Öncelikle uzun bir yazı olacağını ve bazı kaynaklar kullanarak yazıyı detaylandıracağımı bilmenizi isterim. Aynı zamanda tarihsel olaylara da bu yazıda tanıklık etmiş olacağız. Bence keyifli ve ilginç bilgilere sahip olabileceğiniz bir metin olacak. Keyifli Okumalar efendim ... :)
Satranç kurallarının, günümüze kadar nasıl geliştiğinin hikayesi, çok karışık ve şaşırtıcıdır. Satranç tarihi incelendiğinde satrancın ortaya çıkışının ve gelişiminin uzun bir geçmişe sahip olduğu görülmektedir. Satranca benzer oyunların M.Ö. 3000-4000 yıllarında Hindistan ve Mısır’da oynandığına dair yazıtlarda bazı bilgilere rastlanmıştır.
Satrançla ilgili bilinen ilk dökümanlar, M.Ö. 4000 yıllarına dayanan Mısır’da Kraliçe Nefertiti’ye ait pramitin üzerindeki plaka kayıtlardır. Ancak, satrancın hangi tarihte ortaya çıktığına dair kesin kanıtlar bulunamadığından miladı tam olarak bilinememektedir.
M.Ö. 13. yüzyılda, Troya Kuşatması sırasında Palamades’in bu oyunu bildiği ve bu nedenle “Tahta At” ile tuzak kurma fikrini geliştirip uyguladığı bilinmektedir.
M.Ö. 218’de Kartacalı Hannibal, Romalılar’a karşı fillerle kuzeyden saldırma stratejisini geliştirip başarılı bir biçimde uyguladı. Ancak, iklim koşullarını hesaba katmamış olması, yüksek askeri ve satranç dehasının yanında yaşının genç oluşunun getirdiği deneyimsizlikten kaynaklanıyordu.
Satrançla ilgili bulunan ilk yazılı belgelere, M.Ö. 380’lerde Hint hükümdarı 2. Chandragupta zamanında ve “Çaturanga” adlı Sanskritçe oyunda rastlanmaktadır.
Rivayete göre satrancı ilk keşfeden kişi, Hintli düşünür Herssabbin Dahire ya da Sissa ibn Dahi, oyunu yaygınlaştıransa Liclac İbn-i Sita isimli bir Hintlidir. Sissa ibn Dahi adındaki bu Hintli bilge, boş zamanlarını tavla oynamakla geçiren hükümdarı Balhait’i hem eğitmek hem de eğlendirmek için bu savaş oyununu bulmuştur.
Bu oyunun yapısını aynen Hint ordusundan almıştır. O zamanki Hint ordusu 4 kısımdan oluşmaktadır:
- Filler
- Atlılar
- Savaş arabaları
- Yayalar (erler)
Brahman Sissa, — Hint ordusunun 4 bölümden oluşmasına istinaden — Sanskrit dilinde “4” demek olan “çatur” sözcüğüyle “kısım”, “kol” anlamlarına gelen “anga” sözcüğünü birleştirerek, yeni bulduğu savaş oyununun adını “Çaturanga” koymuştur.
Tarihçiler, satrancın (daha doğrusu Çaturanga’nın) din zulmünden kaçan Budist rahipler yoluyla Çin’e götürüldüğünü düşünmektedirler.
Yayalar, yani erler, erliklerini koruyarak hala er olarak kalmasına rağmen, diğer taşlar, oyunun yayıldığı bölgelere göre zamanla değişimlere uğramıştır. Bu değişim durmayıp sürmekle birlikte, bugün için erler Fransızca “piyon”, İtalyanca “piyade”, Türkçe “er” olarak adlandırılmaktadır. Avrupalılar, Fil için “rahip”, Şah için “kral”, vezir içinse “kraliçe” anlamına gelen adlar kullanmaktadırlar. Başlangıçta savaş arabası olan kaleler, sonrasında “top” olarak adlandırılmış ve günümüzde de Kafkas bölgelerinde ve Türki cumhuriyetlerde kaleye hala “top” denmektedir.
Satrancın, Çin’de, Mezopotamya’da ve Anadolu’da da oynandığına dair bulgular ise farklı zamanlarda yapılan arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkmıştır. Bugünkü Türkmenistan’da yapılan kazılarda, burada yaşayan Kuşhan Türklerine ait ve M.S. 150. yüzyıla ait olduğu saptanan satranç taşlarının bulunması, satrancın ilk defa Kuşhan Türklerince oynandığı ve onlar tarafından Hindistan’a götürüldüğü yolunda iddiaları gündeme getirmektedir.
