Ne de güzel demiş İslam Çupi ''Fenerbahçe'nin büyüklüğü ne kupa büyüklüğüdür ne şampiyonluk.Başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz.''Gerçekten dedelerimize,babalarımıza sorduğumuz da Fenerbahçe maç kaybettiği zaman esnafın yüzü gülmez,kepenkler açılmaz,bereket olmaz,halk mutsuz olur derler.Ne de güzel özetlemişler Fenerbahçeyi,Fenerbahçeliliği...
Eski Türk sinamasına bile her zaman konu olan bu takım,gerek Turist Ömer'in''Bağırın ulan Fenerbahçe çok yaşa'' sözüyle,gerek Hababam Sınıfının Fenerbahçe maçlarına gitmesiyle halkın Fenerbahçe aşkını sanatsallaştırmışlardır.
Benim Fenerbahçe ile tanışmam çoğu insan gibi babadan oğula geçen bir miras şeklinde olmuştur.Benim çocukluğumda ne Galatasaray meydandaydı ne Beşiktaş.Fenerbahçe tek başına olta atardı.Ara ara tabi ki diğer takımların şampiyonluklarını görürdüm fakat aklımda hiçbirisi kalmazdı.Sadece Fenerbahçe akılda kalıcıydı.Babamın bana bıraktığı tartışmasız en büyük miras.Bunun için çok şükrediyorum.Bu ülkede spor programlarına bile bakarsanız gündemi,en çok konuşulanları hep Fenerbahçe oluşturur.Fenerbahçe'nin öyle bir etkisi vardır,Fenerbahçeli olmayanlar bile her zaman Fenerbahçeyi konuşur.Ben Fenerbahçeyi ülkenin en büyüğü değil tek büyüğü olduğu için sevdim.
Bir ülkeyi bile ele geçirmenin en zor ama en kısa yolu başkenti almaktır.İşte Fenerbahçe'de Türk Futbolunun başkentidir.O olmazsa futbol olmaz.Şüphesiz ki 3 temmuz kumpası da bunun için Fenerbahçe'ye yapıldı.Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütünü ele geçirmek,halkı ele geçirmekti.Bundan 7 yıl öncede bu kumpasla birlikte bu hayatta tanıdığım,gördüğüm en güçlü şeyin Fenerbahçe olduğunu öğrendim.
İlk formam Tuncay Şanlı formasıydı fakat hayal meyal hatırlıyorum.O yüzden bende çokta etkisi yok.Hatırladığım ilk forma ise Fenerbahçe'nin şampiyonlar ligi çeyrek finaline yükseldiği yıl ki sarı-beyaz Alex formasıydı.Mahalle maçı yapıyorduk ve o sırada babam işten geliyordu.Beni eve çağırdı,ona maçta olduğumu ve gelemeyeceğimi söylememe rağmen beni zorla eve götürmüştü.Kafam bozuk,bir yandan söylenerek eve gittiğimde ise bir anda karşımda Alex De Souza forması,şortu,çorapları ve hatta kaptanlık pazubandı gördüm.Babam bunların hepsini bana almış ve sürpriz yapmıştı.Hayatımda en mutlu olduğum anlardan biri olabilir.Hemen o heyecanla her şeyi giyip tekrar maça indiğimde artık mahallede ayrı bir havam olmuştu.Oyun tarzım bile değişmişti adeta.Bu özgüven ve mutlulukla birlikte adeta kendimi Alex gibi hissedip oynamaya başlamıştım.Mahallenin en iyi oynayan abilerini ipe dizdiğimi hatırlıyorum.Bu hayatımın en güzel anılarındandı.
Hayatın heryerinde gerek spor gerek iş hayatı gerek sosyal yaşam,her alanda en iyiler en sevilmeyenlerdir.Bu yaşamın kuralıdır.Şuan baktığımız da ise en nefret edilen takımın Fenerbahçe olduğunu görüyoruz.Bu da bize çoğu şeyi yorumlamamıza gerek kalmadan gösteriyor :D
Bugün Fenerbahçe'nin durumu hiç kimsenin sevgisini azaltmayacak,hiç kimsenin desteğini esirgemesine vesile olmayacak.Çünkü bizler güneşli günlerin yakın olduğunu,ve geri dönüşün eski günlerden bile daha görkemli olacağını,ve günü geldiğinde Fenerbahçe'ye bunları yaşatanların sürüneceğini biliyoruz,inanıyoruz.Fenerbahçe'ye yaşatılanlar hiç kimseye hiçbir zaman yaşatılmadı,yaşatılmamalı da.''Türkiye'de futbol Fenerbahçe'ye karşı oynanan bir oyundur'' ama o gün geldiğinde Fenerbahçe ''Ben tek siz hepiniz'' diyecektir.
Zamanın da ''bizim tek istediğimiz Fenerbahçe galibiyeti,onu bile alamıyoruz'' diye televizyonda çıkıp ağlayanların,ezici Fenerbahçe mağlubiyeti sonrası sahada sigara yakıp içenlerin,medyada ''Antifenerperest''lerin gelecekte vay haline.
Makalemi şu sözlerle bitirmek istiyorum;
Yorumlar