Her hafta "Gözden Kaçanlar" adında bir makale yayınlamayı düşünüyorum. Popülist futbol seyircisi yaklaşımından bunalanlar için güzel bir seri olacağını umuyorum. İyi okumalar dilerim.

Bafétimbi Gomis
NOT: Merhaba dostlar, yayınlayacağım bu makale, bu platformdaki ilk içeriğim olacak. Bir hata, bir kusurumuz olursa şimdiden affola, zira henüz yeniyim. :)

Bu hafta Galatasaray'ın 18/19 ŞL gruplarındaki ilk maçını izledik. Rakip her ne kadar basit görünse de kadrosunda deneyimli oyuncular barındıran Rus temsilcisi Lokomotiv Moskova'ydı. 4 numaralı Torbadan gelen bir Türk takımının, 1. Torbadan gelen bir Rus takımını yenmesi ise bir hayli zevkliydi. Buraya kadar her şey kağıt üzerinde tabi...

Gruptaki en kolay takım olarak gösterebileceğimiz Moskova ekibi sahadan yenilgiyle ayrıldı. Her ne kadar kötü bir oyun sergilemiş olsalar da bana göre GS'ı zorlayabilecek kapasitede ve kalitedeler. Kadrolarında bulunan yetenekli oyuncuların yaşlarının ilerlemiş olması da büyük bir etken diye düşünüyorum.

Asıl konuya dönecek olursak eğer Galatasaray taraftarının böyle bir zaferden sonra pek doğal ki coşkusunu anlayabiliyorum. Fakat rehavete kapılmamak gerek. Nitekim kadro derinliğinin az olması ve gerek maddi olanaklar gerek yönetim yeteneklerinden kaynaklandığını düşündüğüm belli teknik hatalar gözden kaçmamalı.


42 Maç - 32 Gol - 5 Asist

Forvetsizlik ve Gomis

Futbolun en önemli mevkilerinden biri belki de en önemlisi şüphesiz ki hücum hattıdır. Forvet oyuncularınız ne kadar etkiliyse skora o kadar yakın olmanız kadar doğal bir şey de yok bu oyunda. Galatasaray'ın bu sezon yaşamakta olduğu ve yaşamaya da devam edeceğini düşündüğüm yegane sorun da bu şimdilik. Bunun dışında bir defans problemi de var elbette ama onun bu kadar kritik olduğunu düşünmüyorum henüz. İlerleyen haftalarda orası da patlak vermeye başlayabilir.

Ayrıca bir Ozan Kabak gerçeği de var ki umarım Türk Futbolu için bu tip genç yetenekler bir an önce oyuna kazandırılır. Daha sonra değiniriz; "Parlayanlar" serisinde :)

Eren Derdiyok mevcut kadroda gösterebileceğiniz tek gerçek forvet oyuncusu. Bunun dışında o mevkide oynayabilecek pek fazla oyuncu olduğunu düşünmüyorum. Henry ya da Garry de ilerleyen zamanlarda bu mevkide oynamak zorunda kalacaklar. Umarım şans yanlarında olur.

Gomis'in takımdan ayrılışı (ki bunun ani bir ayrılış olması ya da öyle lanse edilmesini de daha sonra başka bir makalede değineceğim) ve yerinin doldurulmaması teknik adamları ve takımdaki diğer oyuncuları ne kadar zora sokmuştur bu bir yana dursun, bunun aslında kronik bir gelenek olduğunu düşünüyorum. Peki ya Gomis kalsaydı ŞL için yeterli performansı sergileyebilir miydi? Sanmıyorum, nitekim son zamanlardaki oyunu bunu müjdeler nitelikteydi. Gitmesini yanlış bulmuyorum aslında. Gomis'in yerine bir oyuncu transfer edilmesi, hatta bir de genç ve istekli bir forvet daha transfer edilmesi şarttı diye düşünüyorum. Aslında zorunluluk, aksi aptallık bir durumdu.

Galatasaray'ın her kritik dönemini irdeleyecek olursak hep önemli bir mevkide bir eksiğinin olduğunu, başarılı zamanlarında da nadiren bu eksiklerin olmadığını göreceğiz. UEFA zaferini yaşadığı sezonda hemen hemen her mevki için 1-2 yedek oyuncusu bulunan kadro güzel bir örnek olabilir. Peki ya bu aslında Türk kulüplerinin kronik hastalığı değil mi? Elbette öyle. İşini son ana kadar bekleten bir kültürden, bir şeyleri ittire ittire yapmayı seven bir kültürden daha iyisini beklemem abes olmaz mı? 89 dk. sıfır teknikle golü kovaladığımız grubun o son maçını ya da finalleri düşünün. 90. dakika'da neden gelsin gol? Her zaman uzaylı bir Semih Şentürk çıkmaz, çıkamaz.

Peki ne olmalı? "Büyük Zaferler Büyük Oyuncularla Kazanılır" sözünü dile getiren bir hocayı forvetsiz bırakmamalı mesela ya da her hangi bir mevkide bir oyuncuyu devşirmek zorunda bırakmamalı. Ne kadar finansal sorun yaşarsan yaşa uluslararası bir arenada mücadele edecek bir takımı oyuncusuz bırakamazsın. Büyük zaferler gerektiren bir turnuvada orta sahadan ya da kanat oyuncusundan devşirme forvetle zafere gidemezsin. Bunu bilmeyen, bunu fark etmeyen ya da "bir şekilde olur nasıl olsa" diyebilen yöneticiler var Türkiye'de.

Yıllarca bu oyunun ve oyuncuların gelişmemesinin nedenlerinden biri de bu. İş dönüp dolaşıp finansa geliyor ve orada da görülen en makul çözüm kısıtlama. O zaman çıkmayacaksınız bu arenalara, o halde kendi kapalı kutunuzda kendi aranızda oynamaya devam edeceksiniz ya da hedefiniz sadece seyahat etmek olacak. Bu kadar hayalcilik fazla.


Umarım kulüplerimiz bir gün iyi birer yönetim ve vizyona sahip olurlar. Umarım tüm kulüplerimiz bunca sıkıntının arasında ülke puanına katkıda bulunup dönerler. Biz bunu çok yaptık, yine yaparız ki bu aslında müthiş bir karakter. Bazı şeyler artık düzelse de bu karakterimizi güzel oyunumuza katabilsek.

Sevgiyle kalın...