Satranç taşına benzer taşların Kuşhan Devleti başkenti Dervazintepe’de (M.S. 100) bulunduğu düşünülmektedir. Bazı tarafsız kaynaklarda ise satrancın Kuşhan Türkleri tarafından Hindistan’a getirildiği bildirilmektedir. Güney Özbekistan’da 2. yüzyıldan kalan antik kalede, 1972 yılında yapılan kazı çalışmalarında satranç taşları bulunmuştur. Rus satranç taşları uzmanı Linder, bunların satranç taşı olmayabileceğini; ancak satrancın öncüsü olabileceğini söylemektedir. Antik kalede bulunan kalıntılar satranç tarihini kabul edilenden daha öne çekmektedir.
Satranç 6. yüzyılın ilk çeyreğinde Pers (bugünkü İran) ülkesine ulaştı. Persler, bu oyuna “Çatrang” (Shatranj) adını verdi. 531’li ve 579’lu yıllarda yaşayan İran Şahı I. Hüsrev’e satranç takımı hediye edildi.
Çin İmparatoru Xiang Jing, 569 yılında yazdığı “Xiangqi” adlı kitapta bu oyundan bahsetti. Bu yıllarda satranç, Çin’de “Sat-RanÇu” adıyla oynanıyordu.
600 yılında Hindistan’ın Pencap bölgesinde oyunun normları bugünkü biçimini aldı. Aynı yıl Araplar’ın İran’ı istila etmesi ile oyun Arap ve İslam dünyasında kabul gördü ve adı “Satranj” ya da “Şatranç” olarak değişikliğe uğradı. “Karnamuk-i-Artakhshatr-i-Papakan”, modern satranın atası sayılan bu oyuna dair referanslar içeriyordu.
714 yılında Said İbn-i Cubayır, satrancı körleme (gözü kapalı) oynuyordu.
Satrancın ortaya çıkışı ve dünyaya yayılışı ile ilgili çok sayıda araştırma sonucu var olsa da, bulunan ilk satranç taşları, M.S. 760 yılına aittir ve Afrasiyap’ta; ilk satranç takımı ise Nişapur, Türkistan’da bulunmuştur.
Emeviler İspanya’yı 7. yüzyılda işgal ettiklerinde, yanlarında satrancı da getirdiler. 800’lü yıllarda Harun Reşid, Fransa Kralı Charlemagne’ye satranç takımı armağan etti.
İlk satranç problemi, 834-842’li yıllarda Bağdat’ta Halife Muttasım Billah tarafından hazırlandı.
8. yüzyılın sonunda Çin satrancı ortaya çıktı ve onu Japon versiyonu Şogi takip etti. Çin’de 900 yılında yazılan “Huan Kwai Lu” (Harikalar Kitabı) adlı çalışma, satranca bir giriş içeriyordu.
Satrancın bilinen 1500 yılı aşkın tarihi boyunca gelişmesi ve yayılmasında Türkler, çok önemli rol oynadı. H.J.R. Murray’in 1913 baskılı “Satranç Tarihi” adlı eserinde Arapça ve Farsça elyazmalarından yararlanılarak bazıları 12. yüzyıla kadar dayanan 500’ün üzerinde konum verilmektedir. 9. yüzyılda, en güçlü büyük ustaların Türkler, İranlı’lar ve Arap’ların arasından çıktığı zamanlarda dünyanın en güçlü 4 satranççısı arasında bir dünya Şampiyonası düzenlendiği ve Türk tarihçi es-Sulî, tüm rakiplerini yenerek ilk dünya satranç şampiyonu olduğu belirtilmektedir. 946'da Türk es-Suli’nin, bulunduğu çağın en güçlü satranççısı olarak kabul edilmekteydi.
Batı Avrupada satrançtan bahseden bilinen en eski eser, 997 yılında yazılan “Versus de scachis”ti.
10. yüzyılda es-Suli, satranç stratejilerine bilimsel bilimsel bir yaklaşım sergiyelen “Kitab-ı es-Shatranj”ı kaleme aldı. Bu yüzyılın sonlarında satranç tahtasındaki kareler, tek renkten açık ve koyu olmak üzere iki farklı renge dönüştü.
