çeriğinde doğadan ve yeşilliklerden mutlaka bazı resimlerin ve ana temaların bulunduğu doğa sporlarından sonra bugün bambaşka bir alternatifle karşınızdayız: Parkur… Aslında şehirde yaşayıp da ruhu metropol hayatının basma kalıp yaşantısına sığmayan, çevresinde bulduğu malzemeler ve imkanlar doğrultusunda yaratıcılığını kullanan pek çok kişinin gayet iyi bildiği bir spordur. Bilmeyenler için ise hemen akıllarına gelecek şekilde açıklayalım: İzlediğiniz bazı videolarda belki de bizzat kendi gözlerinizle şehir de bulunan merdivenlerden, demir korkuluklarda, binalar arasından hatta daha da tehlikeli bölgelerden çevik ve akrobatik hareketlerle geçip giden spor giyimli insanlar görmüşsünüzdür. İşte bu; parkur sporunun ta kendisidir.:)

Aslında bakacak olursanız müsabakaları olan klasik spor çeşitlerinden ziyade özgür bir tarzı vardır parkurun. Yani futboldaki freestyle ile özdeşleştirebiliriz bu yönünü. Ayrıca; genelde şehir ortamında yapılmasına rağmen dibine kadar bir doğa sporudur. Çünkü birazdan inceleyeceğimiz gibi parkurun doğuşu; “şehir hayatının insanda yarattığı olumsuz etkilere dikkat çekmek ve bunu, bizzat o etkileri yaratan yapıları kullanarak dışa vurmak” düşüncesiyle gerçekleşmiştir. Resmi kaynaklar ise parkuru “bir noktadan başka bir noktaya insan vücudunun yeteneklerini en verimli şekilde kullanıp, sınırlarını da zorlayarak, hızlı ve etkili biçimde hareket etmesini hedefleyen bir beden eğitimi türü ve yaşam tarzıdır.” şeklinde tanımlıyor.