Bu konuda dilim döndüğünce bazı fikirlerimi ve Türk futbolunda gözüme çarpanları anlatmak isterim. Öncelikle başlığı gören birçok kişinin aklına ilk olarak altyapının istenilen seviyede olmaması gelir. Keşke durum bu analiz ile çözülseydi. Ancak fiziksel açıdan ne kadar fazla futbol sahası tasarlasanız ve olanakları genişletseniz dahi, mantık değişmedikçe yetenekli oyuncu da çıkmayacaktır.

Türk futbolunun bir kere hırs ve azim üzerine kurulu yerleşik bir düzeni olduğunu birçok insan bilir. Ne zaman inanç ve istek en yüksek seviyeye çıksa, Türk Milli Takımı ve diğer Türk takımları inanılmaz sonuçlara imza atarak; akıl almaz geri dönüşlerle tüm dünyayı şaşkınlığa uğratmıştır. Türk futbolunu yakından takip edenler bilir, gözyaşlarımız sevinçle bütünleşmişti o zamanlar Avrupa kupalarında. Böyle zamanlarda aslında ne kadar yetenekli oyunculara sahip olduğumuzu birçok maçta gördük. İşte bu noktada, disiplin ve çocuklara küçük yaşlarda aşılanacak olgun, gerçek futbol mantığının tam olarak yansıtılmamasından ötürü; sadece böyle anlık zamanlarda yeteneğin ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Yani burada temel sorun, çocuklara profesyonel futbol anlayışını doğru şekilde öğretecek eğitmenlerin bulunmamasıdır. Amcaoğlu ya da dayıoğlu ve teyze oğlu gibi yakınların alt yapıya getirilmesi, ciddiye alınmaması ve detaylı incelemeden, sürekli kontrolden geçmemesi; çocukların hem teknik açıdan hem de ahlaki yönden futbolun temel mantığından uzak büyümesine sebep olmaktadır.

Elbette burada Almanya örneği bize her zaman en önemli derslerden biri olmuştur. Genelde hep aynı espri yapılır. ‘’Yaklaşık olarak 3 milyon Türk'ün yaşadığı Almanya'dan Mesut Özil ya da İlkay Gündoğan ve Nuri Şahin ile Hakan Çalhanoğlu gibi oyuncular çıkarken; 80 milyon kadar insan içerisinden doğru dürüst oyuncu çıkaramıyoruz.’’ Ancak burada temel sebep sayı ya da genel altyapıda değil, çocuklara futbol mantığını en doğru şekilde; profesyonel yaşa gelene kadar aşılayacak olan eğitmenlerdedir.

Tabii burada ailelere göre düşen görev de çok büyüktür aslında. Özellikle Avrupa ülkelerine bakıldığında, aileler için spor; çocuğun gelişimi konusunda büyük bir önem taşır. Ancak Türkiye açısından ise spor sadece eğlence amaçlı yapılan ve çok fazla zaman ayrılmaması gereken bir unsurdur. O yüzden öncelikle mimari çalışmalar ya da zengin olanaklar yerine, eğitmenlerin ve ailelerin spora bakış açıları değiştirilmelidir. Bu sayede Türkiye'nin altyapısından yükselerek büyük takımlara transfer olacak oyuncular, Türkiye liginin prestijini ve kalitesini de aynı oranda arttırır.

Saygılar...