1000 yılında satranç, Bizanslılar, Ruslar ve Vikingler tarafından da oynanmaya başlandı.
1011’de Firdevsi’nin ünlü “Şehname”sinde satranç oyununa geniş biçimde değinildi. Bu eserde satrancın aslında oyun değil, savaş stratejileri ve taktik geliştirme yöntemi olarak görüldüğü ve Sanskritçe ismi olan‘Caturanga’nın da buradan geldiği anlatılıyordu.
Satranç, Avrupa’da bir yandan şövalyelerin 7 yiğit erdeminden sayılırken diğer yandan kilise tarafından uygun bulunmuyordu. 1061’de Kilise, satrancı İslam kültürünün bir parçası olarak ilan etti ve oynayanları aforoz etti.
12. yüzyılın sonlarına doğru halifeler etkisini yitirdikten sonra satrancın merkezi, Suriye, Türkiye ve Mısır’a kaydı. Oyun aynı zamanda Moğollar arasında da yayılmaya başladı.
1200’de Fransız romanı “Huon de Bordeaux”da, Huan, Kral Ivory’nin kızıyla, kazanırsa geceyi birlikte geçirmek ve yenilirse başının kesilmesi koşuluyla satranç oynadı.
Bilinen ilk satranç problemleri kitabı, 1283’te Alfonso X tarafından yazılan “Akıllı Alfons’un Oyunları” adlı kitaptı.
13. yüzyılın sonlarına doğru piyonlar, ilk hamlelerinde iki kare birden ileriye taşınabilmeye başladı.
Yüzyıllarca satranç yavaş oynanan stratejik bir oyun olarak kaldı.
1471’de yazılan Göttingen el yazması, içeriğinde yalnızca satrançtan bahseden ilk kitaptı.
1474 yılında William Caxton, satrançla ilgili ilk ingilizce eser olan “The Game and Playe of Chesse” (Oyun ve Satranç Oyunu) adlı eserini yazdı.
1475’te Avrupa’da oyunun içine Kraliçe (Vezir) ve Papaz (Fil) dahil edilerek, oyunun üstünde bulunan İslam kültürünün bir parçası olma gerekçesi ve dolayısıyla da aforoz edilme tehlikesi ortadan kaldırıldı. Bu da satranç zekasının en despot kafa yapılarını bile ikna ederek düzeltebildiğinin diğer bir işaretiydi. Bu iki uzun menzilli taşın (Fil ve Vezir) icadıyla oyun hareketlendi.
Musa bin Nazır ve Tarık bin Ziyad’ın cesur askerleriyle İspanya’ya geçen satranç oyunu, kısa bir sürede bütün Avrupa’ya yayıldı. Avrupa’da soylular arasında popüler olan satranç, burada “kraliyet oyunu” olarak anıldı. Krallar, komutanlar, din adamları, şövalyeler, soylular bu oyuna büyük ilgi gösterdiler. Örneğin 1062 yılında yazılmış bir belgede, şövalyelerde şu özelliklerin arandığı görülmektedir: Ata binmek, yüzmek, ok atmak, kılıç kullanmak, avlanmak, şiir yazmak ve satranç oynamak.
Satrancın Kuzey Avrupa ve Doğu Roma İmparatorluğu’ndan Avrupa’nın tamamına yayıldığına dair görüşler olsa da, satrancın Türkistan coğrafyasından Avrupa’ya taşındığı da iddialar arasındadır.
1492’de Kristof Kolomb, Marco Polo’nun doğu serüvenlerini okuduktan sonra çok etkilenmiş, yaşam biçimini buna göre yönlendirmiş ve uzun deniz yolculuklarına çıkarken yanına aldığı eşyaların arasına satranç takımını da koymuştu.
1493 yılında Hartmann Schedel, “Nuremberg Chronicle”yi yazdı.
Arap ve Avrupa el yazması kitaplardan sonra, 1495’te ilk pratik satranç kitabı, İspanya’da Luis Ramirez Lucena tarafından yazıldı. Kitapta satrancın o zamanki yeni kuralları açıklandı. El yazması olarak 20.000 kopyasının çoğaltıldığı bilinmektedir.
Marco Girolamo Vida, 1510’da “Scacchia Ludus” (Satranç Oyunu) adlı eserini yazdı.
