Eskiden işler kötüye gitti mi, maç kaybedildi mi, sandıktan hemen İlhan Mansız resimleri, ruh gitti mi, Pascal'ın resimleri ortaya çıkar, o da yetmedi mi Sergenlere, Metin Ali Feyyaz'lara kadar uzanırdı eller...

Sosyal medyanın genişlemesi ve Facebook'ta artık yerimizin dar gelmeye başladığı günlerle birlikte ise hayatımıza giren Instagram ile yeni dönemde artık işler kötüye gittiğinde biz Beşiktaşlılar için sandıktaki İlhanlar, Pascallar, Mario Gomez, Aboubakar, Sosa ve Anderson Talisca'lı Eyşanspor resimlerine bıraktı yerini...

Aslında Fikret Orman yönetimi ve Şenol Güneş önderliğinde ilk 2 sene gelen şampiyonlukların ardından 4. senede işlerin bu kadar kötüye dönebileceğini ben bile düşünmemiştim. Şimdi bana sakın "yaaa dur, yok canım abartıyorsun, yeaaa bırak sen Beşiktaş düşmanısın" demeyin... Bu en büyük kötülük olur. Oturup konuşalım. Beşiktaş içeride dışarıda puan kaybedecek, böylesine güçsüz görünecek, bir futbolcusu olmayınca dağılacak bir sisteme sahip nasıl olur. (Sayıyorum bu sezon ki kadrodan bazı isimleri... Karius, Pepe, Adriano, Vida, Medel, Babel, Quaresma... Allah aşkına kim istemez bu oyuncuları? Süper Lig'de demiyorum. Avrupa'da kim istemez? Kim istemez ki...) 4 yıldır Şenol Hocamızın gecesine gündüzüne katarak kurduğu sistem bu mudur? Bu kadar kolay mıdır işleyen makineye çomak sokmak... Hayır değildir tabi...

Çünkü günümüz modern futbolunun en büyük düşmanı olan paradır sorun. Dolayısı ile finansal krizlerin aidiyet duygusunu yiyip bitirdiği bir dönemdedir Beşiktaş. Ha yapılan stratejik hatalarda bugüne gelinmesinin en büyük nedeni olmuştur. Bence yönetimimiz süreci iyi yönetememiştir değil ciddi anlamda kötü yönetmiştir.

Beşiktaş taraftarı o kadar akıllıdır ki... Genk maçında "yönetim bu takım senin eserin" diye yapılan tezahüratlar ile kötü gidişatın meyveleri daha yeni yeni ortaya çıktığında eleştirisini yekten yapacak kadar akıllıdır.

Sözün özü siz ister Los Galacticos kurun, ister Messi'yi getirin parasını ödemezseniz o oyuncu o takımı oynatmaz, oynamaz arkadaş... Dolayısı ile günümüz modern futbolu yada endüstriyel futbolu dediğimiz saçmalığın içerisinde eskisi gibi Metin Ali Feyyazlar aramak artık mümkün değildir. Tabi isteriz öyle olsun ama isterken düşünmeliyiz. Armayı öperken tribünlere koşan futbolcunun devre arasında kariyerini dipleyecek transferi ile uzaya transfer olması sadece para ile anlatılabilir. Bu noktada tabi Beşiktaş 1903'ten beri uzanan tarihinde yine en az etkilenen ve yıpranan kulüp olmuştur bu da açıktır.

Son dönemde karşılıksız çek krizi, kulübe tebliğgat gönderen ve UEFA'nın borçsuzluk kağıdını imzalamak istemeyen futbolcuların varlığı, Şenol Hoca'nın tv önünde daha bu senenin 1 lirasını almadım deyişi, basketbol takımının 3 aylık alacaklarını alamaması yüzünden sahaya çıkmaması 4 senenin sonunda beklemediğimiz, camianın ferdi olarak çok ama çok üzüldüğümüz, sonrasında da nedenini sorduğumuz konulardır.

Her şey bittiğinde futbolcular ruhsuz diyebiliriz. Oynamıyorlar menajerlerinin uşağı olmuşlar diyebiliriz. Bak Quaresma'ya 35 yaşına geldi hiçbirinde ondaki kadar aidiyet yok diyebiliriz. Deriz de deriz... Hatta abi UEFA'dan okadar gelmiş bu kadar para nereye gitmiş deriz. E Cenk'i sattık Tosic'i yok yere sattık karşılığında ne aldık deriz. Denecek okadar çok şey var ki...

Gerçek olan hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığıdır. Umarım bu yazıya sizlerde katılır ve konuyu derinlemesine konuşuruz. Çünkü aklı başında Beşiktaşlılar olarak kafamızı kaldırmalı ve konuşmalıyız... Yorumlarınızı bekliyoruz. Sevgiler