Balık avcılığı insana derdini unutturur, saatlerce zaman geçirmek için bir balığın oltaya vurmasını bekler durursun. Bunu bıkmadan usanmadan, kar - kış, yağmur - çamur demeden, istisnasız her gün iş mesaisine gider gibi elinde oltası ve tuttuğu balığı koymak için kovası yollara düşer, mekan belli. açık havada gök kubbe çatısı, gözünün alabildiğince mesafede, gönlüne hitap eden makanı olur. Gözü ne kadar uzağı görürse dertleri kederleri o kadar azalır. Balıklar arkadaşı, içindeki tüm dertlerini, birazdan oltasına vuracak şansız, zavallı balığı yakalayarak unutacak.
Alır oltasını, misine ipine tutturulmuş kancaya, birazdan tongaya düşüreceği balık için takar yemini, sağlamca tutar kamışından, fırlatır tüm gücüyle atabildiğince, ileriye atmaya çalışır. Adrese teslim oltaya bağlı ip ve kanca yerine gitmiştir. Arttık bekleme zamanı, koyar oltasını, alır altına oturağını, bu oturak; kimi zaman deniz sahilindeki, bir kayalık, kimi zaman yanında getirdiği taburesi olur. Etrafına bakınır, kendisi gibi 3-5 balıkçı, bazısı kendisi gibi oltaya bağlı ip ve ucundaki kancasını atmış denize başlamış beklemeye. Kimiside kancaya daha henüz takmış yemini fırlatmaya hazır. Göz göze gelirler. Günlerce aynı gök kubbenin altında vakit geçirmişler. Artık bir birleriyle göz temasıyla anlaşır olmuşlar, ağızlarını açıp konuşmaya gerek kalmamış. O anlık göz teması o an kafalarından ne geçiyorsa anlamaya yeterli. Arada gözünü oltanın misine ipine çeviriyor, bir hareket bir oynama var mı? diye. Elini cebine götürüyor, alıyor bir dal sigarası ve çakmağını, yakıyor sigarasını, çekiyor derin bir nefes. Neredeyse tek nefeste, sigarayı bitirecek. O derin nefeste ne kadar çektiyse dumanı, uzunca ve tek nefeste üfleye bildiği kadar ileriye üflüyor, Dumanla birlikte ne kadar derdi kederi varsa havaya karışıyor. Sanki her nefeste sırtından biraz yük hafifliyor, rahatlıyor. Koca sigara üç nefes sürmüştü, 1 dakika geçti yada geçmedi bu kadar bir zamanda 3 nefeste bitti sigara ama bu kısa sürede, sırtında onca yükte gitmişti.
Sanki bir an hayal alemine dalmış olandan bitenden haberdar değildi. Bir gürültü kopmuştu hemen yanında sayılabilecek 40-50 metre ileride, birisinin denizin içinde çırpındığını gördü. Nasıl olmuştu! olayı görmemişti.Hemen orada bulunan kendisi gibi oltayla balık avcılığı yapan bir başkası hiç düşünmeden denize atladığını gördü, suda çırpınan genç belli ki yüzme bilmiyordu. Atlayan balıkçı bir çırpıda gencin yanına gitti. Tuttu kolundan, ağır ağır kıyıya taşıdı. Bizimde yardımımızla genci çıkardık kenara. Suskundu genç, nasıl oldu da oradan düşmüştü denize, sorulara cevapta vermiyordu, çok bitkindi. Bir süre boş etrafa bakındıktan sonra, kovadan boşalırcasına göz yaşı ve hıçkırıkla ağlamaya başladı. Ağladıkça gözyaşı boşaldı. Sustu bir süre sonra kalktı ayağa yürümeye başladı. Kolundan tuttuk gitmesine engel olmak istedik. Beni bırakın dercesine sinirli ve emir vaki bakışı, bıraktık hep birlikte kolunu. Gitmek istemiyorcasına ağır ağır hareketle yürümeye çalıştı. 20-30 adım sonra yere yığıldı kaldı. Hemen telefona sarıldım, 112 acili aradım. Bir süre sonra gökyüzünü yırtarcasına ambulansın siren sesini duyduk, daha sonrada kendisini gördük. Ambulanstan inen doktor ve sağlık görevlileri genci hayata döndürmek için çabaladılar. Bir taraftan kalp masajı, bir taraftan da suni teneffüs. Ne kadar çabaladılarsa nafile, döndüremediler hayata genci. Cansız bedenini aldılar, acı acı çalan siren sesiyle çıktılar yola.
Bir süre sonra ambulansın siren sesi daha henüz kaybolmuştu ki, bu sefer polis arabasının siren sesi, geldi yanımıza durdu polis arabası, indiler arabadan, bakındılar etrafa, hepimizin kimliğini sordular. Olayı görüp görmediğimizi, orada yazdılar çizdiler. Bindirdiler polis arabasına hepimizi... dedik oltalarımız var denize atılı, acele edin o zaman toplayın oltaları, alel acele aldık tüm malzemeleri, bindik polis arabasına. Kısa sürede siren sesiyle birlikte vardık polis karakoluna. Herkeste sessizlik, girildi karakol binasına, oturduk koltuklara. Sırayla aldılar ifadelerimizi.Ortada olmayınca suçlu, bıraktılar hepimizi. Yine sessizlik, çıktı herkes karakoldan dışarı. Hava kararmış, bunca bekleyişten sonra. Herkes kendi yoluna ayrıldık birer birer. Böyle geçti o gün, ölüm, dram gözümün önünde.
Aklımdan geçen, nedendir bu ölümün nedeni? nedir bu kadar zor gelende, ölüme sürükleyen. Zavallı genci bu hale getiren mesele neydi? öğrenemeyeceğiz belki de. İç çeke çeke yürüdüm ev yolunda, bir süre sonra ulaştım eve, elimde olta ve balık koyacağım boş kova. Koydum olta ve kovayı hiç kimseye bir şey demeden çekildim odama, ölen genç hep gözümün önünde. Hep neden oldu bu olay. Cevabını veremediğim bu soru, aklımdan çıkmıyor bir türlü. Acaba oda almış olsaydı bir olta gelir miydi? bu olay başına.
Yorumlar