Yine 1510’da Yavuz Sultan Selim, şehzade iken sivil kıyafetle Safevi Devleti’nin başındaki Şah İsmail ile ünlü satranç karşılaşmasını yaptı. Yavuz Sultan Selim, 1514’de Safevi Devleti’ni devirdiğinde, elde edilen ganimetler arasında 8.000 adet satranç takımının bulunduğu arşivlerde yer almaktadır.
1512’de Pedro Damiano, satranç üzerine yazılan ilk tezlerden sayılabilecek “Questo libro e da imparare giocare a scachi et de li partiti”yi yayınladı.
1561 yılında Ruy López, satrançtaki “açılış”ı “gambit” kelimesiyle tanımladı.
İlk uluslararası satranç müsabakası, 1575’te Madrid’te Kral 2. Philip’in sarayında yapıldı.
1690 yılında Traite de Lausanne, satranç açılışlarını sistematik olarak sınıflandırdı.
1700’lü yıllarda satranç kafeleri moda haline gelmeye başladı.
1744 yılında François-André Danican Philidor, Paris’te gözleri bağlı olarak iki rakibiyle birden satranç oynadı.
1747’de François-André Danican Philidor, Londra’da düzenlenen bir maçta Suriyeli Philipp Stamma’yı 8-2 yendi.
Philidor’un yazdığı “Analyze des Echecs” de satranç, tarihi belgelere dayanılarak anlatıldı. Bu belgelere göre Heredot, Euripedes, Pliostratus, Homer, Virgil, Aristotle, Seneca, Plato, Ovid, Horace, Quintilian ve Martial’ın satranç oynadığından söz edilmektedir.
1763’te Sir William Jones, satranç tanrıçası olan Caïssa’yı ortaya attı.
1769’da Baron Wolfgang von Kempelen tarafından ilk satranç makinesi olan “Mechanical Turk” (Mekanik Türk) adlı makine icat edildi. Bu sahte insansı makine, aslında bir insan tarafından gizlice yönetiliyordu.
1783’te François-André Danican Philidor, aynı anda üç kişi ile oynayarak ilk çoğul gösteriyi gerçekleştirdi.
1790’da Sir William Jones’in “On the Game of Chess” adlı kitabı yayımlandı.
1793’te Eyles Irwin’in “Account of the Chinese Game of Chess” adlı kitabı yayımlandı.
Aynı yıl, François-André Danican Philidor, satranç tahtasını görmeden aynı anda üç kişi ile satranç oynadı.
1795’te François-André Danican Philidor öldü. Verdoni, Sarratt ve Deschalpelles sonraki otuz yılın en güçlü satranççıları oldular.
Başta Şah istisnasız en fazla bir kare ilerleyebilirdi. Ancak Fil ve Vezirin oyuna dinamik bir şekilde katılımından sonra Şahın biraz yardıma ihtiyacı olduğu anlaşıldı. Buna çare olarak Şah ve Kale arasında yer değiştirme işlemi olarak adlandırılan Rok kuralı getirildi. Ancak bu kuralın kabul görmesi uzun zaman aldı. Orta çağlarda Rok hareketi bir süre iki hamlede gerçekleştirildi. 16. yüzyılın başında bir hamlede Rok hareketi kural haline gelmesine rağmen, Şah ve Kalenin tam olarak nereye yerleştirileceği ancak 17. yüzyılda belirlendi.
1801’de Captain Cox’un “On the Burmha Game of Chess” adlı kitabı yayımlandı.
1802’de J. Humphreys, satrançla ilgili bilinen ilk Amerikan eseri olan “Chess Made Easy”yi yayınladı.
İlk posta yolu ile oynanan satranç oyunu, 1804’te Breda ve Hague oyuncuları arasında gerçekleşti.
1813’te 9 Haziran 1813 tarihinde, dünyada ilk kez Liverpool Mercury gazetesi satranca köşe ayırdı.
1824’te Londra - Edinburg arasında yazışmalı satranç maçı oynandı ve Edinburglular iki galibiyet, iki beraberlik ve bir yenilgi ile maçı kazandılar.
İlk satranç dergisi olan “La Palamade”, 1836’da Paris’te yayımlandı.
1843’te İlk telgraf ile satranç maçı, Baltimore ve Washington DC kentleri arasında oynandı.
