir top kaybı istatistiğine zorladı rakibini.

Şanssızlık Bu Takımın Kaderi Olmuş Gibi! 

İlk yarıda 3-0 öne geçebilecek pozisyonları yakalamasına, Hasan Ali'nin direği dakikalarca sallayan şutundan sonra BJK tarafından kullanılan taç atışına Pepe'nin gelişigüzel biçimde vuruşuyla Babel' in ayağına inen topu, çok rahat uzaklaştırabilecekken bunu başaramayan Mehmet Topal ve ona yakın oynamayan savunma eklenince bir tutam tuz, karabiber ve kekik de eklendikten sonra nefis bir yemeğin hazır olması için bütün şartlar sağlanmış oldu. Babel gerçekten de harika bir vuruş becerisi ile ilk yarıda pozisyonu olmayan BJK' yi öne geçiren golü atmayı başardı. Bu dakikadan sonra Fenerbahçe' nin diğer maçlarda olduğu gibi golü yedikten sonra çözülmesini ve Beşiktaş' ın daha çok hücum etmesini beklerken yine ters köşe oldum. Fenerbahçe oyun planına sadık kalarak gayet dirayetli ve yine baskı yaparak rakibini zorlamaya devam etti. İlk yarı sona erdiğinde BJK tek farkla önde soyunma odasına gitmişti.

Önceki maçlarına nazaran verdiği paslarla, yaptığı ataklarla, çektiği 4 isabetli şutla (ki bir tanesi direkten döndü ve bir tanesi de Roberto Carlos şutu olmakla birlikte) Hasan Ali sanki hayatının son maçını oynuyor gibiydi. Umarım son maçı olmamıştır bu ve sezon sonuna kadar bu oyun etrafında dolaşır ve ben de, biz de Türk evladının oynamasından mutlu ve gururlu oluruz. Hasan Ali'nin yanına her geçen maç oyunundan daha fazla kesitler göstermeye başlayan bir Benzia eklendi sahada. Enfes bir bileği var oyuncunun ve fragmanları bitirip esas gösterim günü geldiğinde maçın sonunda Benzia adının karşısında şu satırlar yazıyor olacak: Benzia bugün attığı 2 gol ve yaptığı 3 asistle maçın yıldızıydı!

Ecel Teri Kokulu Dakikalar!  

Süre geçiyor ama gol gelmiyordu. Taraftarlar son bir gayret takıma destek verirken acaba demekten kendilerini alamıyorlardı. Tam da bu esnada aslında kaliteli bir oyuncu olmasına rağmen sanki onu bağlayan bir zincir varmış gibi sahada gezinen ve çokça eleştirilen Ayew Kayseri maçında attığı golün bir benzerini bu kez neredeyse ceza alanı dışından attı. İzlemesi gerçekten çok keyifli bir Premier lig golü gibiydi. Sonra ortanın güzelliği dikkatimi çekti. Rakibin sırtına çarpmayan, yerden gitmeyen, boş alana yapılmamış harika bir orta. Kim yaptı bu ortayı diye sahanın içerisinde oyuncu ararken "gemisini kurtaran kaptan", gecenin adamı HAK3 geldi kadraja. Fenerbahçe bu haftasonu hem takım olarak hem de bireysel olarak hiç umulmadık işlere imza attığı. Baktığınız zaman 5-6 gol atılabilecek pozisyonu yakalayan bir Fenerbahçe ve gol dışında net bir pozisyon üretemeyen -ki gol de pozisyon değildi zaten- bir Beşiktaş vardı sahada. Beraberlik her iki tarafa da yaradı mı? Beşiktaş için evet lakin Fenerbahçe için hayır.

Cocu' nun Akıbeti ?  

Açıkçası bir önceki yazımda sabredilmesi ve zaman verilmesi yönünde görüş bildirmiştim (yanlış kadro seçimleri ve oyuncu değişiklikleri de göz önünde bulundurularak). Zagreb maçında yavaş yavaş artık olmayacak galiba görüşü ben de hakim olmaya başlıyor gibiydi. Beşiktaş maçındaki takım ise beni bir nebze umutlandırdı. İlk 11 sanki netleşmiş gibi. Mevcut takıma Skrtel'in dahil olması ve Reyes-Skrtel tandeminin yerleştirilmesi ile çok daha iyi bir takım savunması ve kimliğine bürüneceğini düşünüyorum. Jailson hakkında olumsuz eleştirileri yapanları hayretle izledim çünkü ben çok beğendim. Mücadeleci, top kapan ve takımı dinlendirebilen sakin bir oyuncu. İlerleyen günlerde daha da iyi olacak. Garip gelebilir bu görüşüm fakat söylemeden edemeyeceğim. Şener yerine bugüne kadar her mevkide denenen ve esas mevkim dediği yerde bir türlü denenmeyen Dirar' ın sağ bek performansına bir bakılması taraftarıyım. En azından Türkiye Kupası maçlarında bir denenmesi gerekir. Şener' den daha sakin, ayağı daha düzgün ve vücudunu kullanabilen dayanıklı bir oyuncu ki neden olmasın? Baştaki soruya dönecek olursak eğer Cocu' nun akıbeti için en azından 10. haftayı beklemek evladır diyorum.

Son olarak Sayın Cocu! 100 kere sorsan, 101 kez Soldado derim. Frey mi? O da Soldado' nun kramponlarını temizleyip maç malzemeleri ile ilgilenebilir.