Yıllardır Milli Takım için her şampiyonadan önce ''değişim'' bakış açısıyla yeni teknik direktörler, oyuncular ve en önemlisi sistemler getirerek başarıyı yakalayacağımızı düşünen idareciler ile on yıllar geçirdik, geçiriyoruz da... 

Peki bu değişimler bize neler kattı? Bunu kamu oyunda ki bir çok yazar, gazeteci,muhabir, spor adamları TV ekranlarında saatlerce, gazete köşelerinde yıllarca yazarak fikirlerini beyan ettiler. Sonuç mu, koskoca bir bilinmezlikler ikliminde futbol. Bu durum hep böyle olmuştur. Yine bir 'değişimin'' ufkundayız. Yabancı sınırı değişsin, hakemlerin hataları azalması için VAR sistemi gelsin, ve A Milli Takım için her başarısızlıktan sonra yeni bir antrenör arayışları.

Tam bu noktada geçtiğimiz yıl göreve başlayan Mircea Lucescu 1 senesini doldurmadan tartışılır hale geldi. En önemli eleştirilerin başında yaşı geliyor tabi ki. Bunu bir kenara bırakırsak Uluslar Ligi'de oynadığımız iki maç sonunda skora bakmaksızın bir analiz yapmak istedim. Maçlardan daha çok maç önü ve sonu yapılan basın toplantıları ileriye yönelik Lucescu hakkında kafamda bir şeyler oluşmasını sağladı.

Lucescu her defasında ısrarla 2-3 takımdan gelen oyuncu grubum yok diye belirtiyor. Çağırdığı mevkilerde oyuncu bulamamaktan yakınırken, aynı zamanda çağırdıkları futbolcularında takımlarında az süre aldıkları için tabiri caizse oyuncusunu suçluyor. Oyuncu tercihleri ise tartışılsa da belki de son 10 yılın en genç ve gelecek vaad eden kadrosu elinde. Eleştirilere ve eleştirenlere cevap vermekten kendine göre haklı olduğu konuyu savunmaktan kaçınmayan bir teknik adam. Buraya kadar normal. Bundan sonraki süreç ise bence daha enteresan bir hal alacak. Çünkü Türk basını Lucescu'nun yanında değil ve her tercihi, her yorumu enine boyuna tartışılıyor ve boşta ki yerli hocaların isimleri sürekli zikrediliyor. Bu her dönem olmuş olsa da bu sefer başarı yakalansa bile Lucescu'nun başında ki kara bulutları dağıtmayacak. En güçlü aday olarak basında Aykut Kocaman adı geçerken, Şenol Güneş'in yaptığı açıklamalardan da aklının Milli Takım'da olduğunu gösteriyor. Kamu oyu burada çok çok büyük bir aktör. Bu iki isim için sürekli gündem yaratılıyor ve ilerleyen zamanlarda da artarak devam edecek gibi görünüyor. Lucescu için süreç zor görünüyor ve o bunu yaparken de hiç çekinmeden eleştirisini dile getiriyor. Buradan da Federasyonumuza ince mesajlar muhakkak ki gidiyordur. 

Milli Takım'ın Lucescu ile aldığı her başarı şu anki gündeme göre Lucescu'dan başkasına yaramıyor. Çünkü bu işin arka planında yerli antrenör bolluğunda bildiğimiz isim olsun anlayışı ile hareket edildiğini gözlemliyorum. Bu bir teori tabi ki. Ancak Lucescu kendi hür iradesiyle bırakacak bir kişiliğe sahip değil. Federasyonun konuya farklı yaklaşımlarla çözüme ulaşacağı düşüncesindeyim.