1846’da ilk Alman satranç dergisi “Deutsche Schachzeitung”yayınlandı.
1849’da Nathaniel Cook tarafından Staunton Satranç Takımı icat edildi.
Uluslararası ilk resmi satranç turnuvası 1851’de Londra’da Howard Staunton organizatörlüğünde düzenlendi. Bu turnuvada İngiltere şampiyonu Howard Staunton herkes için geçerli olması gereken Satranç Kuralları’nın (Rok, geçerken alma, berabere kuralları, dokunulan taşı oynama kuralı vb.) onaylanma gerekliliğini tartışmaya açtı. Ne var ki bu hayalin gerçekleşmesi, ancak bugün FIDE (Federation Internationale des Echecs) olarak bilinen uluslararası satranç federasyonunun kurulmasıyla mümkün olacaktı.
İlk resmi dünya satranç Şampiyonu ise Wilhelm Steinitz’di. Steinitz aynı zamanda, satrancı sistematik oynama kavramının da babasıydı. Steinitz’in teorisinin başlangıç noktası, Satrançta konumun özelliklerine uygun bir plan yaparak oynamaktı.
İlk problem yarışması, 1854’te Londra’da yapıldı. Yarışmayı Walter Grimshaw kazandı. Yarışmaya yalnızca İngilizler katıldı.
1857’de ilk Amerikan Satranç Turnuvası’nı 20 yaşındaki Paul Morphy kazandı. Murphy, aynı anda 51 yarışmacıya karşı oynadı.
Aynı yıl, İngiltere Satranç Derneği kuruldu.
1858’de San Francisco’da California Satraç Turnuvası düzenlendi. Turnuvayı Selim Franklin kazandı.
1859’da Rusya’da ilk satranç dergisi “Shakhmatny Listok” yayımlandı.
1861’de oyunlar, transokeanik kablolarla (Dublin-Liverpool) oynanmaya başlandı.
1867’deki turnuvalardaki mekanik oyun saatleri tanıtıldı.
1870’de Almanya’da bilinen ilk satranç turnuvası yapıldı. (Baden-Baden)
1876’da New York’ta parlak ödüllü turnuva gerçekleşti.
1878’de İngiltere, Derbyshire’de telefonla ilk satranç maçı gerçekleşti.
1881’de “British Chess Magazine” yayımlanmaya başladı. (Kesintisiz olarak hala yayımlanmaktadır)
1883’teki Londra turnuvasında, Thomas Bright Wilson’un tasarımladığı satranç saatleri kullanılmaya başlandı.
İlk resmi dünya şampiyonluk maçı, 1886’da Steinitz ve Zukertot arasında gerçekleşti. (+10 = 5-5) skorla Steinitz Dünya Şampiyonu oldu.
1887’de Londra satranç ligi kuruldu.
1895’te İsviçre Zürih’te yapılan turnuvada Dr. J.Muller’in geliştirdiği “İsviçre Sistemi” denilen eşlendirme kullanıldı.
1902’de Atlantik’te ilk radyo ile satranç karşılaşması gerçekleşti.
1924’te Uluslararası Satranç Federasyonu FIDE kuruldu. (Federation Internationale des Eches)
1928’de Uluslararası Yazışmalı Satranç Federasyonu IFSB kuruldu. (International Fernschach Bund)
1945’te ABD - SSCB arasında radyo ile satranç maçı oynandı. (Maç, İkinci Dünya Savaşı’nın bitimini kutlama etkinlikleri kapsamında düzenlenmişti.)
1950’de FIDE, satrançta unvanları vermeye başladı. (IGM, IM gibi.)
1951’de 26 yaş altı Dünya Şampiyonluğu maçları başladı.
Kenneth Harkness, 1952’de turnuvalarda “kuvvet puanı” (rating) hesaplamalarını gerçekleştirdi.
Yazışmalı Satranç Federasyonu, 1953’te unvan vermeye başladı.
1957’de bayanlar, satranç olimpiyatlarına dahil edildi. Avrupa şampiyonası yapıldı.
1958’de bilgisayarlarda satranç oynanmaya başlandı.
1971’de Avrupa Gençler Şampiyonası yapıldı.
1972’de Fischer, dünya şampiyonluğunu Ruslar’dan alan ilk batılı dünya şampiyonu oldu.
1975’te Fischer satrancı bıraktı ve milyonlarca doları reddetti.
1976’da satranç bilgisayarları evlerde kullanılmaya başlandı.
1996’da Garry Kasparov, dünyanın en gelişmiş bilgisayarı olan IBM Deep Blue’yu 4-2 yendi.
1997’de Kasparov, geliştirilmiş IBM Deep Blue’ya karşı 3-1/2-2-1/2 skorlarla maçı kaybetti. Bu olay, dünya satranç tarihinde bir dünya şampiyonunun bilgisayara karşı kaybettiği ilk maç olarak tarihe geçti.
1998’den sonra iki ayrı dünya şampiyonluğu kabul edilmeye başlandı. Biri FIDE’nin (Dünya Satranç Federasyonu) düzenlediği dünya birinciliği turnuvasını kazanan dünya şampiyonu, diğeri de Profesyonel Satranççılar Birliğinin dünya şampiyonuydu.
2001 yılında FIDE’nin dünya şampiyonu V. Anand’dı. Profesyonel Satranççılar Birliğinin dünya şampiyonu da V. Kramnik’ti. Bu durum, 2006'da FIDE Dünya Şampiyonu V. Topalov ve Klasik Dünya Şampiyonu V. Kramnik arasında oynanan maçtan sonra sona erdi ve iki dünya şampiyonluğu ünvanı birleştirildi.
2002’de Rusya’da Sergey Karjakin, 12 yaşında en genç Grandmaster (büyük usta) oldu.
2003’de Kasparov, iki ayrı maçta Deep Junior ve 4D Fritz, le berabere kalmak için mücadele verdi. Bu iki oyun, bilgisayarlar için zaferle sonuçlanmayan son önemli insan-bilgisayar satranç maçı oldu.
2004’te Özbekistan’dan Rustam Kasimdzhanov, FIDE Dünya Satranç Şampiyonası’nda diğer finalist olan İngiltere’den Michael Adams’ı yendi ve şampiyonayı kazandı.
2004’teki Klasik Dünya Satranç Şampiyonası’nda Kramnik, rakibi Macaristan’dan Peter Leko’ya karşı namını başarılı bir şekilde korudu.
2005’te Veselin Topalov, FIDE Dünya Satranç Şampiyonası’nı 10/14 (+6 −0 = 8 ) ile kazandı.
2007’de Hindistan’dan Viswanathan Anand, Mexico City’de düzenlenen Dünya Satranç Şampiyonası 2007 Turnuvası’nı kazanarak 15. Dünya Satranç Şampiyonu oldu. Anand, turnuvayı 9/14 (+4 −0 = 10) puanla bitirdi.
2008’de Fischer, İzlanda’da 64 yaşında öldü.
2008’de Viswanathan Anand, 2008 Dünya Satranç Şampiyonası’nda Kramnik'e karşı unvanını başarıyla savundu.
2009’da Norveç’ten 18 yaşındaki Magnus Carlsen, Nanjing Pearl Spring Turnuvası’nı 8/2 ile kazandı. Carlsen’in turnuvadaki performans notu, tarihin en yüksek derecelerinden biri olan 3002’ydi.
2010’da Viswanathan Anand, Dünya Satranç Şampiyonası’nda Veselin Topalov’a karşı dünya şampiyonluğu ünvanını korudu.
2011’de İsrail’den Boris Gelfand, 2011 Adaylar Turnuvası’nı kazandı ve 2012 Dünya Satranç Şampiyonası’nda Anand’a meydan okumaya hak kazandı.
2012’de Magnus Carlsen, 2861 Elo notu alarak Kasparov’ın 2851’lik rekorunu geride bıraktı.
2013’te Magnus Carlsen, yeni dünya şampiyonu olmak için Viswanathan Anand’ı yendi.
2014’te Magnus Carlsen, Mayıs ayında, en yüksek derece olan 2882 seviyesine ulaştı. Carlsen, aynı yıl, Adaylar Turnuvası’nı kazanan Anand’a karşı oynadığı maçta Dünya Şampiyonu unvanını başarıyla korudu.
2016’da Magnus Carlsen, 12 maçlık klasik oyun maçından sonra hızlı bir şekilde oyun oynayarak Mart ayında Moskova'da Adaylar Turnuvası’nı kazanan Karjakin’e karşı Dünya Şampiyonu unvanını başarılı bir şekilde savundu.
Saygılarımla, KURTKAYA....
Yorumlar